‘’ Gerçek şu ki
, daha önceki günahkâr
nesilleri ortadan kaldırdıktan
sonra , insanlar için
bir aydınlanma kaynağı , bir
doğru yol bilgisi
ve bir rahmet
olarak Musa’ya vahyolunmuş
kitabı verdik ki , Bizi
anıp düşünsünler . ‘’ Kasas
Suresi 43. Ayet .
Tedvin edilmiş
, yani , yazıyla kaydedilmiş ilk
vahyi yasalar kitabı
olması dolayısıyla Tevrat
insanlığın dini tarihinde
yeni bir safhayı
başlatmıştır . ‘’ Biz istiyorduk
ki , yeryüzünde hor ve
güçsüz görülen kimselerden
yana çıkalım , ONLARIN DİNDE
ÖNCÜLER olmasını sağlayalım
ve onları Firavunun
şeref ve itibarına
varis kılalım .’’ Kasas
Suresi 5. Ayet . Yani , önderler , yahut örnek şahsiyetler
olarak , İbranilerin , açıkça
tevhit inancını benimseyen
ilk toplum olduklarını
ve bu anlamda , Hıristiyanlığın da , İslam’ın
da habercisi oldukları . ‘’ Geçmişte vahyolunanlardan bugüne
ulaşan doğru haberleri tasdik
eden bu ilahi
kelamı sana safha
safha indiren O’dur . Tevrat ve
İncil’i de O
indirmişti ; geçmişte
insanlığa yol gösterici
olarak . Yine O indirmişti , doğruyla eğriyi
birbirinden ayırt etmeye
yarayan gerçeklik bilgisini . Allah’ın mesajlarını
inkâra şartlanmış olanlara
gelince ; onları acı bir
azap beklemektedir . Zira Allah
kudret sahibidir , kötülüğü cezalandırandır . ‘’ Al-i
İmran Suresi 3,4.
Ayetler . Kur’an’da sık sık
vurgulanan ve objektif
bilimsel araştırmaların da
tespit ettiği , Kitap-ı Mukaddes’in , binlerce yıllık
zamanın akışı içinde
büyük ve çoğu
zaman keyfi değişikliklere maruz
kaldığı gerçeği ve Kur’an’da
öngörülen kanunların çoğunun
Kitap-ı Mukaddesin kanunlarından
farklı olduğu gerçeği
ile birlikte ele
aldığımızda zorunlu olarak
şu sonuca varırız : Kitap-ı Mukaddes’in Kur’an
tarafından tasdiki yalnızca , öncekinde geçerliliğini hala
sürdüren temel hakikatleri
kapsar , yoksa onun zamanla
kayıtlı düzenlemelerini yahut
şimdiki metnini değil . Başka
bir deyişle , onun temel
hakikatlerinden , Kur’an’ın
nazil olduğu dönemde
geçerliliği devam edenlerin
tasdiki . Kur’an’da sık sık
zikredilen İncil’in bugün
Dört İncil olarak
bilinen kitaplar ile
aynı olmadığına dikkat
edilmelidir . Kur’an’ın atıfta bulunduğu
İncil , Hz. İsa’ya indirilen
ve çağdaşlarınca , Arapçaya
çevrilmiş şekliyle İncil
kelimesinin de kökeni
olan Yunanca Evangelion
( Müjdeli Haber ) terimi ile
adlandırılan , o günden beri
kayıp orijinal vahye
işaret etmektedir . Bunun ,
Sinoptik İncillerin ( Birbirlerine çok
benzemeleri ve aynı terimlerle yazılmış
olmaları ) çoğu malzemesinin ve
Hz. İsa’ya izafe
edilen bazı öğretilerin
kaynağı olduğu söylenebilir .
‘’ Allah ,’ ey Musa ’
dedi , ‘ sana ayetler vahiy ederek ve
seninle konuşarak sana
insanların arasında üstün
bir yer ayırdım . Sana bahşettiklerime sıkı
sıkı sarıl öyleyse
ve şükreden kimselerden
ol ! ‘ Ve levhalara
onun için her
konuda öğüt ve
her şey hakkında
yeterli açıklamalar yazdık . Ve
ona : ‘ Onlara kuvvetle sarıl
ve halkına emret , onlar
da sıkıca sarılsınlar ! ‘ dedik . Size
günaha batmış kimselerin
gittiği yolu da
göstereceğim . Yeryüzünde
haksız yere büyüklük
taslayanları ayetlerimden uzak
tutacağım . Çünkü , onlar hakikatin her
türlü belirtisini görseler
de ona inanmazlar
ve yine onlar
doğruluğa götüren yolu pekâlâ görüyor
olsalar bile , onu izleyecek
yol olarak seçmezler . Tersine , eğri yolu
görseler onu hemen
kendilerine yol edinirler . Ayetlerimizi yalanlamalarından ve
onlara karşı ilgisiz
kalmalarındandır bu . ‘’ Araf
Suresi 144.145.146. Ayetler .
TEVRAT-I ŞERİF
TEKVİN BAP 1- Yaratılış 1. Gün
: Gökler
ve yerler yaratıldı . Gündüz ve
gece ayrıldı . 2. Gün :
Su’lar sulardan ayrıldı . Allah göğü
yarattı . 3. Gün : Su’lar
bir yere birikti , kuru toprak
göründü . Yer ve deniz
ayrıldı . Yeryüzünde sebzeler ,
ağaçlar çıktı . 4. Gün : Gündüz
geceden ayrıldı . Günler ve
seneler , yıldızlar , güneş
yaratıldı . 5. Gün : Sularda
ve göklerde canlılar
yaratıldı . ( Balıklar ve kuşlar )
6. Gün : Yeryüzünde cinslerine
göre canlı mahlûklar
ve insan yaratıldı .
BAP 2 – Ve
Rab Allah yerin
toprağından adamı yaptı
ve onun burnuna
hayat nefesini üfledi ; ve
adam yaşayan can
oldu . Ve Rab Allah
şarka doğru Aden’de
bir bahçe dikti
ve yaptığı adamı
oraya koydu . Ve Rab
Allah her kır
hayvanını ve göklerin
her kuşunu topraktan
yaptı ve onlara
ne ad koyacağını
görmek için adama
getirdi ve adam
her birinin adını
ne koydu ise , canlı
mahlûkun adı da
o oldu .
BAP 5 -
Allah adamı yarattığı
günde , onu Allah benzeyişinde
yaptı ; onları erkek ve
dişi yarattı ve
onları mübarek kıldı
ve yaratıldıkları günde
onların adını Adam
koydu .
Tevrat
beş cüzdür . Birincisine Tekvin
denir . Kâinatın ve mahlûkların
nasıl yaratıldığından bahseder . Bu
kısımda ilk ayet şudur: Başlangıçta Allah gökleri
ve yeri yarattı . Ve
yer ıssız ve boştu ;
ve enginin yüzü
üzerinde karanlık vardı ;
ve Allah’ın ruhu suların
yüzü üzerinde hareket
ediyordu . Ve Allah dedi :
ışık olsun ve
ışık oldu . Ve Allah
ışığın iyi olduğunu
gördü , ve Allah ışığı
karanlıktan ayırdı . Ve Allah
ışığa gündüz ve
karanlığa gece adını
verdi . Akşam sabah olduğunda
birinci gün oldu .Ve
Allah dedi : Suların ortasında
kubbe olsun ve
suları sulardan ayırsın . Ve
Allah kubbeyi yaptı
ve kubbe altında
olan suları , kubbe üzerinde
olan sulardan ayırdı
ve böyle oldu . Ve
Allah kubbeye gök
dedi . Ve akşam sabah
olduğunda ikinci gün
oldu . Bu suretle
devam eden Tekvin
kısmı , Yusuf Peygamber zamanına
kadar Yahudilerin tarihini
anlatır . Bundan sonra Yahudilerin
Mısır’dan nasıl çıktıkları
anlatılır . Hz. Musa’nın doğumundan
itibaren , Allah’ın onunla
konuşması ve Peygamberlik
görevi vermesi , Mısır’dan çıkışa
kadar olan olaylar , Sina çölüne
geliş ve Hz.
Musa’nın dağa çıkıp
Allah’ın huzuruna gelmesi . Çıkış Bap
20 Allah’ın , Musa
Peygambere ilk emirlerini
anlatır .
ÇIKIŞ BAP 20
- 1- Karşımda başka
ilahların olmayacaktır . 2 – Kendin
için oyma put , yukarda
göklerde olanın , yahut aşağıda
yerde olanın , yahut yerin
altında sularda olanın
hiç suretini yapmayacaksın , onlara eğilmeyeceksin ve
onlara ibadet etmeyeceksin .
3 – Allah’ın Rabbin ismini
boş yere ağza
almayacaksın : çünkü Rab kendi
ismini boş yere
ağza alanı suçsuz
tutmayacaktır . 4 - Altı
gün işleyeceksin ve bütün
işini yapacaksın , fakat yedinci
gün hiç bir
iş yapmayacaksın . 5 -
Babana ve anana
hürmet et , ta ki , Allah’ın
Rabbin sana vermekte
olduğu toprakta ömrün
uzun olsun . 6 -
Katletmeyeceksin . 7 - Zina
etmeyeceksin . 8 - Çalmayacaksın . 9 -
Komşuna karşı yalan
şehadet etmeyeceksin . 10
- Komşunun evine
tama etmeyeceksin . Komşunun karısına , yahut kölesine , yahut cariyesine , yahut öküzüne , yahut eşeğine , yahut komşunun
hiç bir şeyine
tama etmeyeceksin .
BAP 21 -
Bir adamı vuran , vurduğu ölürse , mutlaka öldürülecektir .( Pusu kurmazsa , Allah’ın tayin
ettiği yere kaçacaktır . Eğer bir
adam , hile ile öldürmek
için komşusuna mağrurane
gelirse , onu öldürmek için
benim mezbahımdan bile
alacaksın . )
Ve
babasına yahut anasına
vuran mutlaka öldürülecektir .
Ve
adam çalan, onu satmış
olsun yahut kendi
elinde bulunsun , mutlaka öldürülecektir .
Ve babasına
yahut anasına lanet
eden mutlaka öldürülecektir .
Ve eğer
adamlar çekişirler , taşla veya
yumrukla vurulan ölmez , yatağa düşerse
vuran suçsuz olacak
ama hem tedavi
ettirecek , hem de kaybettiği
vaktin bedelini verecektir .
Kavga sonucu
zarar olursa , o zaman
can yerine can , göz
yerine göz , diş yerine
diş , el yerine el , ayak
yerine ayak , yanık yerine
yanık , yara yerine yara
vereceksin .
Kölesinin gözüne , dişine zarar
veren , gözü , dişi yerine onu
hür bırakacaktır .
Eğer
bir öküz birisini
süserse ve o
ölürse , öküz taşlanacak ve
onun eti yenilmeyecektir ve
öküzün sahibi suçlu
olacaktır . Fakat öteden beri
süsen bir öküz
olup sahibine bildirildi
ve sahibi onu
zapt etmediyse sahibi
de öldürülecektir .
Eğer bir
adam bir çukur
açar ve onu
örtmezse, oraya bir öküz
yahut bir eşek
düşerse , çukurun sahibi karşılığını
verecek , ölü hayvan kendisinin
olacaktır .
Hayvanla her
yatan mutlaka öldürülecektir .
Garibe haksızlık
edilmeyecek , dul kadın ve
öksüz incitilmeyecek
Komşuna , bir fakire
ödünç para verirsen , onun üzerine
faiz koymayacaksın .
Yalan haber
taşımayacaksın , haksız
şahitlik yapmayacaksın .
Düşmanının kaybolan
öküzüne , yahut eşeğine rastlarsan , mutlaka geri
vereceksin .
Davasında
fakirin hakkını saptırmayacaksın , yalan şeyden
uzak ol .
Ve rüşvet
almayacaksın .
Toprağını altı
yıl ekeceksin , mahsulünü toplayacaksın , yedinci yıl
kavminin fakirleri ve
kalanını kır hayvanları
yesin diye boş
bırakacaksın .
( Bap 20-21-22-23 ‘de yasaklar
daha geniş anlatılıyor . )
Üçüncü
kitap Levililerden bahseder . Bu , Hz. Musa’nın
kardeşi Hz. Harun
neslinden gelen kâhinlerin , hahamların yetkilerini
ve vazifelerini bildiren
kısımdır .
Bap 17-10.
Ve İsrail evinden , yahut kendi
aralarında misafir olan
gariplerden her kim
herhangi bir çeşit
kan yerse , ben kan
yiyen cana karşı
döneceğim ve onu
kavminin arasından atacağım. Çünkü etin
canı kandadır ve
ben onu mezbah
üzerinde canlarınıza kefaret
için size verdim ; çünkü candan
ötürü kefaret eden
kandır . Sizden hiç bir
can kan yemeyecek
ve kim yenilir
bir hayvan avlarsa
onun kanını akıtacak
ve onu toprakla
örtecektir Hiç bir
çeşit etin kanını
yemeyeceksiniz , çünkü her çeşit
etin canı onun
kanıdır .
Bap 18 – Sizden
hiç biri kendi
yakın akrabasından birine
onun çıplaklığını açmak
için yaklaşmayacaktır . (
Babasının karısı ile
yatan babasının çıplaklığını
açmıştır . Bap 20-11 )
Kendini komşunun
karısıyla murdar etmemek
için ona yaklaşmayacaksın .
Kadınla yatar gibi
erkekle yatmayacaksın ,
menfur şeydir .
Hiç bir
hayvanla kendini murdar
etmek için yatmayacaksın .
Bap 19 – Her
biriniz kendi anasından
ve babasından korkacak .
Kurbanınız ,
gününde yahut ertesi
gün yenilecek , üçüncü güne
kalırsa yakılacaktır .
Tarlalarınızın ekinini
biçtiğiniz zaman , tarlanın köşelerini
büsbütün biçmeyeceksin , ekinden düşen
başakları devşirmeyeceksin .
Bağ bozumunu büsbütün
devşirmeyeceksin ve bağının
yere düşen meyvesini
devşirmeyeceksin , onları
fakir ve garip
için bırakacaksın .
Çalmayacaksınız ve
hile ile davranmayacaksınız ve birbirinize yalan
söylemeyeceksiniz. Ve benim ismimle
yalan yere ant
etmeyeceksiniz .
Komşunu gadretmeyeceksin ( vefasızlık , acımasızlık , haksızlık )
ve onu
soymayacaksın . Gündelikçinin
gündeliğini bütün gece
sabaha kadar yanında
alıkoymayacaksın . Sağıra
lanet etmeyeceksin ve
körün önüne tökez
koymayacaksın ve Allah’ından
korkacaksın , ben Rab’ım .
Hükümde
haksızlık etmeyeceksiniz ,
fakirin hatırını saymayacaksın
ve kudretlinin hatırına
itibar etmeyeceksin .
Kavminin arasında çekiştiricilik edip
gezmeyeceksin .
Kardeşine yüreğinden
nefret etmeyeceksin . Öç almayacaksın . Kavminin oğullarına
kin tutmayacaksın , komşunu seveceksin .
Ak saçlının
önünde ayağa kalkacaksın
ve kocamış olana
hürmet edeceksin .
Hükümde , uzunluk ,
tartı , miktar ölçülerinde haksızlık
etmeyeceksin .
Bap 26 – Kendinize putlar
yapmayacaksınız ve kendiniz
için oyma put
ve dikili taş dikmeyeceksiniz ve
önünde secde etmek
için memleketinizde resimli
taş kurmayacaksınız , çünkü ben
Allah’ınız Rab’ım. Eğer kanunlarımda
yürürseniz ve emirlerimi
tutarsanız ve onları
yaparsanız ; o zaman yağmurlarınızı vakitlerinde
göndereceğim ve yer
mahsulünü verecek ve
kırın ağaçları meyvelerini
verecekler . Ve harmanınız bağ
bozumuna erişecek ve
bağ bozumu ekim
vaktine erişecek ve
doyuncaya kadar ekmeğinizi
yiyeceksiniz ve memleketinizde emniyetle
oturacaksınız……………..Ben sizi Mısır
diyarından onlara kul
olmayasınız diye çıkaran
Allah’ınız Rab’ım ; ve boyunduruğunuzun bağlarını
kırdım ve sizi
başınız yukarıda yürüttüm .
Fakat beni
dinlemez ve bütün
bu emirlerimi yapmazsanız ; ve eğer
bütün emirlerimi yapmamak
ve ahdimi bozmak
için kanunlarımı reddederseniz
ve eğer canınız
hükümlerimden nefret ederse ; ben
de size şunu
edeceğim : Dehşeti , gözleri
söndüren ve canı
yıprandıran veremi ve
sıtmayı üzerinize koyacağım
ve tohumunuzu boş
yere ekeceksiniz ve onu düşmanlarınız
yiyecek . Yüzümü size karşı
koyacağım ve düşmanlarınızın önünde
vurulacaksınız ; sizden
nefret edenler üzerinize
hükümdar olacaklar . Ve eğer
bunlarla da beni
dinlemezseniz , o zaman suçlarınız
için sizi yedi
kat daha tedip
edeceğim ve kuvvetiniz
gururunu kıracağım .
…………………………..Ve benim tarafımdan
bunlarla da ıslah
edilmezseniz , ve bana karşı
yürürseniz o zaman
ben de size
karşı yürüyeceğim. …………………………………… Ve sizi
milletler arasına dağıtacağım.
…………………………….Ve sizden arta
kalanlara gelince , düşman
memleketlerinde onların yüreklerine korkaklık
vereceğim .
Rabbin ,
kendisi ile İsrail oğulları arasında , Sina dağında
Musa’nın eliyle koyduğu
kanunlar ve hükümler
ve şeriatlar bunlardır .
Levililer bölümünden
sonra sayılar kısmı
gelir ki , bu Yahudilerin
nüfus sayımından bahseder . Burada aynen
‘’ Harun’un oğulları , yani kâhinlik
etmek için tahsis
ve nesh eden kâhinlerin isimleri
şunlardır ‘’ diye birçok
isim , Yahudi kabileleri ,
bunların cetleri , yerleri , hal tercümeleri
anlatılmaktadır . Tevrat’ın
beşinci bölümüne Tesniye
adı verilir . Hz. Musa’nın
hayatı ve millete
verdiği emirler ve
nihayet ölümü burada
anlatılır . Tevrat burada sona
erer . Bundan sonra hâkimler , krallar , eski ve
yeni tarihi olaylar , Hz.
Davut’un şiirleri ve
Hz. Süleyman’ın güzel
sözleri , Babil esaretinde söylenen
şiirler ve birçok
peygamberlerin hikâyeleri yazılmaktadır. Bunlarla Ahd-i
Atik sona ermiş
olur .
TESNİYE Bap 4 -12.
Ve Rab size
ateşin içinden söyledi ; siz
sözlerin sesini işittiniz , fakat bir
suret görmediniz ; yalnız bir
ses işittiniz .
15. Canlarınızı
iyice koruyun ; çünkü Hurebde , ateşin içinden
Rab size söylediği
gün bir suret
görmediniz . Ta ki fesada
sapmayasınız ve kendiniz
için erkek ya da
kadın suretinde , yerde olan
bir hayvan suretinde , göklerde uçan
bir kuş suretinde , yer altındaki
bir balık suretinde , herhangi bir
şeklin suretinde oyma
put yapmayasınız ve
ta ki , gözlerini göklere
kaldırmayasın ve Allah’ın
Rabbin bütün gökler
altındaki kavimlerin hepsine
hissedar ettiği güneşi
ve ayı ve
yıldızları , göklerin bütün ordusunu
görüp onlara saptırılmayasın ve
onlara eğilmeyesin ve
onlara kulluk etmeyesin .
27. Ve
Rab sizi milletler
arasında dağıtacak ve
Rabbin sizi arasına
götüreceği milletler içinde
sayıca az bırakılacaksınız .
Bap 8 – 2 .
Ve seni alçaltmak , seni denemek , emirlerimi tutacak
mısın yoksa tutmayacak
mısın diye yüreğinde
olanı bilmek için , Allah’ın Rabbin
seni kırk yıl
çölde yürüttüğü bütün
yolu hatırlayacaksın . Ve seni
alçalttı ve seni
aç bıraktı ve
insanın yalnız ekmekle
yaşamadığını , fakat Rabbin
ağzından çıkan her şeyle insanın
yaşadığını sana bildirsin
diye , senin bilmediğin ve
atalarının bilmediği ‘’ man’ı ‘’
sana yedirdi . Allah’ın Rabbin
yollarında yürümek ve
ondan korkmak için
emirlerini tutacaksın .
Bap 20 – Bir
şehirle cenk ederek
onu almak için , çok
günler muhasara edeceğin
zaman, ağaçlarına balta
vurarak onları harap
etmeyeceksin ; çünkü
onlardan yiyebilirsin ve
onları kesmeyeceksin ; çünkü kırın
ağacı insan mıdır
ki , senin tarafından muhasara olunsun . Ancak kendilerinden yenilmeyen
ağaçlar olduklarını bildiğin
ağaçları harap edip
keseceksin ve seninle
cenk eden şehir
düşünceye kadar ona
karşı siper yapacaksın .
Bap 23 – 24 .
Komşunun bağına girdiğin
zaman , canının istediği gibi , doyuncaya kadar
üzüm yiyebilirsin , fakat kabına
koymayacaksın . Komşunun
ekinine girdiğin zaman
elinle başakları koparabilirsin , fakat komşunun
ekinine orak sallamayacaksın .
Bap 24
– 14 . Kardeşlerinden olsun , yahut memleketinde
şehirlerinin içinde olan kendi
gariplerinden olsun , düşkün ve
fakir ücretliyi sıkıştırmayacaksın . Onun ücretini
gününde güneş batmadan
vereceksin . Çünkü düşkündür ve
yüreği onu özler . Yoksa
sana karşı Rabbe
feryat eder ve
senin için suç
olur .
1.SAMUEL
Bap 15 – 22 . Rab kendi
sözünüz dinlenmesinden hoşlandığı
kadar yakılan takdimelerden
ve kurbanlardan hoşlanır
mı ? İtaat etmek kurbandan
ve dinlemek koçların
iç yağından iyidir . Çünkü isyan
falcılık suçu gibidir
ve inatçılık putperestlik
ve terafim gibidir .
Bap 16 – 7 . Rab
insanın gördüğü gibi
görmez ; çünkü insan yüze
bakar , Rab yüreğe bakar .
Bap 17 – 45 . Ve
Davut Filistiye dedi : Sen
kılıçla ve mızrakla
ve kargı ile
üzerime geliyorsun ; fakat ben
meydan okuduğun İsrail
dizilerinin Allah’ı ,
ordular Rabbinin ismiyle
senin üzerine geliyorum .
47 . Ve
bütün bu cemaat
bilecek ki , Rab kılıçla
ve mızrakla kurtarmaz , çünkü cenk
Rabbindir ve sizi
elimize verecektir .
2.SAMUEL Bap
23 – İnsanlar üzerinde
doğrulukla saltanat eden
Allah
korkusu ile saltanat
eden
Bulutsuz
bir sabah gibi
Güneş
doğduğu zaman sabah
nuru gibi olacaktır .
Onun
parıltısı yağmurdan sonra
yerden taze ot
bitirir .
1.KRALLAR
Bap 3 – 11. Ve
Allah ona dedi : Mademki sen
bu şeyi istedin
ve kendin için
çok günler istemedin
ve kendin için
zenginlik istemedin ,
düşmanlarının canını da
istemedin , ancak doğruyu ayırt
etmek üzere kendin
için anlayış istedin ; işte senin
sözüne göre yaptım ; işte
sana hikmetli ve anlayışlı yürek
verdim ; şöyle ki , senden evvel
senin gibi kimse
olmamıştır ve senden
sonra senin gibisi
çıkmayacaktır . Ve sana dilemediğin
şeyi de verdim . Hem
zenginlik hem de izzet ; şöyle
ki , bütün günlerinde krallar
arasında senin gibisi
olmayacaktır .
EZRA Bap 8
– 22. Düşmana karşı
yolda bize yardım
etmek için kraldan
asker ve atlılar
istemeye utanıyordum , çünkü krala : İyilik için
Allah’ımızın eli kendisini
arayanların hepsi üzerindedir ; fakat kudreti
ve öfkesi kendisini
bırakanların hepsi üzerindedir , diye söylemiştik . Ve oruç
tuttuk ve Allah’ımıza
bunun için yalvardık
ve duamızı kabul
etti .
EYÜP Bap 9
- Ve
Eyüp cevap verip
dedi . Gerçek , bilirim ki
,öyledir . Fakat Allah önünde
insan nasıl haklı
çıkabilir ? Eğer O’nunla çekişmek
istese , O’na cevap veremez
binde birine . Yürekten hikmetli
ve kuvvette şiddetli
olan O’dur . Kim O’na
sertleşti de selamet
buldu ?
VAİZ Bap 9
– 4. Bütün yaşayanlarla beraber
olan için ümit
vardır ; çünkü sağ köpek
ölü aslandan iyidir . Çünkü yaşayanlar
biliyorlar ki öleceklerdir , fakat ölüler
bir şey bilmezler .
İŞAYA Bap 1
– 3 . Öküz kendi
sahibini , eşek de efendisinin
yemliğini bilir . Fakat İsrail
bilmiyor , kavmim kulak asmıyor .
Bap 3 – 16 . Ve
Rab dedi : Madem ki
Sion kızları kibirlidir
ve boyunlarını ileri
uzatarak göz edip
yürüyorlar , gezerken kırıtarak gidiyorlar
ve ayaklarının halkalarını
çıngırdatıyorlar ; bundan
ötürü Rab, Sion kızlarının
tepesini kel ile
vuracak ve Rab onların gizli
yerlerini açacak.
Bap 5 – 11 .
İçki peşinden koşmak
için sabahleyin erken
kalkanların , geceleyin geç vakte, şarap
onları kızdırıncaya kadar
eğlenenlerin vay başına !
Ve ziyafetlerinde çenk
ile santur , tef ile
zurna ve şarap
var . Fakat Rabbin yaptığına
dikkat etmiyorlar ve
onun ellerinin işine
bakmıyorlar .
20 . Kötüye
iyi ve iyiye
kötü diyenlerin ; karanlığı ışık
yerine ve ışığı
karanlık yerine koyanların ; acıyı tatlı
yerine ve tatlıyı
acı yerine koyanların
vay başına ! Kendi gözlerinde
hikmetli olanların ve kendilerini akıllı , zeki
görenlerin vay başına ! Şarap içmekte
yiğit olanların ve
içkileri karıştırmakta zorlu
olanların ; rüşvet için kötüyü
haklı çıkaranların ve
haklı adamların hakkını
elinden alanların vay
başına !
Bap 6 –
9 . Ve
dedi : Git ve kavmine
söyle , ‘’ işittikçe işitin ,
fakat anlamayın ve
gördükçe görün , fakat bilmeyin . Bu
kavmin yüreğini semizlet
ve kulaklarını ağırlaştır
ve gözlerini kapa
da , gözleri ile görmesinler
ve kulakları ile
işitmesinler ve yürekleri
ile anlamasınlar ve
dönüp şifa bulmasınlar .
Bap 57 – 1 .
Salih adam yok
oluyor ve bunu
yüreğine koyan kimse
yok ; ve merhametli adamlar
ortadan kaldırılıyor . Ve kimse
anlamıyor ki , salih adam
gelecek kötülüğün önünden
kaldırılıyor .
Bap 58 – 2 .
Hâlbuki her gün
beni arıyorlar ve
yollarımı bilmekten hoşlanıyorlar , adalet etmiş
ve Allah’ın hükümlerini
bırakmamış bir millet
gibi benden doğru hükümler
soruyorlar . Allah’a
yaklaşmaktan hoşlanıyorlar . Niçin oruç
tuttuk da görmüyorsun ? Canımızı alçalttık
da bilmiyorsun ? , diyorlar .
İşte siz
orucunuz gününde işinizin
peşindesiniz ve işçilerinizi
sıkıştırırsınız. İşte siz , kavga ve
çekişme için ve
kötülük yumruğu ile
vurmak için oruç
tutuyorsunuz . Bugün öyle
oruç tutmuyorsunuz ki , yüksek
yerde sesinizi işittiresiniz . Benim seçtiğim
oruç , insanın canını alçaltacağı
gün böyle mi
olur ? Saz gibi başını
eğmek ve altına
çul ve kül
sermek mi ? Buna
mı oruç ve
Rabbe makbul gün
diyorsun ? Kötülük
zincirlerini açmak ,
boyunduruk bağlarını çözmek
ve ezilmiş olanları
hür olarak koyuvermek
ve her boyunduruğu
kırmak , benim seçtiğim oruç
bu değil mi ? Kendi
ekmeğini aç olanla
paylaşmak ve yurtsuz
düşkünleri kendi evine
getirmek ve çıplaklığı
görünce üstünü örtmek
ve kendi etinden
olandan kaçınmamak değil
mi ? O zaman ışığın
tan gibi doğar
ve yaran çabuk
et sürer ve
senin önünden kendi
salahın yürür , Rabbin izzeti / yüceliği artçın
olur . O zaman imdada
çağıracaksın ve Rab
cevap verecek ; feryat edeceksin
ve ; işte buradayım , diyecek .
Bap 59
- İşte , Rabbin eli
kısalmadı ki , kurtaramasın ;
ve kulağı ağırlaşmadı
ki işitemesin. Ancak sizinle
Allah’ınız arasına fesatlarınız
ayrılık koydu ve
suçlarınız onun yüzünü
sizden gizledi de
sizi işitmiyor . Çünkü elleriniz
kanla ve parmaklarınız
fesatla kirlendi ,
dudaklarınız yalan söylediler , diliniz kötülük
homurdanıyor . Doğrulukla
dava açan yok ve hakikatle
dava güden yok ; boşluğa
güveniyorlar ve yalan
söylüyorlar , kötülüğe gebe kalıyorlar
ve fesat doğuruyorlar . Zehirli yılan
yumurtalarından yavru çıkarıyorlar
ve örümcek ağı
dokuyorlar . Onların
yumurtalarından yiyen ölür
ve kırılan yumurtadan
engerek çıkar . Ağlarından esvap
olmaz ve işledikleri
ile insan örtünmez . Yaptıkları fesat
işleridir ve ellerinde
zorbalık işi var .
Ayakları kötülüğe koşarlar
ve suçsuz kanı
dökmeye acele ederler ; düşünceleri fesat
düşünceleridir , soygun ve kırgın
onların yollarında . Selamet yolunu
bilmezler ve izlerinde
adalet yoktur . Kendilerine eğri
yollar yaptılar ; o yolda
yürüyenlerin hiç biri
selamet bilmez . Bundan ötürü
adalet bizden uzak
ve salah bize
erişmiyor .
Bap 65 -3 .
O kavim ki , bahçelerde kurban
keserek ve tuğlalar
üzerinde buhur yakarak
daima karşımda beni
öfkelendirirler . Kabirler
arasında otururlar ve
gizli yerlerde geceyi
geçirirler . Domuz eti yerler
ve kaplarında mekruh
etlerin suyu var .
8 . Rab şöyle
diyor : Salkımda şıra bulununca ; onu bozma , çünkü
bereket ondadır .
12 .
Çünkü çağırdığım zaman
cevap vermediniz , söylediğim zaman
dinlemediniz . Ancak gözümde kötü
olanı yaptınız ve
hoşlanmadığım şeyi seçtiniz .
Bap 66 -
Rab şöyle diyor :
Tahtım , gökler ve ayaklarıma
basamak yerdir ; siz bana
nasıl bir ev
yaparsınız ve neresi
rahatım yeri ? Çünkü bütün
bunları benim elim
yaptı ve onların
hepsi öylece oldular . Rab
diyor ; fakat ben ona , düşküne
ve ruhu kırık
olana ve sözümden
titreyen adama bakarım . Sığır boğazlayan , adam öldüren
gibidir ; kuzu kurban eden , köpek
boynu kıran gibidir ; anma takdimesi
olarak günnük yakan , putu
mübarek kılan gibidir . Evet, bunlar
kendi yollarını seçtiler
ve onların canı
kendi mekruh şeylerinden
hoşlanıyor . Ben de onların
belalarını seçeceğim ve
yıldıkları şeyleri üzerlerine
getireceğim ; çünkü
çağırdığım zaman cevap
veren olmadı ; söylediğim zaman
dinlemediler ve gözümde
kötü olanı yaptılar
ve hoşlanmadığım şeyi
seçtiler .
Bap 66 – 17 . Bahçelere gitmek
için kendilerini takdis
ve tathir ( temizleme )
edenler , ortada birinin arkasında , domuz eti
ve mekruh şey
ve fare yiyenler , hep birden
bitecekler , Rab diyor .
Bap
54 - Terennüm et , ey
kısır . ( Güzel ve yavaş
sesle şarkı söyle )
Sen ki doğurmadın; terennüme koyul
ve yüksek sesle
çağır , sen ki doğurma
ağrısı çekmedin . Çünkü bırakılmış
kadının oğulları , kocalı kadının
oğullarından çoktur , Rab diyor .
YEREMYA Bap 10
– 21 . Çünkü çobanlar
budala oldular ve
Rabbi aramadılar ; işleri bundan
ötürü iyi gitmedi
ve bütün sürüleri
dağıldı .
Bap 17
– 5 . Rab şöyle
diyor : İnsana güvenen ve
insanı kendine pazı
edinen ve yüreği
Rabden ayrılan adam
lanetlidir . Çünkü çöldeki ılgın
ağacı gibi olacak
ve iyilik geldiği
zaman görmeyecek . Ancak çöldeki
kurak yerlerde , kimsenin oturmadığı
tuz diyarında oturacak .
7 . Ne
mutludur o adam
ki , Rabbe güvenir ve
onun güvendiği Rabdir . Çünkü suların
yanına dikilmiş ağaç
gibi olacak ; o ağaç
ki , ırmak kenarında köklerini
salar ve sıcak
gelince korkmaz ve
yaprağı yeşil olur
ve kuraklık yılında
kaygı çekmez ve
meyve vermekten geri
kalmaz .
Bap 23 – 31 . İşte ben
yalancı peygamberlere karşıyım , Rab diyor . Onlar
ki kendi dillerini
kullanıp : ‘’ O diyor ! ‘’ demekteler . İşte ben
yalancı düşler peygamberlik
edenlere karşıyım , Rab diyor . Ve
onları anlatıyorlar ve
yalanları ile ve
boş övünmeleri ile
kavmimi saptırıyorlar ve
onları ben göndermedim
ve onlara emretmedim . Ve bu
kavme hiç faydaları
yok , Rab diyor .
HEZEKİEL
Bap 3 – 4 . Ve
bana dedi : Âdemoğlu , haydi , İsrail evine
git ve sözlerimi
onlara söyle . Çünkü sen
sözü yabancı ve
dili güç bir
millete değil , ancak İsrail
evine gönderiliyorsun .
Dillerini anlamadığın , sözleri yabancı
ve dilleri güç
bir çok milletlere
gönderilmiyorsun .
10 . Ve bana
dedi : Âdemoğlu , sana
söyleyeceğim bütün sözlerimi
alıp yüreğine koy
ve kulaklarınla işit . Ve
haydi , sürgünlere , kavminin
oğullarına git ve onlara söyle , ve
ister dinlesinler ve
ister kaçınsınlar , onlara
de Rab böyle
diyor .
17 . Âdemoğlu , seni İsrail
evine bekçi koydum ; sözü
benim ağzımdan işit
ve benim tarafımdan
onları sakındır . Ben kötü
adama : Elbette öleceksin dediğim
zaman , sen onu sakındırmazsan ve
kötü adamın kendi
kötü yolundan sakınması
için , onu yaşatmak için , ona
söylemezsen , o kötü adam
fesadında ölür , ancak onun
kanını senin elinden
ararım . Fakat kötüyü sakındırırsan
ve kötülüğünden ve
kendi kötü yolundan
dönmezse , o kötülüğünde ölür ancak
sen kendi canını
kurtarmış olursun . Ve Salih
adam salahından dönüp
kötülük ederse ve
ben onun önüne
tökez korsam o ölür
; onu sakındırmadığın için o adam
suçunda ölür ve
yapmış olduğu doğru
işleri anılmaz ; ancak onun
kanını senin elinden
ararım . Fakat Salih adam
suç etmesin diye , Salih
adamı sakındırırsan ve
o suç etmezse , elbette yaşar , çünkü
sakınmıştır ; sen de kendi
canını kurtarmış olursun .
Bap 12 – 2.
Âdemoğlu , asi evin içinde
oturuyorsun , onların görmek için
gözleri var ve
görmüyorlar ve işitmek
için kulakları var
ve işitmiyorlar , çünkü onlar
asi bir evdir . Ve
sen âdemoğlu , kendine sürgünlük
eşyası hazırla ve
onların gözü önünde
gündüzün göç et
ve kendi yerinden
başka bir yere
onların gözü önünde
göç edeceksin , asi bir
ev oldukları halde belki görürler .
Bap 18 – 5 .
Ve bir adam
ki , Salih olur ve
hak olanı yapar
ve dağların üzerinde
yemez ve gözlerini
İsrail evinin putlarına
kaldırmaz , ve komşusunun karısını
murdar etmez ve
kadın kirli iken
ona yaklaşmaz , ve kimseye
haksızlık etmez , ancak borçlunun
rehinini geri verir
ve soygunculuk etmez , aç
olana ekmeğini verir
ve çıplak olana
esvap giydirir ; faizle para
vermez ve murabaha
karı almaz , ( aşırı alınan
faiz ) , elini kötülükten alıkoyar , iki adam
arasında hakikate göre
adaleti yapar ;benim kanunlarımda
yürür ve hakkı
yapmak için hükümlerimi
tutar ; Salih olan odur , elbette yaşayacaktır , Rabbinin sözü . Fakat
bu adam , zorbalık eden , kan
döken , ve bunlardan birini
işleyip o vazifelerden
hiç birini yapmayan , ancak dağların
üzerinde yiyen ve
komşusunun karısını murdar
eden , düşküne ve yoksula
haksızlık eden , soygunculuk eden , rehini
geri vermeyen ve
gözlerini putlara kaldıran , mekruh şeyi
yapan , faizle para veren
ve murabaha karı
alan bir oğlun babası olursa , o
oğlu yaşar mı ? O
yaşamayacaktır , bütün bu mekruh
şeyleri yapmıştır , elbette ölecektir , kanı kendi
üzerinde olacaktır . İşte bunun
da bir oğlu
olur ve babasının
yaptığı bütün suçları
görür ve korkar
ve bunlara benzer
şeyler yapmazsa , hükümlerimi yapar , kanunlarımda yürürse , babasının fesadı
yüzünden o ölmez , elbette yaşayacaktır . Babası ise , insafsızca gaddarlık
ettiği , kardeşini soyduğu ve
kavmi arasında iyi
olmayanı yaptığı için , işte , fesadında ölecek
odur . Fakat siz , babanın fesadını
oğul niçin taşımasın
dersiniz ? Oğul hak olanı
ve doğru olanı
yaptı ve bütün
kanunlarımı tuttu ve
onları yaptı ; elbette yaşayacaktır . Suç işleyen
can , ölecek olan odur , babanın fesadını
oğul taşımaz ; Salih’in salahı
kendi üzerinde olur , kötünün kötülüğü
de kendi üzerinde
olur . Ve kötü adam
işlemiş olduğu suçların
hepsinden döner ve
bütün kanunlarımı tutar
ve hak olanı
ve doğru olanı
yaparsa , elbette yaşayacaktır ,
ölmeyecektir . Yapmış olduğu günahlardan
hiçbiri ona karşı
anılmayacaktır , işlediği
salahta yaşayacaktır . Ben kötü adamın ölümünden
mi zevk duyarım , daha ziyade
yollarından dönüp yaşamasından
değil mi ?
Bap 33 – 8 .
Kötü adama ben : Ey
kötü adam , mutlaka öleceksin , deyince , sen kötü adama
, yolundan sakınsın diye
söylemezsen , o kötü adam
fesadında ölür , fakat kanını
senin elinden ararım . Ve
yolundan dönsün diye
kötü adamı ondan
sakındırırsan ve yolundan
dönmezse , o adam kendi
fesadında ölür , fakat sen
kendi canını azat
etmiş olursun . Ve sen , âdemoğlu ; günahlarımız ve
suçlarımız üzerimizde ve biz onlarla
eriyoruz ve nasıl
yaşayabiliriz diyorsun .
Onlara de : varlığım hakkı
için , Rab Allah’ın sözü , kötünün ölümünden
değil , ancak kötü adamın
yolundan dönüp yaşamasından
zevk alırım , dönün , kötü yollarınızdan
dönün , çünkü niçin ölesiniz . Salih için
mutlaka yaşayacaktır ,
dediğim zaman , kendi salahına
güvenir de kötülük
ederse , Salih işlerinden hiç
biri anılmaz ve
ettiği kötülükte , onda ölür . Kötü
adama : Mutlaka öleceksin ,
dediğim zaman , suçundan döner
ve hak ve
doğru olanı yaparsa , kötü adam
rehini geri verir , soygunculukla aldığını
öder , kötülük etmeyerek hayat
kanunlarında yürürse ,
mutlaka yaşar , ölmez . ( Kötü adamın
ölümünün cehenneme girmek , yaşamanın ise
cennetlik olmak olduğunu
düşünüyorum . )
Bap 34 - 8
. Çobanlar koyunlarımı
aramadılar ve çobanlar
koyunlarımı gütmediler de
ancak kendi kendilerini
güttüler . Bundan dolayı ,
ey çobanlar , Rabbin sözünü
dinleyin ; işte ben çobanlara
karşıyım ve onların
elinden koyunlarımı arayacağım
ve onların koyunlarımı
gütme işini sona
erdireceğim .
Bap 34 -
17 . Ve
siz , ey benim sürüm ; İşte
koyunla koyun arasında , koçlara da
erkeçlere de hükmeden
benim . İyi otlakta otlamanız
size az mı
geliyor da otlaklarınızdan arta kalanı ayaklarınızla
çiğniyorsunuz ? Ve duru sular
içmeniz için az
mı geliyor da
arta kalanı ayaklarınızla
bulandırıyorsunuz . Ve koyunlarım ise , ayaklarınızla çiğnenmiş
olanı yiyorlar ve
ayaklarınızla bulandırılmış olanı
içiyorlar . Bundan dolayı işte
ben ; semiz koyunla zayıf
koyun arasında ben
hükmedeceğim .
DANİEL Bap 6- 10 .
Önceleri yaptığı gibi ,
günde üç
defa diz çöktü
ve dua etti
ve Allah’ın önünde
şükretti .
HOŞEA Bap 14 – 9 .
Bir şeyleri anlamak
için hikmetli olan
kimdir ? Çünkü Rabbin yolları
doğrudur ve Salihler
o yollarda yürürler ; fakat günah
işleyenler o yollarda
sürçerler .
MİKA Bap 3 – 11 .
Onun reisleri rüşvetle
hükmediyorlar ve kâhinleri
ücretle öğretiyorlar ve
peygamberleri gümüş için
falcılık ediyorlar . Bununla beraber
onlar : Rab aramızda değil
mi , üzerimize kötülük gelmez
, diye Rabbe dayanıyorlar . Bunun için
Sion sizin yüzünüzden
tarla gibi sürülecek
ve Yeruşalim taş
yığını olacak .
Bap 7 – 2 .
Dünyadan muttaki ( Günah
ve haramdan sakınan ) yok
oldu ve insanlar
arasında doğru adam
yok . Hepsi kan için
pusuya yatıyorlar , herkes kardeşine
ağ kuruyor . Kötü işte
eller gayretlidir , reis hediye
istiyor ve hâkim
ücret alıyor ve büyük
adam canının kötü
arzusunu açıkça söylüyor . İşi böylece
örüyorlar .
MALAKİ Bap 1 – 6.
Oğul babaya ve
kul efendisine hürmet
eder . Eğer ben baba isem
, hani benim izzetim ? (Değer , yücelik , saygı) Eğer ben
efendi isem hani
benden korku ? Ve siz : ‘’ İsmini nasıl
hor gördük ?’’ diyorsunuz . Mezbahım üzerinde
murdar ekmek takdim
ediyorsunuz . Ve : ‘’ Seni ne ile
murdar ettik ? ‘’
diyorsunuz . Rabbin sofrası hor
görülecek bir şeydir
demenizle ve kurban
olarak kör hayvanı
takdim ederken sanki
kötü şey değil ! Ve
topalı ve hastayı
takdim ederken sanki
kötü şey değil ! Haydi, kendi
valine onu takdim
et ; senden razı olur
mu ? Yahut sana itibar
eder mi ?
Yahudilik Hz.
Musa’nın kurduğu dindir , Musevilik de
denir . Yahudilerin kutsal kitabı
Tevrat geleneği ,
İbranilerin geçmişini Hz. İbrahim’e dayandırır . İlkin Tanrının
buyruklarını kabilesine ileten
ve onları tanrı
Yahve’ye bağlanmaya çağıran
odur. Buna göre Hz.
İbrahim , Mezopotamya ve Suriye
çölleri boyunca göçebe
yaşamına başlamak üzere
Sümer’in Ur kentinden
( tahminen İ.Ö. 1900
dolaylarında ) ayrılmıştır . Hz.
İbrahim’in izleyicileriyle birlikte
daha sonra Filistin
adını alan Kenan
ülkesine gelene dek , Arap
çölünün kuzey kıyılarını
bir yay biçiminde
çevreleyen verimli Ayça
veya Bereketli Hilal
denilen bölge içinde
enine boyuna her
yöne göçmüş olduğu
söylenir . Hz. İbrahim’in oğlu
Hz. İshak ve
Hz. İshak’ın oğlu
Yakup da birer
peygamber olarak bu
dini sürdürdüler . Daha sonra
Hz. Musa İ.Ö.
1440 ‘da Sina dağında
Tanrının on buyruğunu
aldı ve din
böylelikle biçimlenmiş oldu . Yahudi
tarihinin bir sonraki
önemli bölümü Mısır
tutsaklığıdır . Baskı
altındaki Yahudiler Mısır’dan
ayrılarak Sina Yarımadasında
yeniden göçebelik hayatına
başlamışlar ve Sina
dağının eteklerinde yapılan
ahit sonrası tahminen
İ.Ö. 1200 yıllarında Kenan’ı
ve Filistin’in dağlık
bölgelerini işgal etmişlerdir . Yahudilik
tek tanrıcı dinlerin
en eskisi ve
en önemlisidir . Çünkü Hıristiyanlık
ve Müslümanlık onun
attığı temeller üstünde
kurulmuş ve onun
bir uzantısı olmuştur . Bundan ötürüdür
ki bir sonraki
din bir öncekini
tanımış ve kabul
etmiş , ama aynı Tanrının
buyruğuyla kendisine uyulması
gerektiğini ve artık
bozulmuş olan eski
dine bağlı kalınmamasını
istemiştir . Önceki dinse kendisinden
sonrakini tanımamış ve
sahte saymıştır . Beliren din
düşmanlıklarının sebebi budur . Yahudilerin kutsal
kitabı olan Tevrat , evrenin ve
insanın yaratılışını anlattıktan
sonra , insanların tek
soydan nasıl çeşitli
soylara ( uluslara ) ve tek
dilden nasıl çeşitli
dillere geçtiğini metafizik
gerekçeleriyle açıklar ve insan
soyunu Hz. Âdem’den
başlayarak her birinin
oğullarını ayrı ayrı
saymak yoluyla birbirlerine
zincirleyip Hz. Musa’ya
kadar getirir . Hz. İbrahim , Hz. İshak
Hz. Yakup , Hz. Yusuf
ve Hz. Musa Peygamberler hep
Hz. Nuh’un üç
oğlundan Sam’ın soyundandır . ( Samiler adı
da buradan gelir . )
Yahudiler , tarım yapmak
için toprağa yerleşir
yerleşmez , bu ülkenin
ürününü koruma ve
tarlaların verimini artırma
yolundaki tanrılara başvurdular . ( Eski Sami
halklarının , toprağı verimli
kılıp sürüleri çoğalttığı
düşünülen çeşitli yerel
verimlilik tanrıları ki ,
baş tanrıları ise
Baal’ dir.) Yehova dini ,
hiç bir
zaman Kenan’ın bereket
tapımları içinde erimedi . Çölde geçen
yılların ve Yehova’nın
izleyicilerinin Kenanlıları vurup
putları devirdikleri eski
günlerin anıları , eski düşmanlıkları
da canlı tuttu . Bu
durumda Filistinlilere ve
öteki komşularına karşı
savunma gereksinimi , Yahudileri bir
kralın önderliğinde birleşmeye
zorlayınca , önce Saul ve
sonra Hz. Davud
için savaşan güçlü
kişiler Yehova’nın savaşçı
sancağı altında toplandılar . Bununla birlikte
Hz. Davud’un krallığının
( İ.Ö. 1000-961 dolaylarında ) hızla genişlemesi , saray lüksüne
ve komşu devletlerle
daha sıkı ilişkilere
giden yolu açtı . Bu
da uygarlaşma akımından
doğan ve ilk
kez karşılaşılan ahlak
bozukluklarını Yehova adına
lanetleyen ve baal’lere
saldırıları yenileyen bir
peygamberler dizisinin harekete
geçmesine yol açtı .
Bu eski peygamberlerin en
ünlüsü İlya idi . Peygamberlik ( kâhinlik )
, Tanrının gücünü ve
istencini , alev alev
içlerinde duymanın esiniyle , toplumsal adaletsizlikleri tutkulu
şiirlerle lanetleyen kimselerin
çıkmasıyla , şiirlerin
yazıya çevrilip saklanmasıyla
yeni bir döneme
girildi . ‘’ Kitaba geçen ‘’
peygamberlerin ilki ( İ.Ö.
750 dolaylarında yaşayan )
Amos oldu . Bu dönemde
Yahudi peygamberleri , Yehova’yı
, Kenan’ın istilasındaki gibi , bir
kabile savaş tanrısı
saymak yerine , onun gücünü
evrenselleştirerek Yehova dinine
yeni bir kalıp
verdiler . Aynı zamanda Tanrı’nın , günah işleyenleri
cezalandıran , gene de daha
sonra yaptıklarından pişmanlık
duyanları bağışlamaya hazır
olan haktanır ve
merhametli olduğunu ilan
ettiler . Yehova , Yahudilerin Allah’a verdikleri
addır . Yahova biçiminde de
yazılır ve söylenir . İbranice ‘’ O’dur ‘’
anlamındaki yahu deyiminden
türemiştir . Tevrat’ın Çıkış adlı
ikinci kitabında anlatıldığına
göre Tanrının dağı
adıyla anılan Horeb’de
kendisine görünen Allah’a
Hz. Musa ‘’ İsrail oğulları senin
adını sorarlarsa ne
diyeyim ‘’ der . Allah da
ona ‘’ Ben , ben olanım . Beni
size ‘’ Ben’im’’ gönderdi dersin . ‘’ karşılığını verir . Bu
yüzden Yahudiler , Allah’a O’dur
anlamında Yahu yada
Yaho demişler , daha sonra
bu deyimi ‘’Var
olan ‘’ anlamında Yahovaya
dönüştürmüşlerdir .
Yehova , halkından her
zaman , kendisine karşı başka
tanrılarla bölüşülmeyecek tam
bir bağlılık gösterilmesini istedi . Eskiden beri
hiçbir rakibinin kabul
edilmemesini isteyen bir
tanrıydı . Bu nedenle ,
Yahudi peygamberlerinin Yehova
dinini uzlaşma tanımaz
bir tektanrıcılık yolunda
geliştirmeleri bir ölçüde
kolaylaşmıştır . Ortadoğu’da başka hiç
bir halk , hem tek
tanrıcı olup hem
de geleneksel inançlarına
bağlı kalamazdı . Çünkü hepsi
de çoktanrıcı geleneklerin
mirasçılarıydı . Bu yüzden tektanrıcılık , uzak yerlerdeki
monarkların ( krallıkla yönetilen
ülkeler , tanrı krallar ) ve yüzlerce
kilometre ötede ortaya
çıkan ve önceden
görülemeyen olayların , yerel olayları
derin bir biçimde
etkilediği bir dünyanın
gerçekten doyurucu tek açıklaması olarak
göründü . Böyle bir çağda , yerel
dinsel bölgecilikler , artık sağduyuyla
ve günlük deneyimlerle
uyum içinde olamazdı . Geleneksel törenler
kuru gürültü durumuna
düştü . Dinde evrenselcilik yolunda
duyulan gereksinimi yalnızca
Yahudiler tam olarak
dile getirebildiler . Bu nedenle
, etik tektanrıcılık anlayışları
eski Ortadoğu uygarlıklarının en
büyük ve en
dayanıklı başarılarından biri
oldu .
Yehova dininin
aldığı kurumsal biçim de daha
sonraki dinsel gelişmeler
açısından büyük bir
önem taşıyordu . Yahudiler ,
siyasal bağımsızlıktan yararlandıkları sürece , Yehova tapımı , başkentteki tapınak
törenleri çevresinde odaklaştı . Tapınak törenleri , Yeruşalimde Yehova’ ya
görkemli bir yeni
tapınak yaptıran Hz.
Davud’un oğlu ve
ardılı olan ( İ.Ö.
961-922 yılları arasında
yönetimde kalan ) Hz.
Süleyman zamanında doruğuna
ulaştı . Hz. Süleyman’ın ölümünden
sonra krallık , kuzeyde başkenti
Samiriye olan İsrail
Krallığı ile , güneyde ,
başkenti Yeruşalim ( Kudüs )
olan Yahuda Krallığına
bölününce Yahudi siyasal
gücü zayıfladı . Sonra İsrail , Asurlular tarafından
İ.Ö. 722 ‘ de fethedilince , önde gelen
İsrail aileleri sürgün
edildi . Benzeri bir yazgı , İ.Ö.
587 ‘ de Babil’li fatih
Nabukadnezar eliyle Yahuda
Krallığının da başına
geldi .
İsrail’den sürgün
edilenler ( Sayılarının on
olduğu söylenen ‘’ yitik
kabileler ‘’ ) benliklerini
yitirdiler ve Ortadoğu
halkları içinde eridiler . Bu
nedenle , kuzeydeki krallık
bölgesinde Yehova dini
varlığını , ancak basit bir köylü inancı
düzeyinde sürdürebildi . Bu inancın
yandaşları , sonradan
Samiriyeliler olarak tanındılar . Yahuda Krallığının
çok daha zengin
geleneğini benimseyen Yahudiler , Samiriyelileri , gerçek dinin
boş inançlarla karışmasına
yol açan kişiler
olarak küçümsediler .
Yahuda Krallığından
sürgün edilenlerin payına
çok daha farklı
bir yazgı düştü .
Yeruşalim ‘ in İ.Ö. 587 ‘ de
fethedilmesinden çok eski
olmayan bir tarihte , Yehova dinini
arındırmak için
güçlü bir çaba
gösterilmişti . Bu reformda kutsal
yazılar , hemen hemen bugün
bilinen biçimleriyle ‘’ Eski
Ahit ‘’ in kitapları olarak
düzenlenip bir araya
getirilmişti . Dolayısıyla , Yahuda
Krallığının önde gelen
aileleri kendilerini Yehova’nın
tapınağından çok uzaklarda , Babil’de sürgün
edilmiş bulduklarında , hiç değilse
yanlarında okuyup inceleyebilecekleri kutsal
metinler vardı . Eski tapınak
tapınmalarının yerini , bir öğreticinin
( Haham ) dindarlara bu dinsel
yazıları açıkladığı haftalık
toplantılar aldı . Bu haftalık
toplantılar , o zamandan başlayarak
özel anlamıyla ‘’ Yahudi
dini ‘’ diyebileceğimiz dinin
en önemli tapınç
eylemi durumuna geldi . Pers
Kralı Kyros sürgünlerin
geri dönmelerine izin
verdiğinde (aslında çok azı
Yeruşalim’e geri döndüğünde
) bile , onarılan tapınağın
eski törenleri kutsal
yazıları okumak için
yapıla gelmeye başlayan
haftalık toplantıların yerini
alamadı . Birçoğu uzak ülkelerde
yabancı halklar arasına
dağılmış durumda bulunduğu
için , Yahudilerin çoğu
tapınağa devam edemedi . Bununla birlikte , umutlarını kutsal
metinlerin vaatleriyle pekiştirerek
dinlerine karşı duydukları
inancı sürdürdüler.
Böylece
din yerel olmaktan
çıktı . Yahudiler dış dünyayla
ilgili birçok konuda
çevrelerindeki insanlar gibi
davranabildiler . Kısacası din ,
insan kültürünün öteki
yönlerinden bağımsız duruma
geldi . Yahudi inancı ,
Yeruşalimdeki tapınakta ayinleri
yöneten rahiplere bağımlı
olmak ya da yandaşlarından belli
bir yerde yaşayıp
az çok birbirinin
aynı olan görenekleri
izlemelerini istemek yerine , Yehova’ ya tapınan
bir kaç kişinin
kutsal yazıları incelemek
için toplanabildiği her
yerde serpilme yeteneğine
sahip oldu .
Sürgün aynı
zamanda Yahudi inancının
duygusal yapısında önemli
bir değişiklik yaratmıştı. Yanlışları düzeltecek
bir gelecek hakkında
tumturaklı kehanetlerde bulunmak , her zaman
peygamberliğin başta gelen
özelliği olmuştu . Babil sürgünü
deneyimi , geleceğe daha
da çok önem
verilmesine yol açtı . Yahudiler kendilerine
şu soruyu sormak
zorunda kaldılar : ‘’Tanrı niçin
kötülerin egemenliğine izin
veriyor ? Neden sadık hizmetçilerini bu
kadar şiddetle cezalandırıyor ? Bu sorgulamadan
iki kuram doğdu . Ezra
ve Nehemya gibi
bazı peygamberler , çekilen acıların
açıkça Tanrı’nın geçmişte
yapılan hatalar karşısında
hoşnutsuzluğunun sonucu olduğunu
düşündüler . Bu düşünceyle ,
kutsal yazılarda açıklandığı
biçimiyle Tanrı’nın istencine
daha titiz bir
bağlılık gösterilmesi gereği
üzerinde durdular . Fakat başka
peygamberler , özellikle İşaya ,
Tanrının , dünyanın sonu gelip
tüm adaletsizliklerin silinip
süpürüleceği büyük yargı
günü sınavını geçenleri
ödüllendirmek için sabırlarını
sınayıp dayanıklılıklarını ölçerek
halkını terbiye ettiği
düşüncesini geliştirdiler . Böyle bir hayalin desteğiyle
su yüzünde kalabilen
kişilere , içinde
bulundukları zamanın acıları
ne kadar büyükse
Yargı Günü o
kadar yakın göründü . Bu
koşullarda Tanrı’nın kutsal
yazılardaki buyruklarına uymaya
daha fazla özen
gösterme önemli bulundu . Ama
kutsal kitapların çeşitli
parçaları birçok noktada
birbiriyle çelişkiliydi .
Ayrıca kutsal yazılardaki
hiçbir yönergede karşılığı
bulunmayan birçok bireysel
sorunla karşılaşılmaktaydı .
Bu koşullarda hahamlar , kutsal yazıları
günlük yaşama uygulama
yolunda büyük beceriler
göstermek zorunda kaldılar . Yavaş yavaş
, bir kimsenin karşısına
çıkabilecek hemen her
soruna yanıt bulabileceği
bir davranış rehberi
geliştirdiler . Böyle bir inanç
ve ahlak kılavuzu , eski Ortadoğu’nun
gevşemiş kültürel dokusu
içinde yolunu yitirmek
istemeyenlere bir deniz
feneri gibi göründü . Çünkü Ortadoğu
o tarihte , büyük kentleri
kent koşullarına uyabilen
herhangi bir yeni
ahlak rehberine ya da
gerçek inanca sahip
değildi . Dahası , atalarının
dinlerini yitirmiş kimselerden
oluşan bir dünya
durumundaydı . Bu koşullarda ,
büyük kentlerde öteki
inançlar çöktü . Yahudilik serpildi
ve çağın tüm
belirsizlikleri ve güçlükleri
ortasında yandaşlarının kafasındaki
yerini sağlamlaştırdı .
Kutsal yazıların tamamlanması
İ.Ö. 500 ‘e kadar
sürdü . Hahamların kutsal metinler
üzerine yaptıkları yorumlar
ise İ.S. dönemine
girilip ondan sonra
da birkaç yüzyıl
geçene kadar da
kesin biçimini alamadı .
Kutsal metinler
ibadetin en önemli
unsurudur . İlkel dinlerden büyük
dünya dinlerine kadar
hemen her dinde
yazılı veya sözlü
kutsal yazı ve
eserler mevcuttur . Yazılı metin olmamaları
sebebiyle büyük sözlü
gelenekler her ne
kadar kutsal metin
kabul edilmeseler de , insanlar
onlara kutsal muamelesi
yapmaktadır . Kutsal metinler ,
ilham ve
davranışların temel kaynağıdır
ve onlar bu
açıdan insanlara rehberlik
ederler . İbadet objesi ,
üstü kapalı olarak , ibadet yer
ve zamanlarının gerekliliğine
işaret eder . Eski insanlar
için kutsal olan
ormanlar , dağlar , ırmaklar , mağaralar
vb. yerler dışında , ilahın tecelli
ettiği yerler , fevkalâde olayların
yaşandığı yerler ve
beklenmedik bir zamanda
gelen iyi bir
işaret ile kutsal olarak
algılanan yerler de
vardır . Bir yer , herhangi bir
toplum , ya orada ayin
yaptığı ya da oraya
yöneldiği için kutsal
olabilir . Eski insanlar nezdinde
mabet , tanrıların
yerleştiği yerdir , bu sebeple
dindar insan orada
yaşamayı arzu eder , duada
oraya doğru yönelir
ve orayı ziyaret
etmesi bu arzusunun
bir sonucudur . Eski insanlar
belirli dönemleri ibadet
zamanı olarak belirlemişlerdir . Gece yarısı , gündoğumu ,
yeni ay , yağmurların başlaması , zirai dönemler , tohum ekme , avlanma, bir savaşın
başlangıcı gibi sosyal
ve ekonomik aktiviteler
ibadet vaktinin tespitinde
etken olmuştur . İlahi dinlerde
ise ibadet zamanları
çoğunlukla kutsal kitaplarda
belirtilmiştir .
Yahudilikte ibadet
terimi için tapmak , kulluk etmek
manasına gelen ‘’Avoda ‘’ kelimesi kullanılmıştır . Avoda terimi
mabet varken mabet
ibadetine , mabedin
tahribinden sonra ise
duaya işaret eder
şekilde kullanılmıştır .
İbadet için kullanılan
diğer kelimeler sahah – yere
çökmek , eğilmek ; histava – secde
etmek , birinin önünde onu
şereflendirmek için eğilmek
manasına gelirler . Şarklılar arasında
secde etmenin karakteristik
özelliği dizlerin üzerine
oturulması ve alnın
zemine değmesi şeklindedir . Yahudilikte secde
İslam’da olduğu gibi
sadece Allah için
yapılır . Yahudilikte ibadet ,
kutsal yerlerde yapılan
faaliyet ve davranışları
ifade etmekle birlikte , bütün hayatı
kapsayan bir dindarlık
olarak telakki edilmektedir
. Yahudi inanç sisteminde
temel bir önem
taşıyan ve hayatın
bir parçası olan
ibadet Tanrı’ya aittir . Yahudi ibadeti , İsrail’in Tanrı’sında
merkezileşir . Tanrı , kurban ve
İsrail , ibadet sisteminin merkezidir
ve bu sistemde
Tanrı’ya ulaşma isteği
hâkimdir . Tanrı’nın ismini zikretmek
veya kutsamak , ibadetin en
temel unsurudur . Tanrı’ya ibadet
etmek , inanan için ruhi
bir ihtiyaçtır . Yaratıcısı ile
konuşması , O’na yalvarması ,
yakınlığını kazanması , O’nun iyiliğine
şükran ve hayranlık
ifade etmesidir . Eski Ahit’te
ibadet , Tanrının huzurunda korku
duygusuna kapılma ve
celalinden dolayı O’na
tapınma olarak ifade
edilir . Eski Ahit’e göre
iyi hayat , Tanrı ile
uyum içinde olan
hayattır .
Ataların ibadeti
basittir . Klan veya kabilenin
reisi tarafından genellikle
meşhur bir yerde
kurbanlar takdim edilirdi . İsrail ibadetinin
temelini teşkil eden
inançlar , ahit sandığı
,özel bir kohenlik , yıllık dini
bayramların takvimi ve
değişik kurban çeşitleri
gibi dinle ilgili
müesseselerle beraber , esas itibariyle
Hz. Musa’ya dayanır . Filistin’in işgaliyle
başlayan Yahve ibadetinin
Hz. Musa’dan kalma
yapısı , Kenani ilavelerle değiştirilmiştir . Bazı kurban
törenleri , hasat bayramları ve
kutsal obje ve kıyafetlerin kullanımı
bu dönemde adapte
edilmiştir . Bazı Yahudi ,
hatta Mısır ya da
Mezopotamya tesirleri de
göz ardı edilemez . Kudüs’teki tapınakta
sandık için özel
bir yer tesis
edilmesi , ritüel gelişimin sonraki
adımını oluşturur . Mabedin tahribinden
sonraki sürgün , Yahudileri ,
kutsal kitapları okuma
ve açıklama , dualar ve
ilahi söyleme ya da
Mezmur okumadan ibaret olan
farklı bir toplu
ibadete dönüşe zorlamıştır . Yahudilikte ibadet
üç yolla , dua , Tevrat /
Tora çalışması , Tora emirlerini
yerine getirme ( amel ) suretiyle
ifade edilir . Ruhi kutsamalar
ve daha sık olmak
üzere dünyevi başarı , Yahudi duasının
başlıcalarıydı . Tam
anlamıyla iyi bir
sağlık , uzun hayat , başarı ,
zenginlik , soy , Yahudi olan insanların
gelişmelerini görmenin mutluluğu
ve yahve’ye ibadete
iştirakin hazzını istiyorlardı . Mezmurlar 16’dan
bazı satırlar :
‘’ O
Allah ki , bana kuvvet
kuşatır , ve yolumu kâmil
kılar ‘’ Mezmurlar 18-32
‘’ Beni tut , ey Allah , çünkü
sana sığınıyorum . Rabbe dedim : Rabbim sensin ;
Senden öte
bana iyilik yoktur . Başka ilahın
ardınca koşanların derdi
çoğalır .
Bana
öğüt veren Rabbi
takdis ederim . Rabbi daima
önüme koydum .
O
benim sağımda olduğu
için sarsılmam . Sağımda daima
nimetler vardır . ‘’
‘’ Rab seni
mübarek kılsın ve
seni korusun
Rab
sana yüzünü parlatsın
ve sana lütfetsin
Rab
sana yüzünü kaldırsın
ve sana selamet
versin ‘’ Sayılar 6 – 24.26.
‘’Mukaddes meskeninden , göklerden aşağı
bak ve kavmin
İsrail’i ve atalarımıza
ant ettiğin gibi
bize verdiğin diyarı , süt
ve bal akan
diyarı mübarek kıl . ‘’
Tesniye 26 – 15 .
‘’ Dinle ey
İsrail : Allah’ımız bir olan
Rab , bir olan Rabdir ; ve
Allah’ın Rabbi bütün
yüreğinle ve bütün
canınla ve bütün
kuvvetinle seveceksin . Ve bugün
sana emretmekte olduğum
bu sözler senin
yüreğinde olacaklar ve
onları oğullarının zihnine
iyice koyacaksın ve
evinde oturduğun ve
yolda yürüdüğün ve
yattığın ve kalktığın
zaman bunlar hakkında
konuşacaksın . ‘’ Tesniye 6 – 4. …7.
‘’ Ve vaki
olacak ki , eğer Allah’ınız
Rabbi sevmek ve
bütün yüreğinizle ve
bütün canınızla O’na
kulluk etmek için
bugün size emretmekte
olduğum emirlerimi iyice
dinlerseniz o zaman
buğdayını ve yeni
şarabını ve zeytinyağını
toplayasın diye diyarınızın
yağmurunu , ilk yağmuru ve
son yağmuru vaktinde
vereceğim . Ve tarlanda hayvanlar
için ot vereceğim , ve sen
yiyip doyacaksın . Sakının ,
yüreğiniz aldanmasın ve
sapmayasınız , ve başka ilahlara
kulluk etmeyesiniz , ve onlara
secde etmeyesiniz . Ve Rabbin
öfkesi size karşı
alevlenmesin , ve yağmur olmasın
ve toprak mahsulünü
vermesin diye gökleri
kapamasın . Ve Benim bu
sözlerimi yüreğinize ve
canınıza koyacaksınız ; ve onları
alamet olarak elinizin
üzerine bağlayacaksınız , ve gözlerinizin
arasında alın bağı
olacaktır . Ve evinde oturduğun , ve yolda
yürüdüğün zaman, yattığın ve
kalktığın zaman , onlar hakkında
söyleyerek oğullarına onları
öğreteceksin . Size emretmekte olduğum
bütün bu emirleri
yapmak için Allah’ın
Rabbi seveceksiniz , onun yollarında
yürüyeceksiniz ve kendisine
yapışmak için onu
iyice tutacaksınız. Bakın Ben
bugün önünüze bereketi
ve laneti koyuyorum ; bugün size
emretmekte olduğum Allah’ınız
Rabbin emirlerini dinlerseniz , bereket ; ve Allah’ınız
Rabbin emirlerini dinlemezseniz
ve bilmediğiniz başka
ilahların ardınca yürümek
için bugün size
emretmekte olduğum yoldan
saparsanız , lanet .’’
Tesniye 11 – 13. ….28.
‘’ Rabbe hamt edin
. Ey Rabbin kulları , hamt edin , Rabbin
ismine hamt edin .
Şimdiden ebede
kadar , Rabbin ismi mübarek
olsun .
Güneşin doğmasından
batmasına kadar , Rabbin ismi hamda layıktır .’’
Mezmurlar 113
Dua , sadece Allah’tan
bir şeyler dilemek
değil , en yüce manada
kul ile Yaratıcı
arasındaki deruni iştiraktir . Duanın insana
olan faydasının yanında , bir
de Tanrı’ya olan
sevimliliği vardır . Çünkü ‘’ RAB , DÜRÜST’ÜN DUA’SINI
ARZULAR .’’ Dua , fert ile cemaatin
Allah ile sözlü ya
da zihni
iletişime girme gayretidir .
Yahudilerin tarih sahnesine çıktığı
ilk dönem ‘’ atalar
dönemi ‘’ olarak adlandırılır . İsrail’in üç
büyük atası Hz.
İbrahim , oğlu Hz. İshak
ve torunu Hz.
Yakup ‘ dur . Peygamberler
dönemi olarak da
adlandırılan bu dönem , Yahudiliğin birinci
safhasını oluşturur . Hz. İbrahim
batı Samilerindendir. Ur şehrinde
doğan Hz. İbrahim’e
Tanrı , Kenan ülkesine gitmesini
emrederek , bu ülkeyi ona
ve zürriyetine vermeyi
vadeder . Hz. İbrahim karısı
Sara’dan çocuğu olmayınca , cariyesi Hacer
ile evlenir ve
ondan Hz. İsmail
doğar . Daha sonra karısı
Sara’dan Hz. İshak
dünyaya gelir ve
Hz. İbrahim’in ölümünden
sonra aşiretin yönetimini
Hz. İshak üstlenir . İsrail oğulları Kenan’da
başlayan bir kuraklık
ve Hz. Yakup’un
oğlu Hz. Yusuf’un
çağırmasıyla M.Ö. 1700
yıllarında Mısır’a göç
ederek yerleşmişlerdir . Hz. Yusuf’un
ölümünden bir müddet
sonra Yahudiler Mısır’da köle
haline getirilerek inşaat
işlerinde çalıştırıldılar .
Daha sonra 430
yıl kaldıkları Mısır’dan
ayrılırlar . Hz. İbrahim ,
Hz. İshak ve
Hz. Yakup dönemlerinde
yer yer animizim / canlıcılık ve
politeizm / çok tanrıcılık izlerini
taşıyan dini inançlar
hüküm sürse de Hz. İbrahim’le birlikte
monoteizme / Tek Tanrıcılığa geçişin
sağlandığı muhakkaktır .
Atalar putlara ne
sahip olmuş , ne de
tapmışlardır . Atalar
kurbanlarını bizzat kendileri
kesmişlerdir . Bu takdimeler şahsi
ibadetlere bir vasıta
olması düşüncesiyle , ilaha sunulan
ferdi saygının bir
ifadesidir . Bu zamanlarda kurban , ibadetin en
yaygın şeklidir . Ataların
insanlarla birlikte kurbanla
Tanrı’ya hürmet göstermelerine şaşılmamalıdır . Onlar , Tanrı’nın özel
ziyaretine mazhar olduklarına
inandıklarında , melek gibi bir
ziyaretçi geldiğinde , rüya gördüklerinde , Tanrının ismini
zikrettiklerinde , O’nun
huzurunda kendilerini sunmayı
arzu ettiklerinde sahip
oldukları huşu duygularını
bu şekilde açığa
vurmuşlardır . Kurbanları ibadetten başka
bir şey değildir . Bundan maksat , Tanrının huzurunda
bulunma duygusuna sahip
olmaktır . Hz. İbrahim’in oğlunu
kurban etmek istemesi , sadece , Allah’a ibadetin
bir nişanesidir . Çünkü Hz.
İbrahim’in oğlunu kurban
etmek üzere hazırlanması , dini bir
emirdir . Kurban , Hz.
İbrahim zamanında , ibadetin yüksek
bir ruhu olarak
sivrilir . Hz. İbrahim Tanrı’ya , Tanrı olduğu
için ibadet etmiştir . Onun , Tanrı ile
münasebeti ahde dayandırılmış
ve İsrail üzerine
bazı yükümlülükler vazedilmiştir . Sonuç olarak
atalar çağında ibadet , basit ve
ferdi bir karakter
taşımaktadır . Bilinen şekilleri kurban
ve duadır. Basit bir
münacat / yakarış , Rabbin
adını hatırlama kâfi
gelmektedir . Bu ibadet ,
insan ile Tanrı
arasında , insanın Tanrı’ya gösterdiği
saygıyı ifade eden , onunla
iyi münasebeti yansıtan
ayindir . Tanrı , atalara
şefkatle yönelmiş ve
onlara vadetmiştir . Onlarla Tanrı
arasındaki ilişki ,
teklifsiz bir dostluktur . Bu sebeple
bu dönemde , ibadet ve
hayat arasında çok
sıkı bir ilişki
vardır . Toplu ibadetten söz
edilemez . Çünkü bu aşamada
Tanrı’ya yaklaşım , kendiliğinden
, doğrudan ve teklifsizdir .
Hz.
Musa , atalarının Tek Tanrı
ahdi üzerine Sina’da
Allah ile yeniden
bir ahit gerçekleştirmiş ve
çöldeki ikameti esnasında
eski ahit prensiplerine
dayalı , Yahudi varlığının esası
olan milli bir
din ve bu
dine mensup bir
cemaat meydana getirmiştir . Atalar çağında
ibadet ferdi iken , Hz.
Musa zamanında toplanma
çadırı , ahit sandığı ve
din adamları müessesesi başta
olmak üzere birçok
dini yeniliklerin ortaya
çıktığı görülmektedir .
Hz.
Musa’ya verilen emirlerin
başında ‘’ On Emir ‘’
gelmektedir . Bunlar sadece Allah’a
ibadet etmeyi değil , putperestlikten kaçınmayı , Allah’ın adını
boş yere anmamayı , cumartesi yasaklarına
uymayı , ebeveyne hürmet etmeyi
emretmekle beraber , adam öldürme , zina etme , hırsızlık yapma , yalancı şahitlik
ve kıskançlığı yasaklar . Aslında bunlar , davranışla alakalı
temel ilkeler olması
sebebiyle ‘’ Ahlaki On
Emir ‘’ olarak isimlendirilir .
Bütün olarak incelendiğinde bunların
sadece insani ilişkilerin
temel prensiplerini ele
aldığı ve dini
merasimle ilgili herhangi
bir hareket tarzı
ortaya koymadığı göze
çarpar . Çıkış 34’de bulunan
ve genellikle ‘’ Ayin
On Emri ‘’ olarak
isimlendirilen diğer bir
on emir daha
vardır . Bunlar Ahit Kitabı
olarak da bilinen Çıkış
Kitabının muhtelif yerlerine
serpiştirilmiş durumdadır .
Ayin on
emri , Allah’a özel ibadeti , putperestlikten kaçınmayı
ve şabat kurallarına
riayeti emretmesinin yanı
sıra , bayram adetleri ,
kurban takdimi ve
ilk hasat ile
ilgili bazı ayin
şartlarını da ortaya
koyar .
Hz.
Musa döneminde de , ibadetin
esas parçasını kurban
oluşturmaktadır . Hz. Musa
kavmini Mısır’dan çıkardığında , Allah’a kurban
takdim etme arzusunu
belirtmiş , onları karşılayan Yetro
da kurtuluşlarına bir
şükran ifadesi olarak
kurban takdim etmiştir .‘’ Ve dediler: İbranilerin Allah’ı
bize rast geldi ; rica
ederiz , çölde üç günlük
yol gidelim ve bizi veba
ile , yahut kılıç ile
vurmasın diye , Allah’ımız Rabbe
kurban keselim . ‘’ Çıkış
5 – 3 . ‘’ Ve Yetro
dedi : Sizi Mısırlıların elinden
ve Firavunun elinden
kurtaran Rab mübarek
olsun ; kavmi Mısırlıların elinden
O kurtardı . Ve Yetro
Allah için yakılan
takdime ve kurbanlar
aldı . ‘’ Çıkış 18 – 10. 12. Böylece Yetro , iman
ikrarı , kurban ve kutsal
yemek gibi İsrail
kavminin ibadetine rehberlik
etmiş , ibadet şekillerinin başlamasında
önemli rol oynamıştır .
Hz.
Musa’nın liderliğinde Firavunun
zulmünden kurtulmak için Filistin’e hareket
ettiklerinde Yahudiler uzun
süre çölde göçebe olarak
yaşarlar . Seyahatleri esnasında ibadet
yapabilmeleri için , Sina Dağından
döndükten sonra , Hz. Musa’nın
emriyle hem şeklini , hem
malzemesini bizzat Tanrının
bildirdiği çadır inşa
ederler . Tanrı , kullarıyla
burada karşılaştığı için
burası ‘’ Toplanma Çadırı – Çadır Mabet ‘’
olarak adlandırılır . Çadır ,
Hz. Musa’nın Tanrı
ile buluştuğu ve
O’nun emirlerini öğrendiği
yerdir . Çadırda
gerçekleştirilen bir ibadet
şekli bilinmese de Hz.
Musa’nın ibadet için
çadıra girdiği ve
yüzünü kapattığı bilinmektedir . Toplanma çadırına
kutsiyet kazandıran en
önemli husus , Tanrı’nın orada , İsrail halkı
arasında hazır bulunduğuna
dair inançtır . En önemli
unsuru da , Allah ile
İsrail oğulları arasındaki
ahdin sembolü olan , On
Emrin yazılı bulunduğu
levhaların muhafaza edildiği
küçük ahşap sandıktır . Bugün de
Yahudiler , Tevrat tomarlarının muhafaza
edildiği dolaba da
Ahit Sandığı demekte
ve Tevrat’a gösterdikleri
saygıyı ona da
göstermektedirler . Bu
çağdaki ibadetin mezbahta takdim
edilen kurban yanında , duanın da
ayrı bir önemi
olduğu görülmektedir . Hz. Musa’nın , İsrail kavminin
ibadet etmek maksadıyla
yaptıkları altın buzağıdan
sonra onların bu
günahının affedilmesi için
Allah’a yalvarması ,
yemeklerde yaptığı dua
ve kudret helvası
için Allah’a hamt
etmesi örnek olarak
verilebilir . ‘’ Ve ertesi
gün vaki oldu
ki , Musa kavime dedi : Siz
büyük suç yaptınız ; şimdi ben
Rabbin önüne çıkacağım ; belki suçunuz
için kefaret ederim ( Diyet öderim, cezasını çekerim) Ve
Musa Rabbe döndü
ve dedi: Ah , bu kavim
büyük suç ettiler
ve kendilerine altın ilahlar
yaptılar . Ve şimdi , eğer suçlarını
bağışlarsan , niyaz ederim ,
yazdığın kitabından beni
sil . Ve Rab Musa’ya
dedi : ‘ Bana karşı kim
suç etti ise
kitabımdan onu sileceğim . ‘
Ve Rab kavmi
vurdu . ‘’ Çıkış 32 – 30.
..35.
Hz.
Musa ( M.Ö. 1300)
zamanından Ezra ( M.Ö.
432 – 397 ) zamanına kadar günde
bir defa ibadet
etmenin mecburi olduğu
söylenmektedir . Ve genelde ibadet
için kullanılan vakitler
sabah ve akşamdır . Hz. Musa
döneminden itibaren günde
iki kez Tevrat’tan
bazı metinlerin okunduğu
toplantılar da düzenlenmiştir . ‘’ Bir kuzuyu
sabahleyin takdim edeceksin ; ve öbür
kuzuyu akşam üstü
takdim edeceksin . ‘’ Bu hususla
ilgili olarak Kur’an ,
Yunus Suresi
87. Ayette , ‘’ Musa’ya
ve kardeşine şunu
vahiy ettik ,’ Şehirde halkınız
için bazı evleri
sığınak edinin’ ve
onlara deyin ki , ‘ Evlerinizi ibadet
yerine dönüştürün ve
namazda / duada ( Allah’ı anmada )
devamlı ve kararlı
olun .’’ , ayrıca , Hz. Musa’ya evlerin
mescit edilerek namaz
kılınmasının emredildiği bildirilir . Ayet namazların
tek tek değil , cemaatle kılınmasını
ima eder . Zira bu
teşebbüs ruhun dirilişi , dağılmış cemaatin
toparlanması ve güçlerini
düşmana karşı birleştirmesi
manasına gelir .
Hz.
Musa’nın ölümünden sonra
liderliği Yeşu devralır
ve Kenan toprakları
da onun zamanında
ele geçirilmiştir . Kenan’a girdikten
sonra Yahudiler , göçebe hayat
şeklinden , zirai faaliyete dayanan
yerleşik hayata geçmişlerdir . Böylece göçebe
çobanlar , bu yeni düzende
çiftçi ve zanaatkâr
olmuşlardır . En önemli nokta
ise aşiret hayatının sona
ererek millet görünümü
kazanmaları , içtimai ve siyasi
açıdan milletleşme süreci
içine girmeleri olmuştur . Hz. Musa
sonrası dönem , Yeşu ve Hâkimler dönemi
olarak adlandırılır . Yeşu yerleşik
hayata geçerken daha
çok , halkının rahat ve
huzur içinde ikametini
hedef aldığından , ibadetten çok
savaş ön plana
çıkmaktadır .
Yerleşim sonrası
dönemde , Hâkimler devrinde İsrail
oğulları , Kenanlıların
inançlarının tesiri altında
kalmışlar , tanrıları Baal’ı ilah
olarak benimsemişlerdir .
Allah’a ibadet için
yapılan yerleri bırakarak
çoğu kez Kenani
mabetlerini kullanmışlar , hatta bazen
halk Allah’a , Baal ve
Astorte’ye aynı yerde
ibadet etmişlerdir . Aslında bu
bir bozulma zamanıdır . Halk , Allah’ın saf
ibadetini Baal’inkiyle birleştirmiştir . Özellikle yerleşim
sonrası dönemde , Hâkimler Kitabında
da yansıtıldığı gibi , iki
itikadın - Kenani dini
ve Yahvizm – karıştığı bir
hareketin ortaya çıktığı
ve Yahvizmin , Kenani dininin
seviyesine düştüğü görülmektedir . On Emir’deki
prensiplere zıt olarak
yabancı uygulamalar ortaya
çıkmıştır . Baal için mezbahlar
inşa etmişlerdir . Filistin’deki komşularının
dini , edebi ve fenni
kültürleriyle çok sayıda
putlara inanmaları sonucu
Allah’tan daha fazla
uzaklaşmışlardır . Din , bereket
dini haline dönüşmüştür . Yahudiler her alanda Kenanlıların
tesiri altında kalmış , onlardan tarım
ve bağcılık sanatlarını
öğrenmişlerdir . Bunlarla ilgili yerel
ayinler ilave ederek
ibadetlerini Kenan adetlerine
göre mahalli kutsal
yerlerde yapmaya başlamışlardır . İtikadı ve
ameli bozulmayla birlikte , ahlaki standartların
da bozulduğu görülmüştür .
Hz.
Davut zamanında siyasi
ve askeri öneminden
dolayı fetihten sonra Kudüs’ü
başkent ilan ederek bir
kraliyet mabedi inşa
etmiştir . Ahit Sandığı Filistinlilerden geri
alınarak şehre getirilmiştir . Hz. Musa’dan
intikal eden Yahvizmin
bu kadim sembolü
başşehre hem dini , hem
de politik bir
prestij kazandırmıştır .
Mabetlerde yapılan
ibadetlerde dua ve
kurban ibadetlerinin olduğu
anlaşılmaktadır . Özel
olaylarda genellikle bir
koyun veya keçi kesilmiş
, kurbanın kanı mezbahın
üzerine atılmış , iç yağı mezbahta yakılmış , et
kaynatılarak kişinin ailesi
ve misafirleri tarafından
yenilmiştir . Fevkalade olaylarda kurbanın
tamamı mezbahta yakılmıştır . Yahudiler yıllık
bayramlarda bu mabetlerde
halkalar oluşturmuşlar ,
özel günlerinde taze
meyve ve kurbanlarını
sunmak için toplanmışlardır . Bu ibadetin
karakteristik özelliği neşe , müzik , dans ve
eğlencenin olmasıdır .
İsrail oğullarının
göçebelikten kurtularak yerleşik
tarım toplumu hüviyeti
kazanmalarından sonra Allah’a
( Yahve ) yaptıkları o eski
basit ibadet şekli , aşırı
tutucu hale dönüşmüştür . Bu dönemde
görülen ibadetle ilgili
diğer bir gelişme
de büyük bayramların
zirai esaslar üzerine
olmasıdır . Samuel ve Hz.
Davut zamanında Allah’a
ibadet yeniden kuvvetlenmiş, putlara tapma
şiddetle kınanarak bertaraf
edilmiştir .
Hz.
Davut , Kudüs’ü fethettikten sonra , Allah’ın şanını
yüceltmek ve sandığı
muhafaza etmek için
bir mabet inşa
etmeyi düşünmüştür . Ancak rab , Hz.
Davut’a çok kan
dökmesi ve savaşçı
olması sebebiyle mabet
inşa edemeyeceğini , onun yapımının
ancak oğlu Hz.
Süleyman’a nasip olacağını
bildirmiştir . Hz. Süleyman Mısır’dan
çıkıştan 480 yıl
sonra ( M.Ö. 967
veya 953 ) mabedi tamamlamıştır . Yahudiler burayı
dinlerinin merkezi olarak
telakki ettiler ve ona doğru
yöneldiler . Yahve’nin , bu
mabedi kendi adına
tahsis ettiğine ve
mabedin içindeki derin , karanlık ve
gizli odasında hazır
bulunduğuna inanmaya başladılar . Zamanla , Yahve’ye hakiki
olarak ibadet eden
kimsenin , O’na sadece Kudüs’teki
mabette bir kurban
takdim edebileceği anlayışı
hâkim oldu . Mabet , kurban ,
dua ve
şükür maksadıyla bütün
halkın toplandığı bir
yer haline geldi . Kurban ibadetine
ilaveten Levililer çenklerin , santurların ve
zillerin eşliğinde her
sabah ve her
akşam Rabbe şükür
ve hamt etmek
için ilahiler terennüm
ederlerdi . Bayramlarda bütün Yahudadan
birçok insan Süleyman
Mabedine sel gibi
akardı . Hz. Süleyman bu
bayramlarda mahiyetiyle birlikte
mabede gider , kurban keser , ibadetin yapıldığı
yere girerek secde
ederdi .
Sürgünden önceki
ibadetin en belirgin
özelliği , neşelenmek için Allah’ın
huzuruna gelinmesi şeklinde
tezahür etmektedir . Öşürlerini ,
turfandalarını , kurban takdimlerini mabede
getirirlerdi . Müzik , sololar , şükran
ilahileri , danslar , bütün
enstrümantal çeşitleriyle tören
olayları , buhur yakmak , nasihat
, kutsal okumalar , temenniler , dualar
, adaklar , akşam ve gece
ibadetleri , iman
ikrarlarının ( amentü )
söylenmesi ve itiraf , kutsal yemek
ve mezbah ateşinin
temizlenmesi gibi dini
karakterler mevcuttu . Mabet milli
hayatın merkezi oldu . Böylece halk
Mabedi , onun ihtişam ve
merasimini , müziğini , levililerin
şarkılarını , kohenlerin
hizmetlerini , baş konen’in duruşunu
ve kutsamasını , ibadet yerinde
derin bir sessizlik
içinde ibadet edenlerin
secde etmelerini çok
benimsedi .
Hz. Süleyman’ın
ölümünden sonra memleket
iki oğlu arasında
taksim edildi . Kuzey’de İsrail
devleti , güneyde Yahuda devleti
kuruldu . Zengin olan Kuzey
krallığında yaşayanlar müreffeh
bir hayat sürüyorlar , ancak Kenanilerin
adetlerini benimseyerek onların
ilahları Baal’a tapıyorlardı . Güney krallığında
yaşayanlar ise fakirdiler
ve ilah olarak
Allah’a / Yahve’ye tabi idiler . Zamanla Kenanilerin
de tesiriyle ibadet
saflığını kaybederek bozulmaya
başladı . Hz. Süleyman’ın yaptırdığı
mabet , ancak dört asır
ayakta kalabildi . Kuzey’deki İsrail
krallığı M.Ö. 719
yılında Asurlular tarafından , Güney’deki Yahuda
krallığı da M.Ö. 586’da
Babil krallığı tarafından
işgal edildi . Kudüs ve
mabet tahrip edildi . İşgal neticesinde
Yahudiler esir alınarak
uzun bir esaret
hayatı sürecekleri Babil’e
sürgün edildiler . Yıllarca süren
Babil esareti , Yahudilik temellerinin
atıldığı yer olması
açısından önemlidir . Bu devrede
Kudüs’teki mabedin yerini
cemaat kavramı almış
, kutsal diyara bağlılıklarından dolayı
bayramlar da kutlanmamıştır . Bunların hepsinin
yerini tek dini
gün olarak şabat
aldı . M.Ö. 530 yılında
Babil , İranlılar tarafından zapt edildi . Yahudiler yıllar
süren Babil esaretinden
İran imparatoru Koreş’in
sayesinde kurtulup tekrar
Filistin’e döndüler .
Yahudiler , Babil esaretinden
( M.Ö.586-538 ) sonra Pers
yönetimine ( M.Ö. 538-332 ) , Pers devleti
M.Ö. 332 yılında Büyük
İskender tarafından yıkılınca
Grek hâkimiyetine ( M.Ö.332- 168 ) girdiler . M.Ö. 2.y.y.
da pagan
kültürünü empoze etmeye
çalışan yabancı derebeylere
karşı koydularsa da
başarılı olamadılar . Sonunda Suriye
kralı IV. Antiochus , Tora çalışmalarını
ve bunları izlemeyi
yasakladı . Yahudi dinine göre
amel edenleri idamla
cezalandıracağını ilan etti . M.Ö.
167 ‘de Mabedin orijinal
mezbahı üzerine Zeus
için bir mezbah
inşa etti ve
ona kurbanlar takdim
ettirdi . Domuz gibi Yahudilerce
mundar addedilen hayvanlardan
kurban kestirdi . Bu ve
benzeri zorba hareketleri
sonucu çıkan isyanda
Judas Makabi idaresindeki
Yahudiler IV. Antiochus’un
ordusunu yenerek bir
barış anlaşması yaptılar . Judas yabancı
kirliliklerden , heykellerden
mabedi temizledi . Bu olaydan
sonra yaklaşık yüz
sene kadar hâkimiyet
Yahudilerde kaldı . M.S. 70
yılında Titus idaresindeki
Romalı askerler , Roma hâkimiyeti
ve baskısına isyan
eden Yahudilere karşı
harekete geçerek Kudüs’ü
zapt etti . Bu savaş sonrası
bütün şehir yandı
ve mabedin sadece
batı duvarı ( ağlama
duvarı ) kaldı . Kaçıp gizlenen
ve karşı koyan
bütün Yahudiler öldürüldü . Yahudi esirler
ise Romalıların emrinde
çalıştırılmak üzere Mısır’a
götürüldüler . Binlerce
Yahudi Kudüs ve
çevresinden kovuldu .
Bölük
bölük Filistin’i terk
eden Yahudiler , sürgüne gönderildikleri yerlerde , Allah’a ibadet
ve dua etmeye
devam ettiler . Kudüs’te olmamaları
sebebiyle kurban takdim
edemediler ancak sürgünde inşa
ettikleri yeni mabetlerde
( Sinagog ) dua ve
kutsal yazı okumaları
gibi diğer yollarla
Allah’a ibadet etmeyi
sürdürdüler . Özellikle sofu ve
mistik temayüllü bir
mezhep olan Hasidilerden
seçkin bir sınıf
dua için düzenli
olarak toplanıyor ve
yüzlerini Kudüs’e doğru
çeviriyorlardı . Hz. Musa hayatta
iken bayramlarda toplanan
cemaate Tora nasıl
okundu ise , İşa’ ya zamanında
halk peygamberlerden eğitim
almak ve dua
etmek için mabedin
avlusunda nasıl toplandılarsa , Ezra da
mabette toplanan cemaate
Tora’dan pasajlar okudu . ‘’ Ve
Ezra büyük Allah’ı , Rabbi takdis
etti ; ve bütün kavim
ellerini kaldırarak Âmin , Âmin
diye karşılık verdiler
ve baş eğdiler
ve yere kapanıp
Rabbe secde kıldılar . Kavme şeriat
anlatıldı ve kitaptan , Allah’ın şeriatından
açıkça okudular ve
manasını verdiler ve
okuduklarını onlara anlattılar . ‘’ Nehemya 8- 5…8.
Allah’ın adı söylendiğinde
insanlar başlarını öne
eğerlerdi .
M.S.
70 yılında II.
Mabedin yıkılmasıyla ,
kurban takdimesi , hahamlar tarafından
‘’Kalbin ibadeti ‘’ olarak
işaret edilen , sinagogdaki dua
ile yer değiştirdi . Bu dualar
kurbanların kesildiği vakitlere
uyduruldu . Sinagog , sadece bir dua
evi değil , aynı zamanda
bir mütalaa , tahsil , araştırma
ve cemaatle ilgili
her türlü sosyal
faaliyetlerin icra edildiği
bir toplanma yeri
idi . Hz. Musa’nın erkeklere , Tevrat’ı dinlemeleri
için haftada bir
gün diğer işlerini
terk etmeleri gerektiğinden
söz etmesi , genellikle sinagogun
varlığına referans olarak
anlaşıldı . Yahudilikte ibadet hem
ferdi , hem de cemaat
halinde yapılabilir . Ferdi ibadet
evlerde , cemaatle yapılan ibadetler
ise sinagogda gerçekleştirilir . Yahudi sinagogunda
sabah , ikindi ve akşam
olmak üzere üç
vakit ibadet vardır . Sinagog ibadeti
dua , Tora ve Peygamber
okumaları ile kutsamadan
oluşur . Cemaat dua sırasında
ayakta durur ve âmin diyerek
dualarını tamamlar .
İbadetin en önemli
kısmını Tora’nın bir ya
da birden çok
tomarının saklandığı sandığın
açılışı , Tora’nın törenle getirilişi
ve cemaate okunuşu
teşkil eder . Tora’nın dualarla
getirilişi sırasında herkes
ayağa kalkar , ona doğru
dönülür , baş eğerek selamlanır . Bu durum
o geçene kadar
devam eder , çünkü onlar
asla Tora’ya arkalarını
dönmezler . Sonra Tevrat tomarının
örtüsü açılır , herkesin görmesi
için yukarı kaldırılır , okuma masasının üzerine
konur ve o
güne ait bölüm
açılarak okunulur . Okumaya Tora’yı
öperek başlanılır , okurken ayakta
dimdik durmalı , kelimeleri anlaşılır
ve akılcı bir
dille telaffuz etmeli
ve üç bölümden
fazla okumamalıdır . Okuma bittiğinde
tomar sandığa konulmadan
önce ‘’ Bu Musa’nın
İsrail oğullarının önüne
koyduğu kanundur . İdrak edene
o bir hayat
ağacıdır . ‘’ denir . Tora’dan
sonra Peygamberlere ait kitaplardan bir
bölüm okunur . Bunu da
geleneksel ilahi ve
dualar izler . İbadet kohen tarafından
söylenen kohen kutsaması
ile son bulur . Reformcu sinagoglarda
baş açık olarak
sinagoga girmeye müsaade
edilse de , ibadet esnasında
başların örtülü olması
gerekir . Baş açık olarak
sinagoga girmek , oranın kutsallığına
ve Tanrı’ya saygısızlık olarak
kabul edildiğinden,
Yahudi erkekleri
kıpa denilen bir
başlık giyerler , omuzlarına talit
adı verilen beyaz
bir dua atkısı
örterlerdi . Kadınlar da başlarını
örtülü tutarlar .
Sinagogdaki toplu ibadette
kadınlarla erkekler bir
arada oturmazlar. Kadınlar ya
arka taraftaki ya da
yanlardaki perde ya da
kafesle kapatılmış maksurelerde
otururlar. Bunun sebebi , kadınların erkeklere
mahrem olması değil , ibadetin erkeklere
hasredilmesi telakkisinden doğan
bir gelenek olmasıdır .
Sinagoga gitmek özendirilmiş
ve ‘’ kim kendi
şehrinde bir sinagog
olduğu halde dua
etmek için ona
girmezse , kötü komşu olarak
adlandırılır ‘’ denmiştir . Kişi
sinagoga giderken acele
etmeli , fakat oradan ayrılırken
aceleci davranmamalıdır . Dua , sadece kurbandan
değil , salih amellerden de
büyük olarak kabul
edilmiştir . Takdimeler , dua
ve ibadetlerin aksine , insanın malından
bir şeyi , maddi mezbahta
takdim etmesinden ibarettir . Dua ise
insan nefsinden ,kalpten olan
ruhi bir şükür
takdimesidir . Gerçek tövbe ,
salih amel ve
şerri işlemeden kaçınmanın
takdime ve kurbanlardan
tercih edilen olduğu , duaların , kurbanların yerine
daha geçerli olduğu
beyan edilmiştir . ‘’
Kendinizle beraber sözler
götürün , ve Rabbe dönün . O’na
deyin : Her fesadı bağışla
ve bizi inayetle
kabul et . (Bizi kayır , lütufta bulun ) Boğalar yerine
dudaklarımızın takdimeleri ile
ödeyeceğiz . ‘’ Hoşea 14 – 2 .
Hahamlar duayı ‘’ kalbin
ibadeti ‘’ olarak adlandırırlar
ki bu ifadenin
kökeni , Tevrat’a dayanmaktadır .
‘’ Ve
bana yürekler ile
feryat etmediler . ‘’ Hoşea 7
– 14 . ‘’ Rabbe hamt edin.
Doğruların meclisinde ve
cemaatte , bütün yüreğimle Rabbe
şükredeyim . ‘’ Mezmurlar 111 – 1. Hz. Yakup’un
temel ihtiyaç maddeleri
için , ‘’ Ve Yakup
adak adayıp dedi : Eğer
Allah benimle olursa
ve gitmekte olduğum
bu yolda beni
tutarsa , ve bana yemek
için ekmek ve
giymek için esvap
verirse , ve selametle babamın
evine dönersem , o zaman
Rab bana Allah
olacak ‘’ Tekvin 28 – 20 .
Eliezer’in işini rast
getirmesi için ‘’ Ya Rab , efendim
İbrahim’in Allah’ı , niyaz ederim , bugün işimi
rast getir ve
efendim İbrahim’e lütfeyle . ‘’
Tekvin 24 – 12 . , Hz. İbrahim’in , Sodom’ un kurtulması
için ; ‘’ Ve
İbrahim yaklaşıp dedi : Salih’i kötü
ile beraber yok
edecek misin ? Belki şehrin
içinde elli salih
vardır , içinde olan elli
salih için bağışlamayıp
yeri yok edecek
misin ? Böyle yapmak senden
ırak olsun , salih de
kötü gibi olsun
diye , salih’i kötü ile
beraber öldürmek senden
ırak olsun ; bütün dünyanın
hâkimi adalet yapmaz
mı ? Ve Rab dedi : Eğer
Sodom’da , şehrin içinde ,
elli salih adam
bulursam , bütün yeri onların
hatırı için bağışlayacağım. Ve İbrahim
cevap verip dedi : Ben
toz ve külüm , ve
işte , şimdi Rabbe söylemeyi
üzerime aldım, belki elli Salih’ten beşi
eksilir , kırk beş kişi için
bütün şehri harap edecek misin ? Ve
dedi: Eğer orada kırk beş
kişi bulursam , harap etmeyeceğim . Bir kere
daha O’na söyleyip
dedi : Belki orada kırk
kişi bulunur . Ve dedi : Kırk
kişinin hatırı için
yapmayacağım . Ve dedi :
Şimdi Rab darılmasın , ve söyleyeceğim ; belki orada
otuz kişi bulunur . Ve
dedi : Eğer orada otuz
kişi bulursam , yapmayacağım . Ve dedi : İşte , şimdi Rabbe
söylemeyi üzerime aldım ; belki
orada yirmi kişi
bulunur . Ve dedi : Yirmi kişinin
hatırı için harap
etmeyeceğim . Ve dedi :
Şimdi Rab darılmasın
ve ancak bir
kere daha söyleyeceğim ; belki orada
on kişi bulunur . Ve
dedi : On kişinin hatırı
için harap etmeyeceğim . Ve Rab
İbrahim’le konuşmayı bitirince
gitti ; İbrahim de yerine
döndü . ‘’ Tekvin 18 – 23…33. , Hz. Musa’nın , İsrail kavminin
suçlarının bağışlanması için
Çıkış 32– 31.32., Yeşu’nun
galibiyet için ; Yeşu 7 – 6..9. , peygamberlerin halkı
adına ; Yeremya 14 - 1..9. , Daniel’in İsrail
kavminin bağışlanması için ; ‘’
Ve çulda , ve külde , dua
ile ve yalvarışlarla , oruçla Rab
Allah’ı aramak için
ona yöneldim . Ve Allah’ım
Rabbe dua ettim , ve
itiraf edip dedim : Ah , ya Rab , kendini
sevenlerle ve emirlerini
tutanlarla , ahdi ve inayeti
koruyan , büyük ve korkunç
Allah’a , biz suç ettik , ve
sapıklık ettik , ve kötülük
işledik , ve senin emirlerinden
ve hükümlerinden saparak
asi olduk , ve krallarımıza , reislerimize , ve atalarımıza , ve bütün
memleket kavmine , senin isminle
söylemiş olan peygamber
kullarını dinlemedik . Ya Rab , adalet
sana ve bugün
olduğu gibi , yüzler utancı
bizlere ,Yahuda erlerine ,
ve Yeruşalimde oturanlara , ve sana
karşı işlemiş oldukları
hainlikten ötürü kendilerini
sürmüş olduğun bütün
memleketlerde , yakında ve uzakta
olan İsrail’in hepsine . Ya
Rab , yüzler utancı bizlere , krallarımıza , reislerimize , ve atalarımıza , çünkü sana
karşı suç ettik . Rahmetler ve
bağışlama Allah’ımız Rabbindir , çünkü ona
karşı biz asi olduk ve
peygamber kulları eliyle
önümüze koymuş olduğu
şeriatlarında yürümek üzere , Allah’ımız Rabbin
sözünü dinlemedik . Ve senin
sözünü dinlemesinler diye , bütün
İsrail saparak , senin şeriatından
öne geçtiler ; ve Allah
kulu Musa’nın şeriatında
yazılmış olan ant
ve lanet üzerimize
döküldü . Çünkü O’na karşı suç
ettik . Ve üzerimize büyük
kötülükler getirerek , bize karşı
ve bize hükmetmekte
olan hakimlerimize karşı
sözlerini pekiştirdi ; çünkü Yeruşalim’e
yapıldığı gibi bütün
gökler altında yapılmamıştır . Musa’nın şeriatında
yazılmış olduğu gibi , bütün
bu kötülükler başımıza
geldi ; fakat
fesatlarımızdan dönelim ve
senin hakikatinde anlayışlı
olalım diye Allah’ımız
Rabbin yüzünü dilemedik . Ve kötülüğü
üzerimize getirmekte Rab
uyanık davrandı , ve onu
üzerimize getirdi ; çünkü yaptığı
bütün işlerinde Allah’ımız
Rab adildir , ve onun
sözünü biz dinlemedik . Ve şimdi , sen
ki , kavmini Mısır diyarından
kuvvetli bir el
ile çıkardın , ve bugün
olduğu gibi kendine
nam kazandın , ey Allah’ımız
Rab , biz suç ettik , biz
kötülük ettik . Bütün adaletli
işlerinden ötürü , ya Rab , sana
niyaz ederim , kendi şehrinden , Yeruşalimden , mukaddes dağından
öfken ve kızgınlığın
dönsün ; çünkü bizim suçlarımız
ve atalarımızın fesadı
yüzünden Yeruşalimle kendi
kavmin çevremizdekilerin hepsine
rüsvay oldu . Ve şimdi , ey
Allah’ımız , bu kulunun duasını
ve yalvarışını dinle ve
viran olan kendi
makdisinin üzerine yüzünü
Rab uğrunda parlat . Ey
Allah’ım kulağını eğ ve işit ; gözlerini aç ve viranelerimize ve
isminle çağırılan şehre
bak ; çünkü salâhımızdan ötürü
değil , ancak senin büyük
rahmetlerinden ötürü yalvarışlarımızı önüne
arz ediyoruz . Ya Rab , işit ; ya Rab , bağışla ; ya Rab , iyi
dinle ve yap ; kendi
uğrunda geciktirme , ey Allah’ım , çünkü kendi
şehrin ve kavminin
üzerine senin ismin
çağırılıyor . ‘’ Daniel 9 – 3…19.
Ezra’nın halkın suçları
için , ‘’ Dizlerim üzerine
düşüp ellerimi Allah’ım
Rabbe açtım , ve dedim : Ey
Allah’ım , utanıyorum , ve
yüzümü sana , Allah’ıma kaldırmaya
sıkılıyorum ; çünkü
fesatlarımız başımızdan aştı , ve
günahımız büyüyüp göklere
erişti . Atalarımız
günlerinden bugüne kadar
büyük günah içindeyiz
ve bugün olduğu
gibi , biz krallarımız , kâhinlerimiz
, memleketler krallarının eline , kılıca , sürgüne , yağmaya , ve yüz karasına , fesatlarımızdan ötürü
verildik . Ve kaçıp kurtulmak
için arta kalanlarımız
bırakılsın ve Allah’ımız
gözlerimizi aydınlatmak için
mukaddes yerinde bize
mesken versin , ve köleliğimiz
içinde bize biraz
dirilik versin diye
şimdi Allah’ımız Rab
tarafından bir lahza
bize inayet gösterildi . Çünkü biz
köleyiz ; fakat Allah’ımız bizi
köleliğimizde bırakmadı . Ve şimdi , ey
Allah’ımız , bundan sonra ne
diyelim , çünkü senin emirlerini
bıraktık . Onları peygamber kulların
vasıtasıyla emredip dedin ; Mülk
edinmek için gitmekte
olduğunuz diyar ,
memleketler kavimlerinin murdarlığı
ile pislikleri ağız
ağza doldurdukları kendilerinin
mekruh şeyleri ile
kirlidir . Ve şimdi kızlarınızı
onların oğullarına vermeyin , ve
onların kızlarını oğullarınıza
almayın , ve onların selametini
ve iyiliğini hiç
aramayın ki , kuvvet bulasınız , ve memleketin
iyi şeyini yiyesiniz
ve onu oğullarınıza
ebediyen miras olarak
bırakasınız . Ve kötü işlerimizden
ötürü ve büyük
günahlarımızdan ötürü başımıza
gelen her şeyden
sonra , sen , ey Allah’ımız ,
bizi fesatlarımızın layık
olduğundan az cezalandırdığın ve böyle
kaçıp kurtulanlar bıraktığın
halde , yine senin emirlerini
mi bozalım , ve bu
mekruh şeyleri yapan
kavimlerle hısımlık mı
edelim ? Bizi bitirinceye kadar
ve artakalan ve
kaçıp kurtulan kalmayıncaya
kadar bize karşı
öfkelenmez miydin ? Ya Rab , İsrail’in Allah’ı , sen
adilsin ; çünkü bugün olduğu
gibi kaçıp kurtulan
arta kalanlar olarak
bırakıldık ; işte , senin önünde günahımızın
içindeyiz ; çünkü bundan ötürü
kimse senin önünde
duramıyor . ‘’ Ezra 9 – 6…..15. ve
Nehemya’nın , halkın
sıkıntıları için , ‘’ Ve
bana dediler : sürgünden artakalanlar
orada büyük düşkünlük
ve utanç içindedirler . Yeruşalimin duvarı
da yıkılmıştır ve
onun kapıları ateşle
yakılmıştır . Ve vaki oldu
ki , bu sözleri işittiğim
zaman oturdum ve
ağladım , ve günlerce yas
tuttum ve oruç
tuttum , ve göklerin Allah’ı
önünde dua edip
dedim : Ey göklerin Allah’ı
Rab , kendisini sevenlerle ve
emirlerini tutanlarla ahit
ve inayet tutan
büyük ve heybetli
Allah ; niyaz ederim , sana karşı
işlediğimiz İsrail oğullarının
suçlarını itiraf ederken , kulların İsrail
oğulları hakkında bugün
senin önünde , gece gündüz , bu
kulunun ettiği duayı
dinlemek için , kulağın işitici
ve gözlerin açık
olsun . Ben ve babamın
evi suç işledik ; sana karşı çok
fesat işledik ve
kulun Musa’ya emrettiğin
emirleri ve kanunları
ve hükümleri tutmadık . Niyaz ederim , kulun Musa’ya : Eğer hainlik
ederseniz sizi kavimler
arasına dağıtacağım ; fakat bana
dönerseniz ve emirlerimi
tutup onları yaparsanız , sürülmüş olanlarınız
göklerin ucunda olsalar
bile kendilerini oradan
toplayacağım ve ismim
orada sakin olmak
üzere seçtiğim yere
onları getireceğim , diye emrettiğin
sözü hatırla . Ve onlar
büyük kudretinle ve
kuvvetli elinle kurtardığın
kulların ve kavmindir . Ya Rab , niyaz
ederim , bu kulunun duasını
ve senin isminden
korkmakta zevk bulan
kullarının duasını kulağın
işitici olsun . Nehemya 1 – 3…..11. yaptığı
dualar , bunlara örnek olarak
verilebilir . Hz. Süleyman’ın
, Mabedin takdisinde
yaptığı mükemmel adama
duası ise neredeyse
duanın her çeşidini
- prestij , şükran duası ,
temenni ve itiraf – ifade eder . Hz.
Süleyman’ın duasını daha
sonra yazacağım .
Abdest , eski dinlerde
yaygın olarak uygulanan
kirlilikten arınma metodudur . Şintoist , Budist ve
Hindular , abdesti
ayinlerinin bir parçası
olarak kabul ederler . Üç
ilahi dinde de
ibadetlere başlarken gerekli olan
dini temizlikle alakalı
ortak noktaların olduğu
göze çarpar . Bu çerçevede
Tevrat’ta yer alan
ifadelere bakıldığında Yahudilikte , İslam’daki abdeste
benzer bir uygulamanın
olduğu görülür . Yahudi geleneğinde
üç tip dini
temizlik vardır : 1 ) Vücudu tümüyle
suya daldırmak ; bu kohenlerin
yaptığı temizliktir . Diğer fertlerin
Mabede girmeleri için
temiz olmaları yeterlidir .
2 ) Elleri ve
ayakları yıkamak . Allah ,
Hz. Musa’dan , Harun oğullarının
ellerini ve ayaklarını
yıkamaları için bir
kazan yapmasını , toplanma çadırına
girdikleri zaman su
ile yıkanmış olmalarını
ister ve bunun , bütün
Yahudiler için ebedi
bir kanun olduğunu
ifade eder . Çıkış 30 – 17….21.
3 ) Sadece elleri yıkamak .
Levililer 15 – 11. Cinsi
münasebette bulunan erkek
ve kadının da
su ile yıkanması
emredilmiştir .
Yahudiler ‘’ Ey
İsrail , Allah’ını
karşılamaya hazır ol ‘’
Amos 4 -12 . , sözüne istinaden
ibadet hazırlıklarına başlarlar . Bu da ’
kavana ‘ ile sağlanır . Kavana ‘ konsantrasyon , his , bağlılık’
manalarına gelir . Bir kişinin , zihnini diğer
bütün düşüncelerden boşaltması
ve sanki ilahi
huzurda duruyormuş gibi
olmasıdır , şeklinde tarif edilen
kavana’nın İslam’daki ‘’ niyet ‘’ e
tekabül ettiği söylenebilir . Dua öncesi
gerekli temizlik yapılmalı , temiz kıyafetler
giyilmeli ve eller
huşu ile kavuşturulmalıdır . Gerçek dua , dudakların telaffuzundan
ziyade kalpten gelmelidir. ‘’ Göklerde olan
Allah’a ellerimizle beraber
yüreğimizi de yükseltelim . ‘’ Yeremya’nın
Mersiyeleri 3 – 41 . , ayeti gereği , bir
şahsın duası , ellerini kalbine
koymadıkça duyulmaz . ‘’
Onların yüreğini pekiştireceksin , kulağını onlara
açacaksın ‘’ Mezmurlar 10 – 18
. ayeti
gereği , dua eden bir
kimse beyan ettiği kelimelerin
manasını bilmelidir .
Dua esnasında zihnini
meşgul eden bir
düşünce varsa , hiç olmazsa
bu düşünce gidene
kadar beklemelidir . Başını biraz
eğmeli ve hiç
bir şeye bakmamak
için gözlerini kapatmalıdır . Sağ eli
sol elinin üzerinde
olduğu halde ellerini
kalbinin üzerine koymalı , saygı , korku ve
teslimiyet içinde , kapıda duran
fakir bir dilenci
gibi , bütün kalbiyle dua
etmelidir . Kelimeleri
bilinçli ve dikkatli
olarak telaffuz etmelidir . ‘’ Hanna ise
içinden söylüyordu ; ancak dudakları
kımıldıyor , fakat sesi işitilmiyordu . Eli onu
sarhoş sandı . ‘’ I. Samuel 1 – 13 . ,ayeti gereği
bir kimse kelimelerini
yalnız kendisi işitecek
şekilde fısıltı ile dua
etmelidir . Kendisine
yaklaşan bir kimse
onun sesini işitmemelidir . Dua esnasında
bir desteğe yaslanılmamalıdır . Hasta olan
bir kimse oturarak
veya düşüncelerini toplayabileceği ölçüde
uzanarak dua edebilir . Ağzı ile
dua etmesi imkânsızsa
ima ile dua
edebilir . İsrail dışında bir
kimse dua etmek
üzere kalktığında , Kudüs’e doğru
yönelmelidir . Eğer bir kimse
yönünü tespit edemediği
bir yerde dua
ediyorsa , yüzünü doğru yöne
çevirip çevirmediğini bilmediği
için , kalbini Allah’a yöneltmelidir . Duanın saygı
ve edep sınırları
içerisinde yapılması gerekir . ‘’ Rabbi daima
önüme koydum ‘’ Mezmurlar 16 – 8 . ayeti gereği
Rabbinin karşısında olduğunu
hayal etmelidir . Dua esnasında
kişinin , kimin önünde olduğunu
bilmesi ve sesini
yükseltmemesi gerekir . I.
Krallar 18 – 28 . Talmud’ da bu nasihatleri canlı
bir şekilde tasvir
eden kısa bir hikâye anlatılır : ‘’ Dindar bir
adam , dualarını yol kenarında
söylüyordu . Bir asilzade geçti
ve selam verdi , fakat
o selamını almadı . Asilzade o
ibadetini bitirinceye kadar
bekledi ve duaları
bitirdikten sonra şöyle
dedi : ‘ Hiçbir işe yaramaz , sizi selamladığımda , selamıma niçin
mukabele etmediniz ? Eğer ben
bir kılıçla başını
kesersem , ellerimdeki
kanını kim talep
eder ? Dindar , kelimelerle
gönlünü alana kadar
beklemesini söyledi ve
sonra devam etti : ‘ Kralın önünde
dursan ve arkadaşın
seni selamlarsa , ona karşılık
verir misin ? Asilzade ‘ bir
kılıçla başım vurulur’
dedi . Dindar asilzadeye , ‘
küçükten büyüğe delil
kullanmayız , eğer sen ,
bugün burada , yarın mezarda
olacak bir insan
olan kralın önünde
dururken bile böyle
yaparsan , ben diri
ve ebedi olan
Yüce Allah’ın önünde
dururken nasıl yapayım ? Asilzade teskin
oldu ve dindar
adam huzur içinde
evine döndü .
Yahudilikte esas dua ayakta
söylenir , bu ibadette hakim
pozisyondur . Diğer dualar esnasında
ise değişik vaziyetler
alınır . İbadet esnasında ayakta
durmaya ilaveten , diz çökmek , yere
kapanmak (secde etmek ) , baş
eğmek , elleri açmak , yüzü dizler
arasına koymak , oturmak,
eli dudaklara götürmek
gibi hareketler yapılır .
‘’ Senin kızgınlığını
onlardan döndürmek üzere , onlar
için iyilik söyleyeyim
diye senin önünde
durduğum zaman ….’’ Yeremya
18 – 20 .
‘’
Ve Daniel yazının
imza olunduğunu öğrenince
evine gitti , ve odasının
pencereleri Yeruşalime doğru
açıktı . Ve önceleri yaptığı
gibi , günde üç defa
diz çöktü ve
dua etti ve
Allah’ın önünde şükretti . ‘’Daniel 6 – 10 .
‘’ Ve
dizlerim üzerine düşüp
ellerimi Rabbe açtım .’’ Ezra 9 – 5 .
‘’ Ve Yeşu
esvabını yırttı , ve kendisi ve
İsrail ihtiyarları sandığın
önünde akşama kadar
yere kapandılar . ‘’ Yeşu 7 – 6 .
‘’ Senin korkunla
mukaddes mabedine doğru
secde kılacağım ‘’ Mezmurlar 5 – 7 .
‘’ Ve Davut
bütün cemaatin gözü
önünde Rabbi takdis
etti ve Davut
dedi : Sen , ezelden ebede
kadar mübareksin , atamız İsrail’in
Allah’ı , Rab ! Ya Rab , büyüklük
, ve ceberut , ve cemâl, ve
zafer , ve haşmet senindir . Çünkü gökte
ve yerde olan
her şey senindir . Ya
Rab , krallık senindir , ve sen , baş
olarak her şeyden
yükseksin . Ve servetle izzet
senden gelir , ve sen
her şeye hakimsin ; ve
kudretle ceberut ( din , Allah’ın her
şeyin üstünde olan
kudreti ) senin elindedir ve
herkesi büyültmek ve
kuvvetlendirmek senin elindedir . Ve şimdi , ey
Allah’ımız , biz sana şükrederiz
ve güzel ismine
hamt ederiz. 1.Tarihler
29 – 10…..13.
Yahudilikte günde
üç defa ibadet
edilir ; Sabah , ikindi , akşam .Daniel’in günde
üç defa diz
çökmesi , dua edip Allah’ın
önünde şükretmesi ve
Mezmurlar 55 – 17 . de akşam ,
sabah ve
öğle duasından bahsedilmesi , günde üç
defa ibadetin tesis
edildiğine işaret eder . Sabah
ibadetinin vakti şafakla , yani mavi
yünün beyazdan ayrılmasıyla
başlar . Sabah ibadeti ,
genellikle günlük iş
başlamadan önce ,
çalışanların ibadetlerini yapmalarını
sağlamak amacıyla sabah
06 civarında yapılır , yaklaşık saat 10’a
kadar devam eder . Fertler kalktıklarında yeniden
doğdukları için minnet
duygusu ile kendilerini
toplantıya hazırlarlar ,
elbiselerini giyerler , Tanrı’nın kendilerine
verdiği rızık ve
sağlık nimetleri için
şükrederler . Yahudi
düşüncesine göre , Tanrının gözetimindeki
hayatın her anı
bir mucizedir . O , Yahudi’ye direnç
kazandırır , O’nun bilgisi ümit
verir . O’nun yaratıcı gücüne
şahit olan her
hayat , O’na şükreder . Sabah ibadeti , Yahudi’yi hayat
yolunda hazırlar ; akşam ibadeti , hesap vermeye
davet eder . İkindi ibadeti
ise başarılı olup
olmadığı hususunda düşünmeye
çağırır . Günlük dualara ek
olarak Talmud , dünyada yarattığı
iyi ve harikulade
şeyler için , insanın Allah’a
bağlılığını ve minnettarlığını tasdik
eden hayır duaları
söylenmesini emreder .
Yemeklerden önce ve
sonra söylenmesi gereken
şükür duaları , iyi veya
kötü bir haber
işittiğinde , yeni bir şey
aldığında , her önemli işin
başlangıcında, her önemli olay
ve tecrübede okunan
dualar vardır . Bunun sebebi , hayatın her
faaliyetinde , her yerde ve
her zaman Allah’ı
düşünmekten gafil olmamak
ve kişilerin düşüncelerinin Allah
ile olmasını sağlamaktır .
Yahudilerin
ibadetlerinden bahsederken şöyle
düşündüm ; Yüce Allah bu
ibadetlerine rağmen
Yahudileri niçin lanetledi . ‘’ Gerçek şu ki , bu
ilahi öğretiye inananlar , Yahudi inancına
bağlı olanlar ve
Sabiiler , Hıristiyanlar ve bir de , Allah’tan başka
varlıklara tanrısal nitelikler
yakıştıranlar arasındaki hükmü
kıyamet günü Allah
verecektir ; çünkü Allah her
şeye tanıktır.‘’ Hac Suresi
17. Ayet . , ‘’ Kuşkusuz ,
bu ilahi
kelama iman edenler
ile Yahudi inancının
takipçilerinden , Hıristiyanlardan
ve Sâbiilerden , Allah’a ve
ahiret gününe inanmış , doğru ve
yararlı işler yapmış
olanların tümü Rablerinden
hak ettikleri mükâfatlarını
alacaklardır ; ve onlar ne korkacak , ne
de üzüleceklerdir . ‘’ Bakara
Suresi 62. Ayet . , ‘’ Bu ilahi
kelama iman edenler
ve Yahudi itikadına
uyanlar ile Sabiiler
ve Hıristiyanlardan ,
Allah’a ve ahiret
gününe inanıp , doğru ve
yararlı fiillerde bulunanlar , ne korkacak
ne de üzüleceklerdir . ‘’ Maide Suresi
69. Ayet.
Bu ayetler , İslam’ın temel
bir doktrinini inşa
etmektedir . Başka hiçbir itikat‘ da
benzeri olmayan bir
görüş zenginliği ile , ‘’ kurtuluş ‘’ fikri , burada sadece
üç şarta bağlanmıştır : Allah’a iman , hesap
gününe , ahirete iman ve
hayatta doğru ve
yararlı işler yapmak . Yani
sadece ben Müslümanım
demenin kurtuluş olmayacağı
gibi bu üç şartı yerine
getiren Yahudi de , ne
korkacak , ne de üzülecek . Yahudiler niçin defalarca
Allah’ın lanetine uğradıklarını
dualarında zaten kendileri
de itiraf ediyorlar . Peki , Kur’an ne
diyor , Yahudiler için . Ama önce
Hz. Süleyman’ın mükemmel
duası :
Ve Süleyman
Rabbin mezbahı önünde , İsrail’in bütün
cemaati karşısında durup
ellerini göğe açtı ; ve
dedi : Ya Rab , İsrail’in Allah’ı , ne
yukarıda gökte ve
ne aşağıda yerde
senin gibi Allah
yoktur ; sen bütün yürekler
ile önünde yürüyen
kullarınla ahdi ve
inayeti tutarsın ; sen babam
Davud kuluna vadettiğini
tuttun ; evet , ağzınla söyledin
, ve bugün olduğu
gibi elinle yerine
getirdin . Ve şimdi , ya Rab , İsrail’in Allah’ı
, babam Davud kuluna : Sen
önümde yürüdüğün gibi
önümde yürümek için
ancak çocukların yollarına
dikkat ederlerse , İsrail tahtına
oturmak için önümde
bir adamın eksik
olmayacaktır , diye
söylediğini tut . Ve şimdi, ey
İsrail’in Allah’ı , niyaz ederim , babam Davud
kuluna söylediğin söz
doğru çıksın . Fakat gerçek ,
Allah yerde sakin
olur mu? İşte , gök ve
göklerin göğü seni
alamaz ; nerede kaldı ki , benim bu
yaptığım ev ! Fakat ya Rab Allah’ım , bugün senin
önünde bu kulunun
ettiği feryadı ve
duayı işitmek için
bu kulunun duasına
ve yalvarışına yönel ; ta
ki , bu kulunun bu
yere doğru edeceği
duayı işitmek için
gözlerin bu eve ; ismim
orada olacaktır dediğin
yere , gece gündüz açık
olsun . Ve bu yere
doğru dua ettikleri
zaman , bu kulunun ve
kavmin İsrail’in yalvarışını
işit ; gökte meskeninde işit
ve işitince bağışla .
Bir adam
komşusuna karşı suç
ederse ve yemin
etsin diye ona bir ant
yükletilirse ve gelip
bu evde , mezbahının önünde
yemin ederse ; o zaman
gökte işit ve yap
, ve kötünün yolunu
kendi başına getirmek
için onu kötüleyerek , ve Salih’e
salâhına göre vermek için
onu haklı çıkararak
kullarına hükmet .
Kavmin İsrail
sana karşı suç
ettikleri için düşman
önünde vurulduğu zaman , tekrar sana
dönüp ismini ikrar
ederlerse , ve bu evde
sana dua ve
feryat ederlerse ; o zaman
gökte işit ve
kavmin İsrail’in suçunu
bağışla , ve babalarına verdiğin
diyara onları tekrar
getir .
Sana karşı
suç ettikleri için gökler
kapanıp yağmur olmazsa , ve
bu yere doğru
dua ederlerse , ve ismini
ikrar ederlerse , ve onları
alçalttığın zaman suçlarından
dönerlerse , o zaman gökte
işit , ve kullarının ve
kavmin İsrail’in suçunu
bağışla ki , yürüyecekleri iyi
yolu onlara öğretesin ; ve kavmine
miras olarak verdiğin
diyara yağmur ver .
Eğer memlekette
kıtlık olursa , veba olursa , eğer
sam yeli yahut
küf , çekirge yahut tırtıl
olursa ; eğer şehirlerinin olduğu
memlekette düşmanı onu
kuşatırsa ; hangi bela , hangi
hastalık olursa olsun ; her
hangi bir adam
tarafından , bütün kavmin İsrail
tarafından bir dua
ve yalvarış olursa , herkes kendi
yüreğinin derdini bilip
bu eve doğru
ellerini açarsa ; o zaman
gökte , meskeninde işit , ve bağışla , ve yap , ve yüreğini
bildiğin her adama
bütün yollarına göre
ver , çünkü sen , bütün adam
oğullarının yüreklerini ancak
sen bilirsin ; ta ki , atalarımıza verdiğin diyarda
oturdukları bütün günlerce
senden korksunlar .
Ve kavmin
İsrail’den olmayan ecnebi
de , senin ismin uğruna
uzak memleketten gelince ( çünkü senin
büyük ismin ve
kudretli elin ve
uzatılmış pazın hakkında
işiteceklerdir) gelip bu eve
doğru dua edince ; gökte meskeninde
işit , ve ecnebinin sana
feryat ettiği bütün
şeylere göre yap , ta
ki , kavmin İsrail gibi
senden korkmak için , dünyanın bütün
kavimleri senin ismini
bilsinler , ve yaptığım bu
evin senin isminle
çağırıldığını bilsinler .
Eğer kavmin , onları göndereceğin
bir yoldan düşmanına
karşı cenge çıkarsa , ve
Rabbe, seçtiğin şehre , ve ismin
için yaptığım eve
doğru dua ederlerse ; o
zaman dualarını ve
yalvarışlarını gökte işit , ve
onların davasını gör .
Eğer
sana karşı suç
ederlerse ( çünkü suç
etmeyen adam yoktur ) , ve
onlara karşı öfkeli
olursan , ve onları düşmanın
eline verirsen , ve onları
sürgün edenler , uzak olsun
yakın olsun , düşman memleketine
onları sürerlerse ; fakat sürgün
edildikleri memlekette düşünüp
tekrar dönerlerse , ve : Suç işledik , ve
sapıklık ettik , kötülük ettik , diyerek kendilerini
sürgün edenlerin memleketinde
sana yalvarırlarsa ; onları sürgün
eden düşmanların memleketinde
bütün yürekleriyle ve
bütün canları ile
sana dönerlerse , ve onların
atalarına verdiğin memleketlerine , seçtiğin şehre , ve
ismine yaptığım eve
doğru sana dua
ederlerse ; o zaman gökte , meskeninde dualarını
ve yalvarışlarını işit , ve
onların davasını gör ; ve
sana karşı suç
eden kavmini , ve sana
karşı ettikleri bütün
günahlarını bağışla , ve onları
sürgün edenlerin önünde sen
onlara rahmet et ki
, onlar da onlara
acısınlar . ( Çünkü onlar demir
ocağın içinden , Mısır’dan çıkardığın
senin kavmin ve
kendi mirasındırlar . ) Ta ki , sana
her feryat ettikleri
zaman bu kulunun yalvarışını , ve kavmin
İsrail’in yalvarışını işitmek
için gözlerin açık
olsun . Çünkü atalarımızı Mısırdan
çıkardığın zaman kulun
Musa vasıtası ile
söylediğin gibi , mirası olmak
için , sen onları bütün
kavimlerden ayırdın , ya Rab !
Ve vaki
oldu ki , Süleyman Rabbe
bütün bu duayı
ve yalvarışı bitirince , Rabbin mezbahının
önünden , elleri göğe açık
olarak dizleri üzerine
çökmüş olduğu yerden
kalktı . Ve ayakta durdu , ve
bütün İsrail cemaatini
yüksek sesle mübarek
kılıp dedi : Vadettiği bütün
şeylere göre , kavmi İsrail’e
rahat vermiş olan
Rab mübarek olsun . Kulu
Musa vasıtası ile
söylediği bütün iyi sözlerinden hiç
bir söz boşa
çıkmadı . Allah’ımız Rab atalarımızla
olduğu gibi bizimle
beraber olsun ; bizi bırakmasın
ve terk etmesin ; ta
ki , bütün kendi yollarında
yürümek için , ve atalarımıza emrettiği
emirlerini , ve kanunlarını ,
ve hükümlerini tutmak için
yüreklerimizi kendisine meylettirsin . Ve Rabbin
önünde yalvarışımın bu
sözleri gece gündüz
Allah’ımız Rabbe yakın
olsun , ta ki , bu kulunun ve
kavmi İsrail’in davasını
günü gününe görsün ; ta
ki , dünyanın bütün kavimleri
bilsinler , Rab , Allah olan O’dur ; O’ndan başka
yoktur. Ve bugünde olduğu
gibi onun kanunlarında
yürümek için , ve emirlerini
tutmak için yüreğiniz Allah’ımız
Rabde bütün olsun . ‘’
I. Krallar 8 – 12…….61.
Hz. Süleyman’ın
yaşadığı devir Yahuda
devletinin en güçlü , en
geniş ,en zengin , en dorukta
olduğu dönemdi . Hz. Süleyman’ın
ölümünden sonra Yahuda
devleti ikiye bölündü
ve artık bir
daha hiçbir şey
eskisi gibi olmadı . Ve
birinci sürgün sonrası
tekrar toparlanmaya çalıştıkları
sıra Nehemya’nın ünlü
duası :
Ve bu
ayın yirmi dördüncü gününde
İsrail oğulları , oruçlu olarak , ve
üzerlerinde çul ve
başlarında toprak olduğu
halde toplandılar . Ve İsrail
zürriyeti bütün ecnebilerden
ayrıldılar ve durup
suçlarını ve atalarının
fesatlarını itiraf ettiler . Ve
oldukları yerde ayağa
kalktılar ve günün
dörtte birinde suçlarını
itiraf edip Rabbe
secde kıldılar .
Ve Yeşua , ve
Kadmiel , Bani , Haşabneya ,Şerebya , Hodiya , Şebenya ve
Petahya , Levililer dediler :
Ayağa kalkın ve
Allah’ınız Rabbi ezelden
ebede kadar takdis
edin ; ve her takdisten
ve hamttan üstün
olan izzetli ismin
mübarek olsun . Sen , yalnız sen
Rab’sın ; gökleri, göklerin göklerini , ve bütün
ordularını , yeri ve onun
üzerinde olan bütün
şeyleri sen yarattın , ve
onların hepsini korursun ; ve
göklerin ordusu sana
secde kılar . Ya Rab , sen
O Allah’sın ki Abramı seçtin
ve onu Kildanilerin
Ur şehrinden çıkardın
ve onun adını
İbrahim koydun ve
onun yüreğini senin
önünde sadık buldun
ve Kenanlıların , Hittilerin ,
Amorilerin , ve Perizzilerin , ve Yebusilerin ; ve Girgaşilerin
diyarını onun zürriyetine
vermek üzere onunla
ahit kestin , ve sözlerini
yerine getirdin , çünkü sen
adilsin .
Ve Mısır’da
atalarımızın düşkünlüğünü gördün , ve
Kızıl Deniz’in yanında
onların feryadını işittin , ve
Firavunun üzerinde , ve bütün
kullarının üzerinde , ve memleketin
bütün kavmi üzerinde
alâmetler ve harikalar
gösterdin ; çünkü onlara karşı
azgınlık ettiklerini bildin
ve bugün olduğu
gibi kendine isim
kazandın . Ve onların önünde
denizi yardın , ve denizin
ortasından kuru yerden
geçtiler ; ve onları kovalayanları
enginlere , büyük sulara ,
bir taş
gibi attın . Ve gündüzün
bulut direğinde , ve yürüyecekleri
yolda onlara ışık
vermek için geceleyin
ateş direğinde kendilerine
yol gösterdin . Ve Sina
dağı üzerine indin , ve
onlarla göklerden söyleştin , ve onlara
doğru hükümler , ve gerçek
şeriatlar , iyi kanunlar ve emirler
verdin ve senin mukaddes
Sebt gününü onlara
bildirdin , ve kulun Musa
vasıtası ile onlara
emirler ve kanunlar ve
bir şeriat emrettin , ve
acıkınca onlara göklerden
ekmek verdin , ve susayınca
onlara kayadan su
çıkardın , ve onlara vermek
üzere ant ettiğin
diyarı mülk edinmek
için içine girsinler
diye emrettin .
Fakat onlar
ve babalarımız azgınlık
ettiler ve enselerini
sertleştirdiler ve senin
emirlerini dinlemediler ve söz dinlemek
istemediler ve onların
arasında yapmış olduğun
harikalarına anmadılar ,
ancak enselerini sertleştirip
isyanlarında kendi köleliklerine
dönmek için bir
reis koydular . Fakat sen
bağışlayan , lütfeden ve çok
acıyan , geç öfkelenen , ve inayeti
çok olan Allah’sın
, ve onları bırakmadın . Kendileri için
dökme buzağı yaptıkları , ve , seni Mısır’dan
çıkaran Allah’ın budur , dedikleri ve
büyük küfür ettikleri
zaman bile , sen çok
merhametlerinden ötürü onları
çölde bırakmadın ; onlara yol
göstermek için gündüzün
bulut direği ve
kendilerine ışık ve
yürüyecekleri yolu göstermek
için geceleyin ateş
direği onların üzerinden
ayrılmadı . Ve öğretmek için
onlara iyi Ruhunu
verdin , ve onların ağzından
man.ı esirgemedin , ve susayınca
onlara su verdin . Ve
kırk yıl onları
çölde besledin . Ve hiç
eksikleri yoktu ; esvapları eskimedi , ve
ayakları kabarmadı . Ve onlara
ülkeler ve kavimler
verdin , ve paylarına göre
onlara böldün ; ve Sihonun
memleketini , Heşbon
kralının memleketini , ve Başan
kralı Ogun memleketini
mülk olarak edindiler . Oğullarını da
göklerin yıldızları gibi
çoğalttın , ve mülk olarak
edinmek için gireceklerini
atalarına söylediğin diyara
onları soktun . Ve oğulları
girip diyarı mülk
olarak edindiler , ve onlara
keyiflerine göre davransınlar
diye onları , ve krallarını , ve memleketin
kavimlerini ellerine verdin . Ve
duvarlı şehirler , ve yağlı
toprak aldılar , ve bütün
iyi şeylerle dolu
evler , kazılmış sarnıçlar ,
bağlar ve zeytinlikler , ve bol
bol yemiş ağaçları
mülk edindiler ; ve yediler , ve
doyup semirdiler , ve senin
büyük iyiliğinle zevk
buldular .
Fakat itaatsizlik
ettiler , ve sana karşı
asi oldular , ve senin
şeriatını arkalarına attılar
ve onları döndürmek
için kendilerine karşı
şehadet eden senin
peygamberlerini öldürdüler
ve büyük
küfürler ettiler . Ve düşmanlarının
eline onları verdin , ve
onları sıkıştırdılar , ve sıkıntıları
vaktinde sana feryat
ettiler , ve sen göklerden
işittin , ve çok merhametlerine göre
onlara kurtarıcılar verdin , bunlar da
düşmanlarının elinden onları
kurtardılar . Fakat rahat bulunca
yine senin önünde
kötülük ettiler , bundan dolayı
düşmanlarının elinde onları
bıraktın , ve üzerlerinde saltanat
sürdüler ; fakat onlar dönüp
sana feryat edince
göklerden işittin ; ve rahmetlerine
göre çok kereler
onları kurtardın , ve onları
kendi şeriatına döndüresin
diye onlara karşı
şehadet ettin . Fakat azgınlık
ettiler , ve senin emirlerini
dinlemediler , fakat
hükümlerine karşı suçlu
oldular ; o hükümler ki , insan
onu yapmakla yaşar , ve
omuzlarını yükten kaçırıp
enselerini sertleştirdiler ,
ve dinlemediler . Fakat onlara
karşı çok yıllar
sabrettin , ve senin Ruhunla , peygamberlerinin vasıtası
ile onlara karşı
şehadet ettin ; fakat kulak
asmadılar ; ve onları memleketlerin
kavimleri eline verdin . Fakat çok
merhametlerinden ötürü onları
büsbütün bitirmedin , ve onları
bırakmadın , çünkü sen lütfeden
ve çok acıyan
Allah’sın .
Ve şimdi , ey
Allah’ımız , ahdi ve inayeti
koruyan büyük , kudretli ve
heybetli Allah , Asur krallarının
günlerinden bugüne kadar , krallarımızın , reislerimizin ,
ve kâhinlerimizin , ve peygamberlerimizin , ve babalarımızın , ve bütün
senin kavminin , bizim ,
başımıza gelen zahmetin
hepsi senin gözünde
az görünmesin . Fakat sen
başımıza gelen her şeyde adilsin , çünkü hakikatle
davrandın , fakat biz kötülük
ettik ; ve krallarımız ,
reislerimiz , kâhinlerimiz , ve babalarımız senin
şeriatını tutmadılar , ve onlara
karşı şehadet ettiğin
emirlerini ve şehadetlerini
dinlemediler . Ve kendi ülkelerinde , onlara verdiğin
bol iyilik içinde , ve
önlerine koyduğun geniş
ve semereli diyarda
sana kulluk etmediler , ve kötü
işlerinden dönmediler . İşte bugün
biz köleleriz , ve semeresini
ve iyiliğini yemek
için atalarımıza verdiğin
diyar , işte biz onun
üzerinde köleleriz . Ve suçlarımız
yüzünden üzerimize koyduğun
krallara çok mahsul
veriyor , ve bedenlerimiz ve
hayvanlarımız üzerinde keyiflerine
göre saltanat sürüyorlar , ve biz
büyük sıkıntı içindeyiz . Ve hep
bundan ötürü biz
kuvvetli ahit ediyoruz , ve
onu yazıyoruz; ve
reislerimiz , Levililerimizle kâhinlerimiz onu
mühürlüyorlar . Nehemya Bap 9
Onların da
kabul ettikleri gibi
Allah onları defalarca
affetti ama onlar
yine azgınlık ettiler , Allah’ın emirlerini
dinlemediler , yerine
getirmediler . Şunu
anlamalıyız ki Yahudilerin
azgınlık edenlerden ,Allah’ın emirlerini
göz ardı edenlerden
en önemli farkları
seçilmiş kavim olmalarıydı . Niçin , ne amaçla
seçildiklerini de unutmayalım ; onlara Allah
tarafından , O’nun birliğini ve
benzersizliği mesajını bütün
dünyaya ulaştırma görevi
emanet edilmişti . Şimdi bu
görev sadece Yahudilere
mi ait . Allah’ın birliğini
ve benzersizliğini ulaştırma
görevini üstlenmeyenlerin vay
hallerine .
‘’Ey İsrail oğulları ! Size bağışladığım
o nimetleri hatırlayın
ve Bana verdiğiniz
sözü tutun ki Ben
de sözümü tutayım ; ve
Benden , yalnız Benden sakının ! Bunun için
de , size geçmişte bildirilmiş
olan haberleri doğrulayıcı
nitelikte indirdiğim bu
vahye inanın ; onun gerçekliğini
inkâr edenlerin öncüsü
olmayın ; mesajlarımı küçük bir
kazanca değişmeyin ; ve Bana , yalnızca Bana
karşı sorumluluk bilinci
taşıyın! Hakkı bâtıl ile örtüp bile
bile gizlemeyin. Namazda dikkatli
ve devamlı olun , karşılıksız yardımda
bulunun ve namazda
rükû edenlerle birlikte
rükû edin . Siz kendinizi
unutarak diğer insanlara
erdemli olmayı mı
öğütlüyorsunuz – hem de ilahi
kelamı okuyup durduğunuz
halde ? Siz hiç aklınızı
kullanmaz mısınız ? ‘’ Bakara Suresi
40. …44. Ayetler .
‘’ Siz hiç
aklınızı kullanmaz mısınız ? ‘’
En güzel açıklamayı
Diyanetin tefsirinde buldum :
‘’Kur’an’ın geçmiş ümmetlerin
tarihine ilişkin verdiği
bilgilerde de sonraki
nesiller için mesajlar
vardır . Bu bakımdan ,
söz–davranış uyumu şeklinde
özetlenebilecek evrensel ahlak
kurallarından birini ihlal
etmeleri sebebiyle Yahudileri
eleştiren söz konusu
ayet , bir yandan Yahudi
din bilginlerinin çelişkili
tutumları ve samimiyetsizlikleri hakkında
bilgi verirken , bir yandan
da genel olarak
İslam ümmeti , özellikle Müslüman
din önderleri ve
bilginleri için de
bir uyarı anlamı
taşımaktadır . Şu halde kendilerini
din bilgini , din adamı
ya da din
önderi konumunda görenlerin
veya öyle tanımlayanların bu
uyarıyı hiçbir zaman
hatırdan çıkarmamaları gerektiği
açıktır . Zira başkalarına iyiliği
öğütleyenlerin kendi yaşayışlarında bunun
aksine davranmaları Kur’an’ın
reddettiği bir tutumdur . ‘’ Peki ‘’Hakkı
bâtıl ile örtüp
gizleme suçu sadece
Yahudilerin suçu mu ? Hak
kitap Kur’an nasıl
gizlenir , güzel bir örtüyle
sarılıp yüksek bir
yere konularak mı, ne
yazıldığını anlamadan bir
Arap’ın bize kahkahalarla
güleceği bozuk bir
lehçeyle okunan Kur’an’la
mı , yoksa Kur’an’ın mesajından
daha çok Kur’an’ı
makamlarına göre okumak
mı , yoksa , Kur’an’ın harfleri
kaç tanedir , kalın harfler
kaç tanedir , boğaz harfleri hangileridir , uzatma harfleri
nelerdir diye sormak
mı ? Biz kendimizi nasıl
sorgulayacağız ; Kur’an’a
inanıp inanmadığımızla mı , yoksa
Kur’an mesajlarını ,
dolayısıyla Allah’ın mesajlarını
yerine getirip getirmediğimizle mi ?
‘’ Ey İsrail
oğulları ! Size bağışladığım nimetleri
ve sizin diğer
kavimlere karşı üstün
gelmenizi sağladığım günleri
hatırlasanıza ! Ve hiçbir insanın
ötekine en ufak
bir yararının dokunamayacağı , hiç kimseden
şefaatin kabul edilmeyeceği , kimseden fidye
alınmayacağı ve hiç
kimsenin yardım görmeyeceği
günün mutlaka gelip
çatacağı bilinciyle yaşasanıza ! Ve hatırlayın
azapların en korkuncu
olarak - ki sizin
için Rabbinizden büyük
bir imtihandı – oğullarınızı boğazlayıp
kadınlarınızı sağ bırakan
Firavun hanedanının elinden
sizi kurtardığımız günleri , ve
önünüzdeki denizi yararak
sizi kurtarıp , Firavun hanedanını
gözlerinizin önünde boğduğumuz
günleri . Musa’yı ( Sina Dağı’nda ) kırk gece
tuttuğumuz ve onun
yokluğunda altın buzağıya
tapmaya başladığınız ve
böylece zalimlerden olduğunuz , dahası , bütün bunlardan
sonra , belki şükredenlerden olursunuz
diye bu günahınızı
affettiğimiz günleri . Ve hatırlayın , Musa’ya ilahi
kelamı – böylece doğruyu yanlıştan
ayırt etmek için
kullanacağı ölçüyü –
vermiştik ki doğru
yola yönelesiniz . Ve Musa , halkına dönüp
‘ Ey halkım !’ demişti , ‘
Doğrusu buzağıya taparak
kendinize karşı suç
işlediniz , o halde tövbe
ederek tekrar Yaratıcınıza
yönelin ve nefsinizi
yok edin ; bu sizin için
Yaratıcınızın katında en
hayırlısı olacaktır . ‘
Bunun üzerine O , tövbenizi
kabul etmişti . Çünkü yalnız
O’dur tövbeleri kabul
eden , Rahmet dağıtan . Ve hatırlayın hani ‘ Ey Musa , doğrusu Allah’ı
kendi gözlerimizle görmedikçe
sana asla inanmayacağız !’ dediğinizde , işte
o an , siz daha
ne oluyor diye
çevrenize bakınıp dururken
ceza yıldırımı sizi
yakalamıştı . Ama ölü bir
toplum haline geldikten
sonra belki şükredenlerden olursunuz
diye sizi tekrar
dirilttik . Ve bulutların sizi gölgeleri
ile ferahlatmasını sağladık , ayrıca ‘ size
rızık olarak verdiğimiz
güzel şeylerden yararlanın ‘ diyerek kudret
helvası ve bıldırcın
gönderdik . O soydaşlarınız işledikleri
bu günahlarla bize
hiçbir zarar vermediler , fakat sadece
kendilerine zulmettiler . Ve yine
hatırlayın o günleri , Biz , ‘ Bu beldeye
girin ve yiyeceklerinden dilediğiniz
kadar bol bol
yiyin ; fakat kapıdan tevazu
içinde , boyun eğerek girin
ve günahlarımızın yükünü üzerimizden
kaldır , deyin ki günahlarınızı
bağışlayalım ve iyilik
yapanlara sınırsız mükâfat
vereyim ‘ demiştik . Ama o zulmetmeye
şartlanmış olanlar kendilerine
tevdi edilmiş olan
sözü başka bir
sözle değiştirdiler. Bunun üzerine
Biz de yoldan
çıkmalarından ötürü o
zalimlerin üzerine gökten
bir bela indirdik . Ve
yine bir keresinde
Musa , kavminin su ihtiyacı
için bize yalvarmıştı
ve Biz de
kendisine ‘ Asanla kayaya
vur ‘ demiştik ‘ Bunun
üzerine oradan on iki
kaynak birden fışkırmıştı
ki halkın tümü
nereden içeceğini bilsin . Ve
Musa demişti :’ Allah tarafından
verilen rızıktan yiyip
için , ama yeryüzünün yozlaşmasına
ve çürümesine yol
açarak bozgunculuk yapmayın .’ Ve bir
zamanlar yine siz : ‘ Ey
Musa , doğrusu biz bir
tek çeşit yiyecekle
yetinemeyiz , öyleyse
Rabbine dua et
de bize topraktan
yetişen ürünler , sebze ,
salatalık , sarımsak , mercimek , soğan
gibi ürünler çıkarsın ‘ demiştiniz . Musa : ‘ Daha hayırlı
ve onurlu olan
durumu daha aşağılık
olanla mı değiştirmek
istiyorsunuz ? O halde utanç
içinde Mısır’a dönün ; orada
istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz ! ‘ demişti . Böylece ,
onlara yoksulluk , düşkünlük damgası
vuruldu ve Allah’ın
gazabına uğradılar . Bütün bunlar , Allah’ın mesajının
gerçekliğini inkâr etmedeki
ısrarları ve haksız
şekilde Peygamberleri öldürmeleri
yüzündendir . Bütün bunlar ,
Allah’a isyan etmeleri
ve hakkın sınırlarını
ihlal etmedeki ısrarlarından
dolayıdır . Kuşkusuz , bu
ilahi kelama iman
edenler ile Yahudi
inancının takipçilerinden ,
Hıristiyanlardan ve Sâbiilerden Allah’a
ve ahiret gününe
inanmış , doğru ve yararlı
işler yapmış olanların
tümü Rablerinden hak ettikleri mükâfatları
alacaklardır ve onlar
ne korkacak ne
de üzüleceklerdir . İşte o
zaman , Sina Dağı’nı üzerinize
şahit tutarak ciddi
ve samimi görünen
taahhüdünüzü kabul etmiş
ve ‘ Size bahşettiğimiz şeye
bütün gücünüzle sımsıkı
sarılın ki Allah’a
karşı sorumluluğunuzun bilincine
varasınız ! ‘ demiştik . Ama
siz ondan sonra
sözünüzden döndünüz ! Eğer Allah’ın
lütfu ve merhameti
olmasaydı kendinizi muhakkak
ziyana uğrayanlar arasında
bulurdunuz . Nitekim , içinizde
Sebt Günü’nün kutsallığını
ihlal edenleri biliyorsunuz ; bu davranışlarından ötürü
onlara: ‘ Aşağılık maymunlar gibi
olun ! ‘ dedik , ve onları hem
kendi zamanları , hem de
bütün gelecek zamanlar
için uyarıcı bir
örnek kıldık . Allah’a karşı
sorumluluk bilincinde olanlara
da ibret alınacak
bir ders .’’ Bakara
Suresi 47. …66. Ayetler .
‘’ Hani , o zaman
Musa , halkına : ‘ Dinleyin ! Allah
bir sığır kurban
etmenizi emrediyor.’ demişti.
Onlar : ‘ Sen bizimle alay
mı ediyorsun ? ‘ dediler . O ‘ Bu
kadar cahil olmaktan
Allah’a sığınırım ! ‘ diye cevap
verdi . Onlar , madem öyle ,
Rabbine bizim için
dua et de bunun
nasıl bir kurban
olacağını bize açıklasın ‘ dediler . Musa , ‘ Bakın ! ‘ dedi
, ‘ O ne
yaşlı , ne körpe , ama ikisi arasında orta
yaşta bir sığır
olmasını istiyor . O
halde size verilen
emri yerine getirin !’ Onlar : ‘ Rabbine bizim
için dua et de onun
renginin nasıl olacağını
bize açıklasın ‘ dediler .
Musa’nın cevabı şu
oldu : ‘ O , kurbanın sarı renkte , parlak tonda , görenlere zevk
veren bir sığır
olmasını istiyor ‘. Onlar : ‘
Rabbine dua et de
onun nasıl olacağını
bize daha açık
bildirsin, çünkü bize göre tüm
sığırlar birbirlerine benzer ; ve
sonra , Allah arzu ederse
biz elbette doğru
yola yöneliriz ! ‘ dediler .
Musa’nın cevabı şu
oldu : ‘ O , bu kurbanın ekinleri
sulamak veya toprağı
sürmek için hiç
koşulmamış , kusursuz , alacasız
bir sığır olmasını
istiyor ‘ Onlar : ‘ İşte ,
sonunda gerçeği bildirdin ! ‘ dediler ; ve hemen
onu kurban ettiler , hâlbuki neredeyse hiçbir şey
yapmadan kalacaklardı . ‘’
Bakara Suresi 67. …71.
Ayetler .
Yani Hz. Musa
vasıtasıyla kendilerine vahyolunan
basit bir emrin
daha net bir
tanımını elde etmeye
yönelik inatçılıkları , neredeyse emri
yerine getirmelerini imkânsız
kılacaktı . Eğer ilk anda
seçtikleri herhangi bir
sığırı kurban etseydiler görevlerini
yerine getirmiş olacaklardı ; ama onu
kendileri için karmaşık bir
hale getirdiler ve
Allah da onu
onlar için zorlaştırdı . Bu kıssa
hemen hemen kesin
bir şekilde , çözümlenmemiş bazı
öldürme olaylarında bir
inek kurban edilmesini
ve öldürme olayına
en yakın köy
veya kasaba yaşlılarının
ellerini kurban edilen
inek üzerinde yıkayıp ‘’ bu
kanı ne ellerimiz
döktü , ne de gözlerimiz
onu gördü ‘’ diye
beyanda bulunmalarını emreden
Hz. Musa’nın yasasına
işaret eder . Bu yolla
toplum , müşterek
sorumluluktan muaf kılınmış
oluyordu .
‘’ Çünkü ey İsrail
oğulları , siz bir adam
öldürmüştünüz ve sonra
da bu suçun
sorumluluğunu birbirinizin üstüne
atmıştınız . Oysa Allah ,
sizin örtbas ettiğiniz
her şeyi açığa
çıkarmaya kadirdir . Biz dedik
ki ‘ Bu prensibi
bu gibi çözümlenmemiş
cinayet olaylarının bazılarına
da uygulayın . Bu yolla
Allah canları ölümden korur
ve kendi iradesini
size gösterir ki , bunu
görüp muhakemenizi kullanmayı
öğrenebilesiniz .’ Ama , bütün
bunlardan sonra kalpleriniz
katılaştı ; kaya gibi hatta
daha da sert
oldu . Çünkü , unutmayın , öyle
kayalar var ki
içinden ırmaklar fışkırır ; ve
öylesi de var
ki yarıldığında içinden
su çıkar ; bazısı da
Allah korkusuyla yerinden
kopup aşağı yuvarlanır . Allah , yaptıklarınızdan gafil
değildir . Şimdi , onların
tebliğ ettiğiniz şeye
inanacaklarını bekliyor musunuz ? Aksine , birçoğu Allah’ın
kelamını dinler ama
sonra onu anladıktan
sonra bile bile
çarpıtırlar . Nitekim , imana
ermiş olanlarla buluştuklarında , ‘ sizin inandığınız
gibi inanıyoruz ! ’ derler . Ama
birbirleriyle baş başa
kaldıklarında , ‘ Rabbinizin
kelamını size karşı
koz olarak kullansınlar
diye mi Allah’ın
size açıkladığı şeyleri
onlara haber veriyorsunuz ? Aklınızı başınıza
toplamayacak mısınız ?’ derler .’’
Bakara
Suresi 72. ….76. Ayetler .
‘’Şimdi onları
tebliğ ettiğiniz şeye
inanacaklarını bekliyor musunuz ? ’’ Burada Müslümanlara
hitap edilmektedir .
İslam’ın ilk döneminde
özellikle o zamanlar
çok sayıda Yahudi’nin yaşadığı
Medine’ye hicretten sonra
Müslümanlar , Yahudilerin , tevhidi
inançlarından dolayı Kur’an
mesajına ilk koşacaklar
arasında bulunacaklarını bekliyorlardı . Bu , hayal kırıklığı
ile sonuçlanan bir
beklenti oldu . Çünkü Yahudiler , kendi dinlerini
sadece İsrail oğullarına adanmış
bir çeşit ulusal
miras olarak kabul
ediyorlar ve yeni
bir vahyin gereğine
- veya olabilirliğine –
inanmıyorlardı .
Bilmezler mi ki
Allah , açığa vurdukları şeylerden
de , gizlediklerinden de haberdardır ? Onlar arasında
ilahi kelamın gerçek
bilgisine sahip olmayan , kitap ile
ilgisiz insanlar var ; ki
bunlar sadece birtakım
kuruntulara tabi olurlar
ve zanna dayanırlar . O halde , yazıklar olsun
onlara ki , kendi elleriyle , ilahi kelamdan
olduğunu iddia ettikleri
hususları kaydettikten sonra,
az bir kazanç
elde etmek için ‘
Bu Allah’tandır ! ‘ derler . Böyle diyerek
kendi elleriyle kaydettiklerinden ötürü
yazıklar olsun onlara ! Ve
yine bütün o
kazandıklarından ötürü yazıklar
olsun böylelerine ! Ve onlar : ‘ Ateş bize birkaç günden
fazla dokunmaz ’ derler . De ki
onlara : ‘ Allah’tan bir söz
mü aldınız , - çünkü
Allah hiçbir zaman
sözünden caymaz – yoksa asla
bilemeyeceğiniz bir şeyi
mi Allah’a isnat
ediyorsunuz ?’ Evet , işte
böylesine büyük bir
kötülük işleyen ve
bunun günahıyla çepeçevre
kuşatılan kimseler var ya
, işte böyleleridir içinde
kalmak üzere ateşe mahkûm olanlar ! İmana ermiş
olup doğru ve
yararlı işler yapanlara
gelince , sürekli içinde kalmak
üzere cenneti hak
edenler de işte
bunlardır . Ve bir zaman , ey
İsrail oğulları , sizden şu
konularda kesin taahhüt
almıştık : ‘ Allah’tan
başkasına kulluk etmeyeceksiniz ; akraba ve ebeveyninize
, yetimlere ve fakirlere
iyilik yapacaksınız ; bütün insanlarla
güzellikle konuşacaksınız ;
namazlarınızda dikkatli ve
devamlı olacaksınız ve
karşılıksız yardımda bulunacaksınız . ‘ Ama , birkaçınız dışında
bu sözünüzden döndünüz . Zaten siz , inatçı , isyankâr bir
toplumsunuz !’’ Bakara Suresi
77. ….83. Ayetler .
Daha önceki
ayetlerde İsrail oğullarına ,
kendilerine bahşedilen üstünlükler
hatırlatılmıştı. Şimdi ise Kur’an
onlara , doğruluk ve dürüstlük
yolunun apaçık sosyal
ve ahlaki emirler vasıtasıyla
kendilerine gösterildiği gerçeğini
hatırlatmaktadır . Ve bu uyarı , doğrudan doğruya , insanın öteki
dünyadaki durumunun , hangi soydan
geldiğine değil , sadece bu
dünyada nasıl bir
hayat sürdüğüne bağlı
olduğu yargısından çıkarılmaktadır .
‘’ O zaman , birbirinizin kanını
dökmeyeceğinize , birbirinizi
yurtlarınızdan sürmeyeceğinize dair
kesin söz almıştık
sizden , siz de kabul
etmiştiniz ; ve şimdi de
şahitlik yapıyorsunuz . Buna rağmen
yine sizlersiniz birbirinizi
katleden ve - kesinlikle
yasaklanmış olduğu halde – kendi
halkınızdan bir kısmını
yurtlarından süren , onlara karşı günahkârlık ve
nefrette yarışıp yardımlaşan
ve esir olarak
elinize düştüklerinde onları
ancak fidye alarak
bırakan ! Böyle yaparak , ilahi kelamın
bir kısmına inanıyor , diğer kısmını
inkâr mı ediyorsunuz ? Öyleyse bilin
ki ,içinizden böyle yapanların
karşılığı , bu dünya hayatında
zilletten ve kıyamet
günü en acıklı
azaba uğratılmaktan başka
bir şey olmayacaktır . Zira Allah , yaptıklarınızdan gafil
değildir.’’ Bakara Suresi
84.85. Ayetler .
Bu , Hz. Peygamber’in
hicreti sırasında Medine’de
var olan şartlara
bir atıftır . İslam’dan önceki
dönemde Medine’nin iki
Arap kabilesi - Evs
ve Hazrec – sürekli birbirleriyle
savaş halindeydiler ; ve orada
yaşayan üç Yahudi
kabilesinden - Beni Kaynukâ , Beni Nadîr
ve Beni Kurayza -
ilk ikisi Hazrec’in
müttefiki olduğu halde
üçüncüsü Evs’in müttefiki
idi . Böylece , yaptıkları
savaşlarda Yahudiler , müşrikler ile
ittifak halindeki öteki
Yahudileri öldürüyorlardı . (Birbirleriyle günah
ve nefrette yardımlaşarak ) Bu Hz.
Musa’nın Şeriatına göre
iki misli ağır
suç idi . Ancak yine
de o şeriata
uyarak birbirlerinden aldıkları
esirleri sonradan fidye
karşılığı serbest bırakıyorlardı . Kur’an’ın işaret
ettiği açık tutarsızlık
işte budur .
‘’ Ahiret hayatı
karşılığında bu dünya
hayatını satın alanlar
var ya , işte böylelerinin
azabı hafifletilmeyecek ve
onlara yardım edilmeyecektir . Biz Musa’ya
ilahi kelamı bahşettik
ve birbiri ardınca
onu izleyen elçiler
gönderdik . Meryem oğlu İsa’ya
da hakikatin tüm
kanıtlarını vahiy ettik
ve onu kutsal
ilham ile güçlendirdik . Ama ne
zaman bir elçi
hoşunuza gitmeyen bir
şey getirdiyse küstahlıkta
haddi aşarak bir
kısmını öldürdünüz ve
diğerlerini yalanladınız , öyle değil
mi ? Ama onlar : ‘ Kalplerimiz zaten
bilgi ile dolu ! ‘ derler . Hayır , bilakis Allah , onları hakikati
kabullenmeyi reddettikleri için
gözden çıkarmıştır . Zira onlar , sadece basmakalıp
birkaç şeye inanırlar . Ve ne
zaman Allah katından
onlara , halen sahip oldukları
hakikati tasdik eden
yeni bir vahiy
geldiyse , daha önce ,
hakikati inkâra şartlanmış
olanlara karşı üstün
gelmek için yalvarıp
yakardıklarını çarçabuk unutarak , daha önce
tanıdıkları hakikati bu
defa inkâra kalkıştılar .
Ve Allah’ın laneti , hakikati inkâr
eden herkesin üzerinedir . Allah’ın lütfunu
dilediği kuluna bahşetmesini
kıskanarak Allah’ın indirdiği
hakikati inkâr etmeleri
ve böylece kendilerini
kaptırdıkları şu boş
gurur ne kötü ! Onlar
böylece Allah’ın gazabını
tekrar tekrar hak
ettiler . Ve o hakikati
inkâr edenler için
hazırlanmış utanç verici
bir azap vardır . Nitekim onlara : ‘ Allah’ın indirdiğine
inanın ! ‘ denildiğinde , ‘
Biz yalnızca bize
indirilene inanırız ! ’ diye
cevap verirler ; ve zaten
bildikleri bir gerçeği
tasdik ve teyit
eden bir hakikat
bile olsa , sonra gelen
her haberi inkâr
ederler . De ki : ‘ Madem gerçek
müminler idiniz de
neden Allah’ın önceki
peygamberlerini öldürdünüz ? ’
Gerçekten Musa size
hakikatin tüm kanıları
ile gelmişti ama
onun yokluğunda hemen
altın buzağıya tapmaya
başlamış ve böylece
haince bir davranış
içine girmiştiniz . Biz o
zaman , Sina Dağı’nı üzerinize
şahit tutarak , ‘ size emanet
ettiğimiz şeye bütün
gücünüzle sarılın ve
ona kulak verin !’
diyerek sizden kesin
bir taahhüt almıştık . Bütün bu hatırlatmalara rağmen
onlar : ’Dinledik , ama
itaat etmiyoruz ! ’ derler . Zira
, hakikati reddetmeleri yüzünden
bunların kalplerini altın
buzağı sevgisi kaplamıştır . De ki : ’ Ne
kötü şu inancınızın
sizi yönelttiği şey ! Eğer
gerçekten bir şeylere
inanıyorsanız .’ De ki : ’ Eğer
Allah katındaki ahiret
hayatı , başka hiç kimseye
değil de yalnız
size mahsus ise
ve bu kanaatinizde
samimi iseniz o
zaman ölümü arzulamanız
gerekmez mi ? ‘ Ama kendi
elleriyle yapıp ettikleri
ortadayken bunu hiçbir
zaman temenni etmeyecekler . Allah zalimleri
her halleriyle bilmektedir . Ve sen
onları başkalarından daha
ihtirasla hayata sarılmış
göreceksin , hatta Allah’tan başkasına
ilahlık yakıştırmaya şartlanmış
olanlardan bile daha
çok . Onların her biri
binlerce yıl yaşamak
ister ; hâlbuki uzun yaşaması , böyle birini
ahirette azaptan kurtarmaz . Zira Allah
onun bütün yapıp
ettiklerini görmektedir . Ey Peygamber , onlara şunu
anlat : Kim ki , Allah’ın izniyle
senin kalbine , önceki çağlarda
indirileni doğrulayan ,
inananlara bir muştu
ve rehber olan
bu ilahi kelamı
indirdiği için Cebrail’e
düşmanlık besliyorsa , kim ki
Allah’a , O’nun meleklerine ,
Cebrail ve Mikail
de dahil O’nun
elçilerine düşmanlık besliyorsa ; bilsin ki
Allah da hakikati
inkâr eden herkese
düşmanlık beslemektedir .’’ Bakara
Suresi 86. …98. Ayetler .
Birçok rivayete
göre Medine Yahudilerinden bazı
bilginler Cebrail’i ‘Yahudilerin
düşmanı’ olarak tanımlıyorlardı .
Bunun üç
sebebi vardı : birincisi ,
Yahudi tarihinin ilk
dönemi boyunca başlarına
gelen bütün felaket
haberlerinin Cebrail tarafından
kendilerine aktarıldığını düşünüyorlardı , böylece Cebrail
onların gözünde kara
haberci oldu. (Güzel haberlerin
taşıyıcısı ve bu
nedenle kendilerinin dostu
olarak gördükleri Mikail’in
tersine) ; İkincisi , Hz. Muhammed’e
mesajı getirenin Cebrail
olduğunun Kur’an’da defalarca
tekrarlanmasıydı , hâlbuki
Yahudiler yalnızca İsrail
soyundan gelen birinin
ilahi vahye mazhar
olabileceğini düşünüyorlardı ;
ve üçüncü olarak , Cebrail aracılığıyla
vahiy edilmiş olan
Kur’an’ın bazı Yahudi
inanç ve davranışlarının şiddetli
eleştirileriyle dolu olması
ve onları Hz.
Musa’nın hakiki mesajlarına
karşı olmakla itham
etmesiydi .
‘’ Gerçekten Biz
sana apaçık mesajlar
indirdik ve onların
gerçekliğini yoldan çıkmış
olanlardan başkası inkâr
etmez . Ne zaman Allah’a
söz verdilerse bazıları
sözlerini çiğneyip bir
kenara atmadı mı ? Gerçek
şu ki , aslında onların
çoğu inanmıyor . Ve
şimdi bile , ne zaman
Allah’tan onlara halen
sahip oldukları hakikati
tasdik eden bir elçi gelse , kendilerini önceki
çağlarda vahiy edilen
kelama bağlı sayanlardan
bazısı , onun dediklerinin farkında
değillermiş gibi ilahi
kelama sırtlarını dönerler
ve onun yerine
Süleyman’ın hükümdarlığı sırasında
şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin
edegeldiklerine uyarlar .
Hakikati inkâr eden
Süleyman değildi , ama o
şeytanca niyetler taşıyan
kişiler halka sihir
öğreterek hakikati inkâr
ettiler ; - ve onlar ,
Babil’deki iki melek
Hârût ve Mârût
vasıtasıyla ortaya çıkarılana
uyarlar – gerçi bu ikili , öncelikle , ‘ Biz sadece
ayartıcılarız ; sakın
Allah’ın vahiy ettiği
hakikati inkâra yeltenmeyin ! ’ şeklinde uyarıda
bulunmadan hiç kimseye
onu öğretmediler . Ve onlar , bu
ikiliden karı koca
arasında nasıl huzursuzluk
çıkarılacağını öğreniyorlardı ;
ancak Allah’ın izni
olmadan onunla hiç
kimseye zarar veremedikleri
gibi sadece kendilerine
zarar veren ve
hiçbir faydası olmayan
bir bilgi ediniyorlardı ; oysa onlar , bu
bilgiyi edinenin ahiret
hayatının güzelliğinden nasipsiz
kalacağını iyi biliyorlardı . Doğrusu , karşılığında ruhlarını
sattıkları o sanat
ne kötüdür , keşke bunu
bilselerdi ! ‘’ Bakara Suresi
99. ….102. Ayetler .
Burada kabaca
‘’sihir’’ olarak tanımlanan
esrarengiz olguda objektif
bir gerçeklik olup
olmadığını ve buna
başvuranların kendi kendini
kandırma içinde bulunup
bulunmadıkları sorgulanmamaktadır
. Burada
maksat , olayların seyrini - en
azından buna teşebbüs
eden kişinin zihninde – ‘’ tabiat üstü ‘’
bir mahiyet taşıyan
araçlarla etkilemeye çalışmanın
manevi bir suç
olduğu ve bunu
yapanların ruhsal konumlarında
çok ciddi zararlar
ile sonuçlanacağı konusunda
insanı uyarmaktan başka
bir şey değildir . Bu
ayet , mecazi olarak ,
insanın her türlü
sihir teşebbüsünü reddetme
ahlaki yükümlülüğü altında
olduğunu dile getirir . Çünkü sihir
ister başarılı , isterse başarısız
olsun , Allah tarafından konulan
tabii düzeni değiştirmeyi
amaçlar.
‘’ Ey İsrail oğulları , size lütfettiğim
o nimetleri ve
sizin diğer kavimlere
üstün gelmenizi sağladığım
günleri hatırlayın ; ve hiçbir
insanın diğerine bir yararının olmayacağı , hiç birinden
fidye kabul edilmeyeceği ; şefaatin fayda
etmeyeceği ve hiç
kimseye yardım edilmeyeceği
bir günün gelip
çatacağını aklınızdan çıkarmayın . Ve şunu
hatırlayın : Rabbi , İbrahim’i
buyrukları ile sınadığında
ve İbrahim de
bunları yerine getirdiğinde
ona ‘ seni insanlara
önder yapacağım ! ’ demişti .
İbrahim de sormuştu : ‘ Benim neslimden
de mi önderler
çıkaracaksın? ’ Allah cevap vermişti : ‘ Benim ahdim
zalimleri kapsamaz . ‘’ Bakara
Suresi 122. …124. Ayetler.
‘’ Başlarına gelenler ; ahitlerini bozmaları – taahhütlerini çiğnemeleri , Allah’ın ayetlerini
inkâr etmeleri , haksız yere
peygamber öldürmeleri ve ‘
kalplerimiz zaten bilgi
ile doludur ’ diye
böbürlenmeleri , daha
doğrusu küfürleri yüzünden
Allah , kalpleri üzerine mühür
basmıştır ve pek
azı müstesna , iman etmezler . Ve hakikati
inkâr ettikleri ve
Meryem’e korkunç bir
iftira attıkları için .’ Bakın
biz , Allah’ın elçisi olduğunu
iddia eden Meryem’in
oğlu İsa Mesih’i
öldürdük ! ’ diye böbürlenmeleri yüzünden .’’
Nisa Suresi 155…157. Ayetler .
‘’ Böylece , o zaman , Yahudi itikadına
mensup olanlar tarafından
işlenen zulümden dolayı daha
önce tattırdığımız hayatın
bazı nimetlerinden onları
yoksun bıraktık ; çünkü Allah
yolundan her an
sapmaktaydılar . Yasaklandığı
halde faiz alıyorlardı ve
başkalarının malını haksız
yere harcıyorlardı . Böylece onlar
arasında hakikati inkâr
etmeye devam edenler
için şiddetli bir
azap hazırladık .’’ Nisa
Suresi 160.161. Ayetler .
‘’Hem Yahudiler ve
hem de Hıristiyanlar , ‘ Biz Allah’ın
çocuklarıyız ve O’nun
sevgili kulları ! ‘ derler . De
ki : ’ Öyleyse , Allah , neden
günahlarınızdan dolayı size
azap çektirsin ? Hayır , siz O’nun
yarattığı ölümlü insanlardan
başka bir şey
değilsiniz ! O , dilediğini
bağışlar ve dilediğine
azap çektirir . Zira göklerde
ve yerde ve
ikisi arasında bulunan
her şey üzerindeki
hükümranlık Allah’a aittir
ve bütün yolculuklar
O’nda nihayet bulur.’’ Maide Suresi
18. Ayet .
‘’Bu yüzden
Biz İsrail oğullarına
bildirdik ki - cinayetin
ve yeryüzünde fesadı
yaymanın cezası olarak
işlenmesi dışında - eğer
bir kimse bir
insanı öldürürse bütün
insanlığı öldürmüş gibidir ; ve
bir kimse bir
hayat kurtarırsa bütün
insanlığı kurtarmış olur . Gerçekten elçilerimiz, onlara hakikatin
bütün delilleri ile
geldiler , ama , buna rağmen ,
onların çoğu yeryüzünde
her çeşit aşırılığa
meyletmeye devam etti .’’
Maide Suresi 32.
Ayet .
‘’Yahudiler , ’
Allah’ın eli sıkıdır ’ derler . Sıkı olan
onların elidir . Ve bu
iddialarından dolayı Allah
tarafından lanetlenmişlerdir .
Tersine , O’nun elleri sonuna
kadar açıktır .’’ Maide
Suresi 64. Ayet .
‘’De ki : ‘ Ey
İncil’in takipçileri !
İnançlarınızın içerdiği hakikatin
sınırlarını ihlal etmeyin ; ve
daha önce kendileri
sapmış olup bir
çoğunu da saptırmış
olan ve doğru
yoldan hâlâ sapmakta
devam eden bir
topluluğun mesnetsiz görüşlerine
uymayın .’ Hakikati inkâra şartlanmış
bulunan şu İsrail
oğulları zaten Davud’un
ve Meryem oğlu
İsa’nın diliyle lanetlenmişlerdir . ( Siz ey
yılanlar , siz ey engerek
nesli ! Cehennem hükmünden nasıl
kaçacaksınız ? Bunun için işte , size
peygamberler , hikmetli
adamlar ve yazıcılar
gönderiyorum ; siz onlardan bazılarını
öldürecek ve haça
gereceksiniz ; ve bazılarını havralarda
dövecek ve şehirden
şehre kovacaksınız ; ki salih
olan Habil’in kanından , mabetle mezbah
arasında öldürdüğünüz Barahiya
oğlu Zekaryanın kanına
kadar , yeryüzünde dökülen her
salih kan , üzerinize gelsin . Doğrusu size
derim : Bütün bu şeyler
bu neslin üzerine
gelecektir . Matta 23- 33…36. ) Böyledir , çünkü onlar
Allah’a isyan ettiler ; hak
ve adalet sınırlarını
ihlalde ısrarcı davrandılar . Onlar birbirlerini
yaptıkları iğrenç şeylerden
vazgeçirmeye çalışmadılar ;
yaptıkları şey gerçekten
ne kötü idi ! Ve
şimdi onların bir
çoğunun hakikati inkâr
edenlerle dost olduklarını
görebilirsin ! İhtiraslarının onları sürüklediği
şey öyle kötüdür
ki , Allah onlara gazap
etmiştir , ve onlar azap
içinde yaşayacaklardır . Çünkü , eğer onlar
Allah’a , kendilerine
gönderilen peygambere ve
ona indirilen her
şeye gerçekten inansalardı , bu hakikat
inkârcılarını dost edinmezlerdi . Ama onların
çoğu sapkındır . Bütün insanlar
içinde bu ilahi
kelama inananlara en
çok düşmanlık yapanların
Yahudiler ve Allah’tan
başkasına ilahlık yakıştırmaya
şartlanmış olanlar olduğunu
kesinlikle göreceksin .’’ Maide
Suresi 77. …82. Ayetler.
‘’ Nitekim onlar , ‘ Allah insana
hiç bir şey
vahiy etmemiştir ! ’ derken Allah’ı
gereği gibi kavramadıklarını göstermişlerdir . De ki : ‘ Kim
indirdi Musa’nın insanlara
bir ışık ve
bir rehber olarak
getirdiği ve sizin
sırf kâğıt parçaları
olarak gördüğünüzü , o kadar
çok gizlediğiniz halde
bir gösteri aracı
yaptığınız o ilahi
kelamı ? Hâlbuki onunla size
ne sizin ne
de atalarınızın bilmediği
şeyler öğretilmişti . Allah o
ilahi kelamı vahiy etmiştir
de ; ve
sonra da bırak , onlar
boş laflarla oyalanıp
dursunlar .’’ En’am Suresi
91. Ayet .
Bu
ayette , Kitap-ı Mukaddes’in vahyolunmuş
bir metin olarak
kutsal niteliğini dil
ucu ile itiraf
eden , ama aslında onu ‘’
sadece bir kâğıt
parçası ‘’ yani , kendi hayatları
açısından fazla önemi
olmayan bir nesne , olarak değerlendiren
Kitap-ı Mukaddes izleyicilerine seslenilmektedir . Zira , onun ihtiva
ettiği manevi – ahlaki hakikatleri
takdir eder görünmelerine
rağmen bizzat kendi
hayatlarının bu hakikatlerden
uzak olduğu gerçeğini
kendi kendilerinden gizlerler .
‘’ Yahudilerden öyleleri
var ki , kelimeleri yerlerinden
kaydırırlar ; din içinde sövgüler
üreterek , dillerini eğip bükerek : ’ Dinledik , isyan ettik , dinle , dinlenmez olası , davar
güder gibi güt
bizi ! ’ derler . Eğer onlar , ’
Dinledik , boyun eğdik , dinle ,
bak bize ! ’ demiş
olsalardı , kendileri için daha
hayırlı ve daha
yerinde olurdu . Fakat Allah , küfürleri yüzünden
onlara lanet etmiştir . Çok az
bir kısmı hariç , iman
etmezler . Ey kendilerine kitap
verilenler ! Biz bir takım
yüzleri silip arkalarına
çevirmeden , yahut cumartesi Ashabını
lanetlediğimiz gibi onları
da lanetlemeden önce , yanınızda bulunanı
tasdikleyici olarak
indirdiğimize inanın . Allah’ın emri
yerine getirilmiş olacaktır .’’ Nisa
Suresi 46.47. Ayetler .
‘’ İsrail oğulları : ‘ Biz sen
gelmeden önce de çok eziyet
çektik , geldikten sonra da ! ‘ dediler . Musa cevaben : ’ Belki de
Rabbiniz düşmanınızı yok
edip yeryüzüne sizi
varis kılacak; ve sonra
sizin nasıl ve
neler yaptığınıza bakacak ! ‘’
Araf Suresi 129.
Ayet .
İsrail oğulları
arasındaki , Kur’an’ın sık sık
suçlayarak dile getirdiği
iman zayıflığına , bu konudaki
isteksizliğe , kararsızlığa
dair ilk ima . Hz.
Musa’nın onlara verdiği
ümit ve yüreklendirme , onların moral
olarak güçlenmelerine yardım
etmiştir . Ancak Hz. Musa’nın
‘’ ve sonra sizin
nasıl yaptığınıza bakacaktır .’’ sözleri , yine de
açık bir uyarıyı
dile getirmektedir .
‘’
Altın buzağıya tapınanlara
gelince , hiç şüphe edilmesin
ki , Rablerinin gazabı onları
bulacak ve dünya
hayatında da alçaklık
olacak onların payı .‘
Biz işte böyle
cezalandırırız düzmece şeyleri
uyduranları ‘’. Araf Suresi
152 . Ayet .
Kur’an’da bu
tabir , şu iki davranışı
ya da tutumu
ifade için kullanılmaktadır : a) İlahi sıfatları
somut ya da
hayali şeylere yahut
kimselere yakıştırmak , b)
Allah hakkında , O’nun sıfatları
hakkında yahut O’nun
ayetlerinin muhtevası hakkında
yalan ve düzmece
yargılar , düzmece kanaatler ileri
sürmek . Bu ayetteki anlatımda , insanları Tek
olan Allah’a kulluk
etmekten alıkoyan düzmece
bir tertipten bahsedilmektedir .
‘’ Ve ne zaman
onların içinden bazıları
( Sebt günü bozguncularını durdurmaya
çalışan kimselere ) : ‘
Allah’ın zaten ortadan
kaldırmak yahut en
azından zorlu bir
azapla cezalandırmak üzere
olduğu bir topluluğa
ne diye öğüt
veriyorsunuz ? ’ diye sorduklarında , bu erdemli
kişiler şöyle cevap
verdiler : ‘ Rabbinizin
katında sorumlu olmayalım
diye , ve bir de
bu bozguncular belki
böylece Allah’a karşı
sorumluluk bilincine erişirler
diye ! ’ Ve böylece, o günahkârlar
kendilerine yapılan bütün
uyarıları bir kenara
atınca , Biz de , kötü eylemleri
önlemeye çalışan bu
kimseleri kurtardık ,
kötülük yapmaya eğilimli
olanları yaptıkları bütün
o uygunsuz işlerden
ötürü çok ağır
bir azapla tepeledik .’’ Araf
Suresi 164.165. Ayetler .
‘’ Ve Rabbin , ta
kıyamet gününe kadar , onların üzerine
mutlaka kendilerini çetin
bir azaba koşacak
kimseler salacağını da
bildirmişti ; doğrusu senin Rabbin
ceza vermekte çabuktur , ama aynı
zamanda çok esirgeyen , gerçek bağışlayıcıdır . Ve onları
ayrı topluluklar halinde
yeryüzüne dağıttık ; onların bazıları
dürüst ve erdemli
kimselerdi ; bazılarıysa
öyle değildi . Bu sonrakileri
hem bağış ve
bolluk ile hem
de darlık ve
sıkıntı ile sınadık ; ki
belki doğru yola
dönerler . Ve ardından - ilahi
kitabın mirasçısı oldukları
halde – bu değersiz dünyanın
geçici tatlarına sarılan
yeni kuşaklar aldı
onların yerini ve ’
nasıl olsa sonunda
affedileceğiz ’ diyerek
karşılarına çıkan bu
kabil geçici şeylere
sarılan günahkâr kimseler
olup çıktılar . Oysa ,
onlardan Allah’a yalnızca
doğru ve gerçek
olanı isnat edeceklerine
dair ilahi kitap
üzerine söz alınmamış
mıydı ? Onda yazılı olanı
tekrar tekrar okumamışlar
mıydı ? Allah’a karşı sorumluluk
bilinci duyan herkes
için ( iki hayattan ) en
iyisi , en üstünü ahiret
hayatı olduğuna göre ,
artık aklınızı kullanmayacak
mısınız ? Araf Suresi
167. …169. Ayetler .
Onların ‘’ Allah’ın
seçilmiş kavmi ‘’ oldukları
ve ne yaparlarsa
yapsınlar , Hz. İbrahim’in soyundan
gelmiş olmaları sayesinde
Allah’ın af ve
merhametinin kendileri için
muhakkak olduğu yolundaki
sabit fikirlerine işaret
ediliyor .
‘’ Ve Sina
Dağı’nı , adeta bir gölge
gibi İsrail oğullarının tepesinde
salladığımız ve onların
da dağın üzerlerine
yıkılacağını düşündükleri zaman
onlara dememiş miydik : ‘ Size bahşettiğimiz
kitaba sıkıca sarılın
ve onun içindekileri
aklınızda iyi tutun
ki , Allah’a karşı sorumluluk
bilincine erişesiniz ! ‘’ Araf
Suresi 171. Ayet .
‘’ Bak , kendi uydurduklarını nasıl
da Allah’a isnat
ediyorlar ? Bundan daha
açık bir günah
olamaz .’’ Nisa
Suresi 50. Ayet .
Yahudiler ve
Hıristiyanlar , aslında
Allah’tan başka hiçbir
gücün varlığına inanmazlarken
belli bazı insanlara
çeşitli derecelerde ilahi
veya yarı-ilahi vasıflar
izafe ederler . Hıristiyanlar , Hz. İsa’yı
Allah’ın insan şeklindeki
bir tezahürü konumuna
yücelterek ve bir
azizler hiyerarşisine açıktan
açığa tapınarak ; Yahudiler ise , yaptıkları hukuki
( fıkhi ) yorumların kutsal
metinlerin buyruklarından daha
üstün olduğuna inandıkları
büyük Talmud bilginlerine
kanun koyma gücü
izafe etmek suretiyle . Elbette bu
kınama , aynı zamanda ,
kutsal addedilen şahsiyetlere
tapınma günahını işleyen
ve yalnızca Allah’a
gösterilmesi gereken saygı
ve bağlılığı onlara
gösteren Müslümanlar için
de geçerlidir . Sonuç olarak
kendilerini temiz , doğru yolda
sayanlar ibaresi , bu bağlamda , kendilerini Tek
Allah’a inanıyor sanan
- birden çok tanrıya
bilinçli olarak tapınmayan-
ama yine de terimin en
deruni anlamıyla şirk
günahına saplanmış bulunan
herkesi kapsar . ‘’Hahamlarını , rahiplerini , bir de
Meryem oğlu Mesih’i , Allah’la beraber
rableri olarak gördüler . Oysa , Tek Tanrı’dan
başkasına kulluk etmekle
emrolunmuş değillerdi . O Tek
Tanrı ki , O’ndan başka tanrı
yoktur . O Tek Tanrı
ki , sınırsız kudret ve
izzetiyle , böylelerinin
O’nun tanrılığında bir
pay yakıştırdıkları her
şeyden bütünüyle uzaktır, yücedir.’‘ Tevbe Suresi 31. Ayet .
‘’ İsrail
oğullarına sor : Onlara nice
açık mesajlar verdik ! Kim
Allah’ın kutlu mesajlarını
kendisine ulaştıktan sonra
değiştirirse bilsin ki
Allah karşılık vermede
şiddetlidir !’’ Bakara Suresi
211. Ayet .
Yahudiler Allah’ın kutlu
mesajlarını değiştirdiler ,
tahrif ettiler , kendi istek
ve arzuları doğrultusunda
yorumladılar . Şu an uymadıkları Tevrat’ın
ve birbirleriyle olan
bağı sebebiyle İncil’in
bugünkü haline nasıl
geldiğini Karen
Armstrong ‘un İncil adlı
kitabından geniş bir
özetle anlatmaya çalışacağım .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder