Tevrat ve İncil



            ‘’ Gerçek  şu  ki , daha  önceki  günahkâr  nesilleri  ortadan  kaldırdıktan  sonra  , insanlar  için  bir  aydınlanma  kaynağı , bir  doğru  yol  bilgisi  ve  bir  rahmet  olarak  Musa’ya  vahyolunmuş  kitabı  verdik  ki , Bizi  anıp  düşünsünler . ‘’  Kasas  Suresi   43.  Ayet .
            Tedvin  edilmiş  , yani , yazıyla  kaydedilmiş  ilk  vahyi  yasalar  kitabı  olması  dolayısıyla  Tevrat  insanlığın  dini  tarihinde  yeni  bir  safhayı  başlatmıştır . ‘’ Biz  istiyorduk  ki , yeryüzünde  hor  ve  güçsüz  görülen  kimselerden  yana  çıkalım , ONLARIN  DİNDE  ÖNCÜLER   olmasını  sağlayalım  ve  onları  Firavunun  şeref  ve  itibarına  varis  kılalım .’’  Kasas  Suresi   5.  Ayet . Yani , önderler , yahut örnek  şahsiyetler  olarak , İbranilerin , açıkça  tevhit  inancını  benimseyen  ilk  toplum  olduklarını  ve  bu  anlamda , Hıristiyanlığın  da , İslam’ın  da  habercisi  oldukları . ‘’ Geçmişte  vahyolunanlardan  bugüne  ulaşan  doğru  haberleri  tasdik  eden  bu  ilahi  kelamı   sana  safha  safha  indiren  O’dur . Tevrat  ve  İncil’i  de  O  indirmişti ; geçmişte  insanlığa  yol  gösterici  olarak . Yine  O  indirmişti , doğruyla  eğriyi  birbirinden  ayırt  etmeye  yarayan  gerçeklik  bilgisini . Allah’ın  mesajlarını  inkâra  şartlanmış  olanlara  gelince ; onları  acı  bir  azap  beklemektedir . Zira  Allah  kudret  sahibidir , kötülüğü  cezalandırandır . ‘’  Al-i  İmran  Suresi  3,4.  Ayetler . Kur’an’da  sık  sık  vurgulanan  ve  objektif   bilimsel  araştırmaların  da  tespit  ettiği , Kitap-ı  Mukaddes’in , binlerce  yıllık  zamanın  akışı  içinde  büyük  ve  çoğu   zaman  keyfi  değişikliklere  maruz  kaldığı  gerçeği  ve Kur’an’da  öngörülen  kanunların  çoğunun  Kitap-ı  Mukaddesin  kanunlarından  farklı  olduğu  gerçeği  ile  birlikte  ele  aldığımızda  zorunlu  olarak  şu  sonuca  varırız : Kitap-ı  Mukaddes’in  Kur’an  tarafından  tasdiki  yalnızca , öncekinde  geçerliliğini   hala  sürdüren  temel  hakikatleri  kapsar , yoksa  onun  zamanla  kayıtlı  düzenlemelerini  yahut  şimdiki  metnini  değil . Başka  bir  deyişle , onun  temel  hakikatlerinden , Kur’an’ın  nazil  olduğu  dönemde  geçerliliği  devam  edenlerin  tasdiki . Kur’an’da  sık  sık  zikredilen  İncil’in  bugün  Dört  İncil  olarak  bilinen  kitaplar  ile  aynı   olmadığına  dikkat  edilmelidir . Kur’an’ın  atıfta  bulunduğu  İncil , Hz.  İsa’ya  indirilen  ve  çağdaşlarınca , Arapçaya çevrilmiş  şekliyle  İncil  kelimesinin  de  kökeni  olan  Yunanca  Evangelion  ( Müjdeli  Haber ) terimi  ile  adlandırılan , o  günden  beri  kayıp  orijinal  vahye  işaret  etmektedir . Bunun , Sinoptik  İncillerin  ( Birbirlerine  çok  benzemeleri  ve  aynı  terimlerle  yazılmış  olmaları ) çoğu  malzemesinin  ve  Hz.  İsa’ya  izafe  edilen  bazı  öğretilerin  kaynağı  olduğu  söylenebilir .
            ‘’ Allah ,’ ey  Musa ’  dedi , ‘ sana  ayetler  vahiy  ederek    ve  seninle  konuşarak  sana  insanların  arasında  üstün  bir  yer  ayırdım . Sana  bahşettiklerime  sıkı  sıkı  sarıl   öyleyse  ve  şükreden  kimselerden  ol ! ‘  Ve  levhalara  onun  için  her  konuda  öğüt  ve  her  şey  hakkında  yeterli  açıklamalar  yazdık . Ve  ona : ‘ Onlara  kuvvetle  sarıl  ve  halkına  emret , onlar  da  sıkıca  sarılsınlar ! ‘  dedik . Size  günaha  batmış  kimselerin  gittiği  yolu  da  göstereceğim . Yeryüzünde  haksız  yere  büyüklük  taslayanları  ayetlerimden  uzak  tutacağım . Çünkü , onlar  hakikatin  her  türlü  belirtisini  görseler  de  ona  inanmazlar  ve  yine  onlar  doğruluğa  götüren  yolu  pekâlâ  görüyor  olsalar  bile , onu  izleyecek  yol  olarak  seçmezler . Tersine , eğri  yolu  görseler  onu  hemen  kendilerine  yol  edinirler . Ayetlerimizi  yalanlamalarından  ve  onlara  karşı  ilgisiz  kalmalarındandır  bu . ‘’  Araf  Suresi  144.145.146.  Ayetler .      
                                                                     

                                                   TEVRAT-I     ŞERİF

 

             TEKVİN   BAP  1-    Yaratılış  1.  Gün :  Gökler  ve  yerler  yaratıldı . Gündüz  ve  gece  ayrıldı . 2. Gün : Su’lar  sulardan  ayrıldı . Allah  göğü  yarattı . 3. Gün : Su’lar  bir  yere  birikti , kuru  toprak  göründü . Yer  ve  deniz  ayrıldı . Yeryüzünde  sebzeler , ağaçlar  çıktı . 4. Gün :  Gündüz  geceden  ayrıldı . Günler  ve  seneler , yıldızlar , güneş  yaratıldı .  5. Gün :  Sularda  ve  göklerde  canlılar  yaratıldı . ( Balıklar  ve  kuşlar )   6. Gün :  Yeryüzünde  cinslerine  göre  canlı  mahlûklar  ve  insan  yaratıldı .
            BAP  2 – Ve  Rab  Allah  yerin  toprağından  adamı  yaptı  ve  onun  burnuna  hayat  nefesini  üfledi ; ve  adam  yaşayan  can  oldu . Ve  Rab  Allah  şarka  doğru  Aden’de  bir  bahçe  dikti  ve  yaptığı  adamı  oraya  koydu . Ve  Rab  Allah  her  kır  hayvanını  ve  göklerin  her  kuşunu  topraktan  yaptı  ve  onlara  ne  ad  koyacağını  görmek  için  adama  getirdi  ve  adam  her  birinin  adını  ne  koydu  ise , canlı  mahlûkun  adı  da  o  oldu .
            BAP  5 -  Allah  adamı  yarattığı  günde , onu  Allah  benzeyişinde  yaptı ; onları  erkek  ve  dişi  yarattı  ve  onları  mübarek  kıldı  ve  yaratıldıkları  günde  onların  adını  Adam  koydu .
            Tevrat  beş  cüzdür . Birincisine  Tekvin  denir . Kâinatın  ve  mahlûkların  nasıl  yaratıldığından  bahseder . Bu  kısımda  ilk  ayet  şudur: Başlangıçta  Allah gökleri  ve  yeri  yarattı . Ve  yer  ıssız  ve     boştu ;  ve  enginin  yüzü  üzerinde  karanlık   vardı ;  ve  Allah’ın  ruhu   suların  yüzü  üzerinde    hareket  ediyordu . Ve  Allah  dedi :  ışık  olsun  ve  ışık  oldu . Ve  Allah  ışığın  iyi  olduğunu  gördü , ve  Allah  ışığı  karanlıktan   ayırdı . Ve  Allah  ışığa  gündüz  ve  karanlığa  gece  adını  verdi . Akşam  sabah  olduğunda  birinci  gün  oldu .Ve  Allah  dedi : Suların  ortasında  kubbe  olsun  ve  suları  sulardan  ayırsın . Ve  Allah  kubbeyi  yaptı  ve  kubbe  altında  olan  suları , kubbe  üzerinde  olan  sulardan  ayırdı  ve  böyle  oldu . Ve  Allah  kubbeye  gök  dedi . Ve  akşam  sabah  olduğunda  ikinci  gün  oldu .  Bu  suretle  devam  eden  Tekvin  kısmı , Yusuf  Peygamber  zamanına  kadar  Yahudilerin  tarihini  anlatır . Bundan  sonra  Yahudilerin  Mısır’dan  nasıl  çıktıkları  anlatılır . Hz.  Musa’nın  doğumundan  itibaren ,  Allah’ın  onunla  konuşması  ve  Peygamberlik  görevi  vermesi , Mısır’dan  çıkışa  kadar  olan  olaylar , Sina  çölüne  geliş  ve  Hz.  Musa’nın  dağa  çıkıp  Allah’ın  huzuruna  gelmesi . Çıkış  Bap  20  Allah’ın ,  Musa  Peygambere  ilk  emirlerini  anlatır .
            ÇIKIŞ  BAP  20 -  1- Karşımda  başka  ilahların  olmayacaktır .  2 – Kendin  için  oyma  put , yukarda  göklerde  olanın , yahut  aşağıda  yerde  olanın , yahut  yerin  altında  sularda  olanın  hiç  suretini  yapmayacaksın , onlara  eğilmeyeceksin  ve  onlara  ibadet  etmeyeceksin .  3 – Allah’ın  Rabbin  ismini  boş  yere  ağza  almayacaksın : çünkü  Rab  kendi  ismini  boş  yere  ağza  alanı  suçsuz  tutmayacaktır .  4 -  Altı  gün  işleyeceksin  ve bütün  işini  yapacaksın , fakat  yedinci  gün  hiç  bir    yapmayacaksın .  5 -  Babana  ve  anana  hürmet  et , ta  ki , Allah’ın  Rabbin  sana  vermekte  olduğu  toprakta  ömrün  uzun  olsun .  6 -  Katletmeyeceksin .  7 -  Zina  etmeyeceksin .  8 -  Çalmayacaksın .   9 -  Komşuna  karşı  yalan  şehadet  etmeyeceksin .  10  -  Komşunun  evine  tama  etmeyeceksin . Komşunun  karısına , yahut  kölesine , yahut  cariyesine , yahut  öküzüne , yahut  eşeğine , yahut  komşunun  hiç  bir  şeyine  tama  etmeyeceksin .
            BAP  21 -  Bir  adamı  vuran , vurduğu  ölürse , mutlaka  öldürülecektir .( Pusu  kurmazsa , Allah’ın  tayin  ettiği  yere  kaçacaktır . Eğer  bir  adam , hile  ile  öldürmek  için  komşusuna  mağrurane  gelirse , onu  öldürmek  için  benim  mezbahımdan  bile  alacaksın . )
           Ve  babasına  yahut  anasına  vuran  mutlaka  öldürülecektir .
           Ve  adam  çalan, onu  satmış  olsun  yahut  kendi  elinde  bulunsun , mutlaka  öldürülecektir .
           Ve  babasına  yahut  anasına  lanet  eden  mutlaka  öldürülecektir .
            Ve  eğer  adamlar   çekişirler , taşla  veya  yumrukla  vurulan  ölmez , yatağa  düşerse  vuran  suçsuz  olacak  ama  hem  tedavi  ettirecek , hem  de  kaybettiği  vaktin  bedelini  verecektir .
            Kavga  sonucu  zarar  olursa , o  zaman  can  yerine  can , göz  yerine  göz , diş  yerine  diş , el  yerine  el , ayak  yerine  ayak , yanık  yerine  yanık , yara  yerine  yara  vereceksin .
           Kölesinin  gözüne , dişine  zarar  veren , gözü , dişi  yerine  onu  hür   bırakacaktır .
            Eğer  bir  öküz  birisini  süserse  ve  o  ölürse , öküz  taşlanacak  ve  onun  eti  yenilmeyecektir  ve  öküzün  sahibi  suçlu  olacaktır . Fakat  öteden  beri  süsen  bir  öküz  olup  sahibine  bildirildi  ve  sahibi  onu  zapt  etmediyse  sahibi  de  öldürülecektir .
            Eğer  bir  adam  bir  çukur  açar  ve  onu  örtmezse, oraya  bir  öküz  yahut  bir  eşek  düşerse , çukurun  sahibi  karşılığını  verecek , ölü  hayvan  kendisinin  olacaktır .
           Hayvanla  her  yatan  mutlaka  öldürülecektir .
           Garibe  haksızlık  edilmeyecek , dul  kadın  ve  öksüz  incitilmeyecek
           Komşuna , bir  fakire  ödünç  para  verirsen , onun  üzerine  faiz  koymayacaksın .
           Yalan  haber  taşımayacaksın , haksız  şahitlik  yapmayacaksın .
           Düşmanının  kaybolan  öküzüne , yahut  eşeğine  rastlarsan , mutlaka  geri  vereceksin .
           Davasında  fakirin  hakkını  saptırmayacaksın , yalan  şeyden  uzak  ol .
           Ve  rüşvet  almayacaksın .
            Toprağını  altı  yıl  ekeceksin , mahsulünü  toplayacaksın , yedinci  yıl  kavminin  fakirleri  ve  kalanını  kır  hayvanları  yesin  diye  boş  bırakacaksın .
           ( Bap  20-21-22-23 ‘de  yasaklar  daha  geniş  anlatılıyor . )
            Üçüncü  kitap  Levililerden  bahseder . Bu , Hz.  Musa’nın  kardeşi  Hz.  Harun  neslinden  gelen  kâhinlerin , hahamların  yetkilerini  ve  vazifelerini  bildiren  kısımdır .
            Bap  17-10.  Ve  İsrail  evinden , yahut  kendi  aralarında  misafir  olan  gariplerden  her  kim  herhangi  bir  çeşit  kan  yerse , ben  kan  yiyen  cana  karşı  döneceğim  ve  onu  kavminin  arasından  atacağım. Çünkü  etin  canı  kandadır  ve  ben  onu  mezbah  üzerinde  canlarınıza  kefaret  için  size  verdim ; çünkü  candan  ötürü  kefaret  eden  kandır . Sizden  hiç  bir  can  kan  yemeyecek  ve  kim  yenilir  bir  hayvan  avlarsa  onun  kanını  akıtacak  ve  onu  toprakla  örtecektir  Hiç  bir  çeşit  etin  kanını  yemeyeceksiniz , çünkü  her  çeşit  etin  canı  onun  kanıdır .
            Bap  18 – Sizden  hiç  biri  kendi  yakın  akrabasından  birine  onun   çıplaklığını  açmak  için  yaklaşmayacaktır . ( Babasının  karısı  ile  yatan  babasının  çıplaklığını  açmıştır .  Bap  20-11 )
           Kendini  komşunun  karısıyla  murdar  etmemek  için  ona  yaklaşmayacaksın .
           Kadınla  yatar gibi  erkekle  yatmayacaksın , menfur  şeydir .
           Hiç  bir  hayvanla  kendini  murdar  etmek  için  yatmayacaksın .
           Bap  19 – Her  biriniz  kendi  anasından  ve  babasından  korkacak .
           Kurbanınız , gününde  yahut  ertesi  gün  yenilecek , üçüncü  güne  kalırsa  yakılacaktır .
            Tarlalarınızın  ekinini  biçtiğiniz  zaman , tarlanın  köşelerini  büsbütün  biçmeyeceksin , ekinden  düşen  başakları  devşirmeyeceksin . Bağ  bozumunu  büsbütün  devşirmeyeceksin  ve  bağının  yere  düşen  meyvesini   devşirmeyeceksin , onları  fakir  ve  garip  için  bırakacaksın .
            Çalmayacaksınız  ve  hile  ile  davranmayacaksınız  ve  birbirinize  yalan  söylemeyeceksiniz. Ve  benim  ismimle  yalan  yere  ant  etmeyeceksiniz .
            Komşunu  gadretmeyeceksin  ( vefasızlık , acımasızlık , haksızlık ) ve  onu  soymayacaksın . Gündelikçinin  gündeliğini  bütün  gece  sabaha  kadar  yanında  alıkoymayacaksın . Sağıra  lanet  etmeyeceksin  ve  körün  önüne  tökez  koymayacaksın  ve  Allah’ından  korkacaksın , ben  Rab’ım .
            Hükümde  haksızlık  etmeyeceksiniz , fakirin  hatırını  saymayacaksın  ve  kudretlinin  hatırına  itibar  etmeyeceksin . Kavminin  arasında  çekiştiricilik  edip  gezmeyeceksin .
             Kardeşine  yüreğinden  nefret  etmeyeceksin . Öç  almayacaksın . Kavminin  oğullarına  kin  tutmayacaksın , komşunu  seveceksin .
            Ak  saçlının  önünde  ayağa  kalkacaksın  ve  kocamış  olana  hürmet  edeceksin .
            Hükümde , uzunluk , tartı , miktar  ölçülerinde  haksızlık  etmeyeceksin .
             Bap  26 – Kendinize  putlar  yapmayacaksınız  ve  kendiniz  için  oyma  put  ve  dikili  taş  dikmeyeceksiniz  ve  önünde  secde  etmek  için  memleketinizde  resimli  taş  kurmayacaksınız , çünkü  ben  Allah’ınız  Rab’ım. Eğer  kanunlarımda  yürürseniz  ve  emirlerimi  tutarsanız  ve  onları  yaparsanız ; o  zaman  yağmurlarınızı  vakitlerinde  göndereceğim  ve  yer  mahsulünü  verecek  ve  kırın  ağaçları  meyvelerini  verecekler . Ve  harmanınız  bağ  bozumuna  erişecek  ve  bağ  bozumu  ekim  vaktine  erişecek  ve  doyuncaya  kadar  ekmeğinizi  yiyeceksiniz  ve  memleketinizde  emniyetle  oturacaksınız……………..Ben  sizi  Mısır  diyarından  onlara  kul  olmayasınız  diye  çıkaran  Allah’ınız  Rab’ım ; ve  boyunduruğunuzun  bağlarını  kırdım  ve  sizi  başınız  yukarıda  yürüttüm .
             Fakat  beni  dinlemez  ve  bütün  bu  emirlerimi  yapmazsanız ; ve  eğer  bütün  emirlerimi  yapmamak    ve  ahdimi  bozmak  için  kanunlarımı  reddederseniz  ve  eğer  canınız  hükümlerimden  nefret  ederse ; ben  de  size  şunu  edeceğim : Dehşeti , gözleri  söndüren  ve  canı  yıprandıran  veremi  ve  sıtmayı  üzerinize  koyacağım  ve  tohumunuzu  boş  yere  ekeceksiniz  ve  onu  düşmanlarınız  yiyecek . Yüzümü  size  karşı  koyacağım  ve  düşmanlarınızın  önünde  vurulacaksınız ; sizden  nefret  edenler  üzerinize  hükümdar  olacaklar . Ve  eğer  bunlarla  da  beni  dinlemezseniz , o  zaman  suçlarınız  için  sizi  yedi  kat  daha  tedip  edeceğim  ve  kuvvetiniz  gururunu  kıracağım . …………………………..Ve  benim  tarafımdan  bunlarla  da  ıslah  edilmezseniz , ve  bana  karşı  yürürseniz  o  zaman  ben  de  size  karşı  yürüyeceğim.  …………………………………… Ve  sizi  milletler  arasına  dağıtacağım.  …………………………….Ve  sizden  arta  kalanlara  gelince  , düşman  memleketlerinde onların  yüreklerine  korkaklık  vereceğim .   
             Rabbin , kendisi  ile  İsrail oğulları  arasında , Sina  dağında  Musa’nın  eliyle  koyduğu  kanunlar  ve  hükümler  ve  şeriatlar  bunlardır .
             Levililer  bölümünden  sonra  sayılar  kısmı  gelir  ki , bu  Yahudilerin  nüfus  sayımından  bahseder . Burada  aynen  ‘’ Harun’un  oğulları , yani  kâhinlik  etmek  için  tahsis  ve  nesh  eden kâhinlerin  isimleri  şunlardır ‘’  diye  birçok  isim , Yahudi  kabileleri , bunların  cetleri , yerleri , hal  tercümeleri  anlatılmaktadır . Tevrat’ın  beşinci  bölümüne  Tesniye  adı  verilir . Hz.  Musa’nın  hayatı  ve  millete  verdiği  emirler  ve  nihayet  ölümü  burada  anlatılır . Tevrat  burada  sona  erer . Bundan  sonra  hâkimler , krallar , eski  ve  yeni  tarihi  olaylar , Hz.  Davut’un  şiirleri  ve  Hz.  Süleyman’ın   güzel  sözleri , Babil  esaretinde  söylenen  şiirler  ve  birçok  peygamberlerin  hikâyeleri  yazılmaktadır. Bunlarla  Ahd-i  Atik  sona  ermiş  olur .   
             TESNİYE   Bap  4 -12.  Ve  Rab  size  ateşin  içinden  söyledi ; siz  sözlerin  sesini  işittiniz , fakat  bir  suret  görmediniz ; yalnız  bir  ses  işittiniz .
             15.  Canlarınızı  iyice  koruyun ; çünkü  Hurebde , ateşin  içinden  Rab  size  söylediği  gün  bir  suret  görmediniz . Ta  ki  fesada  sapmayasınız  ve  kendiniz  için  erkek  ya da  kadın  suretinde , yerde  olan  bir  hayvan  suretinde , göklerde   uçan  bir  kuş  suretinde , yer  altındaki  bir  balık  suretinde , herhangi  bir  şeklin  suretinde  oyma  put  yapmayasınız  ve  ta  ki , gözlerini  göklere  kaldırmayasın  ve  Allah’ın  Rabbin  bütün  gökler  altındaki  kavimlerin  hepsine  hissedar  ettiği  güneşi  ve  ayı  ve  yıldızları , göklerin  bütün  ordusunu  görüp  onlara  saptırılmayasın  ve  onlara  eğilmeyesin  ve  onlara  kulluk  etmeyesin .
             27.  Ve  Rab  sizi  milletler  arasında  dağıtacak  ve  Rabbin  sizi  arasına  götüreceği  milletler  içinde  sayıca  az  bırakılacaksınız .
             Bap  8 – 2 .  Ve  seni  alçaltmak , seni  denemek , emirlerimi  tutacak  mısın  yoksa  tutmayacak  mısın  diye  yüreğinde  olanı  bilmek  için , Allah’ın  Rabbin  seni  kırk  yıl  çölde  yürüttüğü  bütün  yolu  hatırlayacaksın . Ve  seni  alçalttı  ve  seni    bıraktı  ve  insanın  yalnız  ekmekle  yaşamadığını  , fakat  Rabbin  ağzından  çıkan  her  şeyle  insanın  yaşadığını  sana  bildirsin  diye , senin  bilmediğin  ve  atalarının  bilmediği  ‘’ man’ı ‘’  sana  yedirdi . Allah’ın  Rabbin  yollarında  yürümek  ve  ondan   korkmak  için  emirlerini  tutacaksın .
             Bap  20 – Bir  şehirle  cenk  ederek  onu  almak  için , çok  günler  muhasara  edeceğin  zaman, ağaçlarına  balta  vurarak  onları  harap  etmeyeceksin ; çünkü  onlardan  yiyebilirsin  ve  onları  kesmeyeceksin ; çünkü  kırın  ağacı  insan  mıdır  ki , senin  tarafından  muhasara  olunsun . Ancak   kendilerinden  yenilmeyen  ağaçlar  olduklarını  bildiğin  ağaçları  harap  edip  keseceksin  ve  seninle  cenk  eden  şehir  düşünceye  kadar  ona  karşı  siper  yapacaksın .
             Bap  23 – 24 .  Komşunun  bağına  girdiğin  zaman , canının  istediği  gibi , doyuncaya  kadar  üzüm  yiyebilirsin , fakat  kabına  koymayacaksın . Komşunun  ekinine  girdiğin  zaman  elinle  başakları  koparabilirsin , fakat  komşunun  ekinine  orak  sallamayacaksın .
             Bap  24 – 14 . Kardeşlerinden  olsun , yahut  memleketinde  şehirlerinin içinde  olan  kendi  gariplerinden  olsun , düşkün  ve  fakir  ücretliyi  sıkıştırmayacaksın . Onun  ücretini  gününde  güneş  batmadan  vereceksin . Çünkü  düşkündür  ve  yüreği  onu  özler . Yoksa  sana  karşı  Rabbe  feryat  eder  ve  senin  için  suç  olur .
             1.SAMUEL   Bap  15 – 22 . Rab  kendi  sözünüz  dinlenmesinden  hoşlandığı  kadar  yakılan  takdimelerden  ve  kurbanlardan  hoşlanır  mı ? İtaat  etmek  kurbandan  ve  dinlemek  koçların    yağından  iyidir . Çünkü  isyan  falcılık  suçu  gibidir  ve  inatçılık  putperestlik  ve  terafim  gibidir .
             Bap  16 – 7 . Rab  insanın  gördüğü  gibi  görmez ; çünkü  insan  yüze  bakar , Rab  yüreğe  bakar .
             Bap  17 – 45 . Ve  Davut   Filistiye  dedi : Sen  kılıçla  ve  mızrakla  ve  kargı  ile  üzerime  geliyorsun ; fakat  ben  meydan  okuduğun  İsrail  dizilerinin  Allah’ı , ordular  Rabbinin  ismiyle  senin  üzerine  geliyorum .
             47 .  Ve  bütün  bu  cemaat  bilecek  ki , Rab  kılıçla  ve  mızrakla  kurtarmaz , çünkü  cenk  Rabbindir  ve  sizi  elimize  verecektir .
            2.SAMUEL   Bap  23 – İnsanlar  üzerinde  doğrulukla  saltanat  eden                                                                 
                                                      Allah  korkusu  ile  saltanat  eden
                                                      Bulutsuz   bir  sabah  gibi  
                                                      Güneş  doğduğu  zaman  sabah  nuru  gibi  olacaktır .
                                                       Onun  parıltısı  yağmurdan  sonra  yerden  taze  ot  bitirir .
             1.KRALLAR   Bap  3 – 11.  Ve  Allah  ona  dedi : Mademki  sen  bu  şeyi  istedin  ve  kendin  için  çok  günler  istemedin  ve  kendin  için  zenginlik  istemedin , düşmanlarının  canını  da  istemedin , ancak  doğruyu  ayırt  etmek  üzere  kendin  için  anlayış  istedin ; işte  senin  sözüne  göre  yaptım ; işte  sana  hikmetli  ve  anlayışlı  yürek  verdim ; şöyle  ki , senden  evvel  senin  gibi  kimse  olmamıştır  ve  senden  sonra  senin  gibisi  çıkmayacaktır . Ve  sana  dilemediğin  şeyi  de  verdim . Hem  zenginlik hem  de  izzet ; şöyle  ki , bütün  günlerinde  krallar  arasında  senin  gibisi  olmayacaktır .  
             EZRA  Bap  8 – 22.  Düşmana  karşı  yolda  bize  yardım  etmek  için  kraldan  asker  ve  atlılar  istemeye  utanıyordum , çünkü  krala : İyilik  için  Allah’ımızın  eli  kendisini  arayanların  hepsi  üzerindedir ; fakat  kudreti  ve  öfkesi  kendisini  bırakanların  hepsi  üzerindedir , diye  söylemiştik . Ve  oruç  tuttuk  ve  Allah’ımıza  bunun  için  yalvardık  ve  duamızı  kabul  etti .
             EYÜP  Bap  9 -  Ve  Eyüp  cevap  verip  dedi . Gerçek , bilirim  ki ,öyledir . Fakat  Allah  önünde  insan  nasıl  haklı  çıkabilir ? Eğer  O’nunla  çekişmek  istese , O’na  cevap  veremez  binde  birine . Yürekten  hikmetli  ve  kuvvette  şiddetli  olan  O’dur . Kim  O’na  sertleşti  de  selamet  buldu ?
             VAİZ  Bap  9 – 4. Bütün  yaşayanlarla  beraber  olan  için  ümit  vardır ; çünkü  sağ  köpek  ölü  aslandan  iyidir . Çünkü  yaşayanlar  biliyorlar  ki  öleceklerdir , fakat  ölüler  bir şey  bilmezler .
             İŞAYA  Bap  1 – 3 .  Öküz  kendi  sahibini , eşek  de   efendisinin  yemliğini  bilir . Fakat  İsrail  bilmiyor , kavmim  kulak  asmıyor .
             Bap  3 – 16 . Ve  Rab  dedi : Madem  ki  Sion  kızları  kibirlidir  ve  boyunlarını  ileri  uzatarak  göz  edip  yürüyorlar , gezerken  kırıtarak  gidiyorlar  ve  ayaklarının  halkalarını  çıngırdatıyorlar ; bundan  ötürü  Rab, Sion  kızlarının  tepesini  kel  ile  vuracak  ve  Rab  onların  gizli  yerlerini  açacak.
             Bap  5 – 11 .  İçki  peşinden  koşmak  için  sabahleyin  erken  kalkanların , geceleyin  geç  vakte, şarap  onları  kızdırıncaya  kadar  eğlenenlerin  vay  başına !  Ve  ziyafetlerinde  çenk  ile  santur , tef  ile  zurna  ve  şarap  var . Fakat  Rabbin  yaptığına  dikkat  etmiyorlar  ve  onun  ellerinin  işine  bakmıyorlar .
             20 .  Kötüye  iyi  ve  iyiye  kötü  diyenlerin ; karanlığı  ışık  yerine  ve  ışığı  karanlık  yerine  koyanların ; acıyı  tatlı  yerine  ve  tatlıyı  acı  yerine  koyanların  vay  başına ! Kendi  gözlerinde  hikmetli  olanların  ve  kendilerini  akıllı , zeki  görenlerin  vay  başına ! Şarap  içmekte  yiğit  olanların  ve  içkileri  karıştırmakta  zorlu  olanların ; rüşvet  için  kötüyü  haklı  çıkaranların  ve  haklı  adamların  hakkını  elinden  alanların  vay  başına !
             Bap  6 – 9 .  Ve  dedi : Git  ve  kavmine  söyle , ‘’ işittikçe  işitin , fakat  anlamayın  ve  gördükçe  görün , fakat  bilmeyin . Bu  kavmin  yüreğini  semizlet  ve  kulaklarını  ağırlaştır  ve  gözlerini  kapa  da , gözleri  ile  görmesinler  ve  kulakları  ile  işitmesinler  ve  yürekleri  ile  anlamasınlar  ve  dönüp  şifa  bulmasınlar .
             Bap  57 – 1 .  Salih  adam  yok  oluyor  ve  bunu  yüreğine  koyan  kimse  yok ; ve  merhametli  adamlar  ortadan  kaldırılıyor . Ve  kimse  anlamıyor  ki , salih  adam  gelecek  kötülüğün  önünden  kaldırılıyor .
             Bap  58 – 2 .  Hâlbuki  her  gün  beni  arıyorlar  ve  yollarımı  bilmekten  hoşlanıyorlar , adalet  etmiş  ve  Allah’ın  hükümlerini  bırakmamış  bir  millet  gibi  benden  doğru  hükümler  soruyorlar . Allah’a  yaklaşmaktan  hoşlanıyorlar . Niçin  oruç  tuttuk  da  görmüyorsun ? Canımızı  alçalttık  da  bilmiyorsun ? , diyorlar . İşte  siz  orucunuz  gününde  işinizin  peşindesiniz  ve  işçilerinizi  sıkıştırırsınız. İşte  siz , kavga  ve  çekişme  için  ve  kötülük  yumruğu  ile  vurmak  için  oruç  tutuyorsunuz . Bugün  öyle  oruç  tutmuyorsunuz  ki , yüksek  yerde  sesinizi  işittiresiniz . Benim  seçtiğim  oruç , insanın  canını  alçaltacağı  gün  böyle  mi  olur ? Saz  gibi  başını  eğmek  ve  altına  çul  ve  kül  sermek  mi ?  Buna    oruç  ve  Rabbe  makbul  gün  diyorsun ? Kötülük  zincirlerini  açmak , boyunduruk  bağlarını  çözmek  ve  ezilmiş  olanları  hür  olarak  koyuvermek  ve  her  boyunduruğu  kırmak , benim  seçtiğim  oruç  bu  değil  mi ? Kendi  ekmeğini     olanla  paylaşmak  ve  yurtsuz  düşkünleri  kendi  evine  getirmek  ve  çıplaklığı  görünce  üstünü  örtmek  ve  kendi  etinden  olandan  kaçınmamak  değil  mi ? O  zaman  ışığın  tan  gibi  doğar  ve  yaran  çabuk  et  sürer  ve  senin  önünden  kendi  salahın  yürür , Rabbin  izzeti / yüceliği  artçın  olur . O  zaman  imdada  çağıracaksın  ve  Rab  cevap  verecek ; feryat  edeceksin  ve ; işte  buradayım , diyecek .
             Bap  59 -  İşte , Rabbin  eli  kısalmadı  ki , kurtaramasın ; ve  kulağı  ağırlaşmadı  ki  işitemesin. Ancak  sizinle  Allah’ınız  arasına  fesatlarınız  ayrılık  koydu  ve  suçlarınız  onun  yüzünü  sizden  gizledi  de  sizi  işitmiyor . Çünkü  elleriniz  kanla  ve  parmaklarınız  fesatla  kirlendi , dudaklarınız  yalan  söylediler , diliniz  kötülük  homurdanıyor . Doğrulukla  dava  açan  yok  ve  hakikatle  dava  güden  yok ; boşluğa  güveniyorlar  ve  yalan  söylüyorlar , kötülüğe  gebe  kalıyorlar  ve  fesat  doğuruyorlar . Zehirli  yılan  yumurtalarından  yavru  çıkarıyorlar  ve  örümcek  ağı  dokuyorlar . Onların  yumurtalarından  yiyen  ölür  ve  kırılan  yumurtadan  engerek   çıkar . Ağlarından  esvap  olmaz  ve  işledikleri  ile  insan  örtünmez . Yaptıkları  fesat  işleridir  ve  ellerinde  zorbalık  işi  var .  Ayakları  kötülüğe  koşarlar  ve  suçsuz  kanı  dökmeye  acele  ederler ; düşünceleri  fesat  düşünceleridir , soygun  ve  kırgın  onların  yollarında . Selamet  yolunu  bilmezler  ve  izlerinde  adalet  yoktur . Kendilerine  eğri  yollar  yaptılar ; o  yolda  yürüyenlerin  hiç  biri  selamet  bilmez . Bundan  ötürü  adalet  bizden  uzak  ve  salah  bize  erişmiyor .
             Bap  65 -3 .  O  kavim  ki , bahçelerde   kurban  keserek  ve  tuğlalar  üzerinde  buhur  yakarak  daima  karşımda  beni  öfkelendirirler . Kabirler  arasında  otururlar  ve  gizli  yerlerde  geceyi  geçirirler . Domuz  eti  yerler  ve  kaplarında  mekruh  etlerin  suyu  var .
            8 . Rab  şöyle  diyor : Salkımda  şıra  bulununca ; onu  bozma , çünkü  bereket  ondadır .
             12 .  Çünkü  çağırdığım  zaman  cevap  vermediniz , söylediğim  zaman  dinlemediniz . Ancak  gözümde  kötü  olanı  yaptınız  ve  hoşlanmadığım  şeyi  seçtiniz .
             Bap  66 -  Rab  şöyle  diyor :  Tahtım , gökler  ve  ayaklarıma  basamak  yerdir ; siz  bana  nasıl  bir  ev  yaparsınız  ve  neresi  rahatım  yeri ? Çünkü  bütün  bunları  benim  elim  yaptı  ve  onların  hepsi  öylece  oldular . Rab  diyor ; fakat  ben  ona , düşküne  ve  ruhu  kırık  olana  ve  sözümden  titreyen  adama  bakarım . Sığır  boğazlayan , adam  öldüren  gibidir ; kuzu  kurban  eden , köpek  boynu  kıran  gibidir ; anma  takdimesi  olarak  günnük  yakan , putu  mübarek  kılan  gibidir . Evet,  bunlar  kendi  yollarını  seçtiler  ve  onların  canı  kendi  mekruh  şeylerinden  hoşlanıyor . Ben  de  onların  belalarını  seçeceğim  ve  yıldıkları  şeyleri  üzerlerine  getireceğim ; çünkü  çağırdığım  zaman  cevap  veren  olmadı ; söylediğim  zaman  dinlemediler  ve  gözümde  kötü  olanı  yaptılar  ve  hoşlanmadığım  şeyi  seçtiler .
             Bap  66 – 17 . Bahçelere  gitmek  için  kendilerini  takdis  ve  tathir  ( temizleme )  edenler , ortada  birinin  arkasında , domuz  eti  ve  mekruh  şey  ve  fare  yiyenler , hep  birden  bitecekler , Rab  diyor .
             Bap  54 -  Terennüm  et , ey  kısır . ( Güzel  ve  yavaş  sesle  şarkı  söyle )  Sen  ki  doğurmadın; terennüme  koyul  ve  yüksek  sesle  çağır , sen  ki  doğurma  ağrısı  çekmedin . Çünkü  bırakılmış  kadının  oğulları , kocalı  kadının  oğullarından  çoktur , Rab  diyor .
             YEREMYA    Bap  10 – 21 .   Çünkü  çobanlar   budala  oldular  ve  Rabbi  aramadılar ; işleri     bundan  ötürü  iyi  gitmedi  ve  bütün  sürüleri   dağıldı .
             Bap  17 – 5 .  Rab  şöyle  diyor : İnsana  güvenen  ve  insanı  kendine  pazı  edinen  ve  yüreği  Rabden  ayrılan  adam  lanetlidir . Çünkü  çöldeki   ılgın  ağacı  gibi  olacak  ve  iyilik  geldiği  zaman  görmeyecek . Ancak  çöldeki  kurak  yerlerde , kimsenin  oturmadığı  tuz  diyarında  oturacak .
             7 .   Ne  mutludur  o  adam   ki , Rabbe  güvenir  ve  onun  güvendiği  Rabdir . Çünkü  suların  yanına  dikilmiş  ağaç  gibi  olacak ; o  ağaç  ki , ırmak  kenarında  köklerini  salar  ve  sıcak  gelince  korkmaz  ve  yaprağı  yeşil  olur  ve  kuraklık  yılında  kaygı  çekmez  ve  meyve  vermekten  geri  kalmaz .
             Bap  23 – 31 . İşte  ben  yalancı  peygamberlere  karşıyım , Rab  diyor . Onlar  ki  kendi  dillerini  kullanıp : ‘’ O  diyor ! ‘’  demekteler . İşte  ben  yalancı  düşler  peygamberlik  edenlere  karşıyım , Rab  diyor . Ve  onları  anlatıyorlar  ve  yalanları  ile  ve  boş  övünmeleri  ile  kavmimi  saptırıyorlar  ve  onları  ben  göndermedim  ve  onlara  emretmedim . Ve  bu  kavme  hiç  faydaları  yok , Rab  diyor .
             HEZEKİEL   Bap  3 – 4 .   Ve  bana  dedi : Âdemoğlu  , haydi , İsrail  evine  git  ve  sözlerimi  onlara  söyle . Çünkü  sen  sözü  yabancı  ve  dili  güç  bir  millete  değil , ancak  İsrail  evine  gönderiliyorsun . Dillerini  anlamadığın , sözleri  yabancı  ve  dilleri  güç  bir  çok  milletlere  gönderilmiyorsun .
             10 . Ve  bana  dedi : Âdemoğlu , sana  söyleyeceğim  bütün  sözlerimi  alıp  yüreğine  koy  ve  kulaklarınla  işit . Ve  haydi , sürgünlere , kavminin  oğullarına  git  ve  onlara  söyle , ve  ister  dinlesinler  ve  ister  kaçınsınlar  , onlara  de  Rab  böyle  diyor .
             17 .  Âdemoğlu , seni  İsrail  evine  bekçi  koydum ; sözü  benim  ağzımdan  işit  ve  benim  tarafımdan  onları  sakındır . Ben  kötü  adama : Elbette  öleceksin  dediğim  zaman , sen  onu  sakındırmazsan  ve  kötü  adamın  kendi  kötü  yolundan  sakınması  için , onu  yaşatmak  için , ona  söylemezsen , o  kötü  adam  fesadında  ölür , ancak  onun  kanını  senin  elinden  ararım . Fakat  kötüyü  sakındırırsan  ve  kötülüğünden  ve  kendi  kötü  yolundan  dönmezse , o  kötülüğünde  ölür  ancak  sen  kendi  canını  kurtarmış  olursun . Ve  Salih  adam  salahından  dönüp  kötülük  ederse  ve  ben  onun  önüne  tökez  korsam  o  ölür ; onu  sakındırmadığın  için  o  adam  suçunda  ölür  ve  yapmış  olduğu  doğru  işleri  anılmaz ; ancak  onun  kanını  senin  elinden  ararım . Fakat  Salih  adam  suç  etmesin  diye , Salih  adamı  sakındırırsan  ve  o  suç  etmezse , elbette  yaşar , çünkü  sakınmıştır ; sen  de  kendi  canını  kurtarmış  olursun .  
             Bap  12 – 2.  Âdemoğlu , asi  evin  içinde  oturuyorsun , onların  görmek  için  gözleri  var  ve  görmüyorlar  ve  işitmek  için  kulakları  var  ve  işitmiyorlar , çünkü  onlar  asi  bir  evdir . Ve  sen  âdemoğlu , kendine  sürgünlük  eşyası  hazırla  ve  onların  gözü  önünde  gündüzün  göç  et  ve  kendi  yerinden  başka  bir   yere  onların  gözü  önünde  göç  edeceksin , asi  bir  ev  oldukları  halde  belki  görürler .
             Bap  18 – 5 .   Ve  bir   adam  ki , Salih  olur  ve  hak  olanı  yapar  ve  dağların  üzerinde  yemez  ve  gözlerini  İsrail  evinin  putlarına  kaldırmaz , ve  komşusunun  karısını  murdar  etmez  ve  kadın  kirli  iken  ona  yaklaşmaz , ve  kimseye  haksızlık  etmez , ancak  borçlunun  rehinini  geri  verir  ve  soygunculuk  etmez , aç  olana  ekmeğini  verir  ve  çıplak   olana  esvap  giydirir ; faizle  para  vermez  ve  murabaha  karı  almaz , ( aşırı  alınan  faiz ) , elini  kötülükten  alıkoyar , iki  adam  arasında  hakikate  göre  adaleti  yapar ;benim  kanunlarımda  yürür  ve  hakkı  yapmak  için  hükümlerimi  tutar ; Salih  olan  odur , elbette  yaşayacaktır , Rabbinin  sözü . Fakat  bu  adam , zorbalık  eden , kan  döken , ve  bunlardan  birini  işleyip  o  vazifelerden  hiç  birini  yapmayan , ancak  dağların  üzerinde  yiyen  ve  komşusunun  karısını  murdar  eden , düşküne  ve  yoksula  haksızlık  eden , soygunculuk  eden , rehini  geri  vermeyen  ve  gözlerini  putlara  kaldıran , mekruh  şeyi  yapan , faizle  para  veren  ve  murabaha  karı  alan  bir  oğlun  babası  olursa , o  oğlu  yaşar  mı ? O  yaşamayacaktır , bütün  bu  mekruh  şeyleri  yapmıştır , elbette  ölecektir , kanı  kendi  üzerinde  olacaktır . İşte  bunun  da  bir  oğlu  olur  ve  babasının  yaptığı  bütün  suçları  görür  ve  korkar  ve  bunlara  benzer  şeyler  yapmazsa , hükümlerimi  yapar , kanunlarımda  yürürse , babasının  fesadı  yüzünden  o  ölmez , elbette  yaşayacaktır . Babası  ise , insafsızca  gaddarlık  ettiği , kardeşini  soyduğu  ve  kavmi  arasında  iyi  olmayanı  yaptığı  için , işte , fesadında  ölecek  odur . Fakat  siz , babanın  fesadını  oğul  niçin  taşımasın  dersiniz ? Oğul  hak  olanı  ve  doğru  olanı  yaptı  ve  bütün  kanunlarımı  tuttu  ve  onları  yaptı ; elbette  yaşayacaktır . Suç  işleyen  can , ölecek  olan  odur , babanın  fesadını  oğul  taşımaz ; Salih’in  salahı  kendi  üzerinde  olur , kötünün  kötülüğü  de  kendi  üzerinde  olur . Ve  kötü  adam  işlemiş  olduğu  suçların  hepsinden  döner  ve  bütün  kanunlarımı  tutar  ve  hak  olanı  ve  doğru  olanı  yaparsa , elbette  yaşayacaktır , ölmeyecektir . Yapmış  olduğu  günahlardan  hiçbiri  ona  karşı  anılmayacaktır , işlediği  salahta  yaşayacaktır . Ben  kötü  adamın  ölümünden  mi  zevk  duyarım , daha  ziyade  yollarından  dönüp  yaşamasından  değil  mi ?
             Bap  33 – 8 .  Kötü  adama  ben : Ey  kötü  adam , mutlaka  öleceksin , deyince , sen  kötü  adama , yolundan  sakınsın  diye  söylemezsen , o  kötü  adam  fesadında  ölür , fakat  kanını  senin  elinden  ararım . Ve  yolundan  dönsün  diye  kötü  adamı  ondan  sakındırırsan  ve  yolundan  dönmezse , o  adam  kendi  fesadında  ölür , fakat  sen  kendi  canını  azat  etmiş  olursun . Ve  sen , âdemoğlu ; günahlarımız  ve  suçlarımız  üzerimizde  ve  biz  onlarla  eriyoruz  ve  nasıl  yaşayabiliriz  diyorsun . Onlara  de : varlığım  hakkı  için , Rab  Allah’ın  sözü , kötünün  ölümünden  değil , ancak  kötü  adamın  yolundan  dönüp  yaşamasından  zevk  alırım , dönün , kötü  yollarınızdan  dönün , çünkü  niçin  ölesiniz . Salih  için  mutlaka  yaşayacaktır , dediğim  zaman , kendi  salahına  güvenir  de  kötülük  ederse , Salih  işlerinden  hiç  biri  anılmaz  ve  ettiği  kötülükte , onda  ölür . Kötü  adama : Mutlaka  öleceksin , dediğim  zaman , suçundan  döner  ve  hak  ve  doğru  olanı  yaparsa , kötü  adam  rehini  geri  verir , soygunculukla  aldığını  öder , kötülük  etmeyerek  hayat  kanunlarında  yürürse , mutlaka  yaşar , ölmez . ( Kötü  adamın  ölümünün  cehenneme  girmek , yaşamanın  ise  cennetlik  olmak  olduğunu  düşünüyorum . )
             Bap  34  - 8 .  Çobanlar  koyunlarımı  aramadılar  ve  çobanlar  koyunlarımı  gütmediler  de  ancak  kendi  kendilerini  güttüler . Bundan  dolayı , ey  çobanlar , Rabbin  sözünü  dinleyin ; işte  ben  çobanlara  karşıyım  ve  onların  elinden  koyunlarımı  arayacağım  ve  onların  koyunlarımı  gütme  işini  sona  erdireceğim .
             Bap  34  - 17 .  Ve  siz , ey  benim  sürüm ; İşte  koyunla  koyun  arasında , koçlara  da  erkeçlere  de  hükmeden  benim . İyi  otlakta  otlamanız  size  az    geliyor  da  otlaklarınızdan  arta  kalanı  ayaklarınızla  çiğniyorsunuz ? Ve  duru  sular  içmeniz  için  az    geliyor  da  arta  kalanı  ayaklarınızla  bulandırıyorsunuz . Ve  koyunlarım  ise , ayaklarınızla  çiğnenmiş  olanı  yiyorlar  ve  ayaklarınızla  bulandırılmış  olanı  içiyorlar . Bundan  dolayı  işte  ben ; semiz  koyunla  zayıf  koyun  arasında  ben  hükmedeceğim .  
             DANİEL  Bap  6- 10 .  Önceleri  yaptığı  gibi  , günde  üç  defa  diz  çöktü  ve  dua  etti  ve  Allah’ın  önünde  şükretti .
             HOŞEA  Bap  14 – 9 .  Bir  şeyleri  anlamak  için  hikmetli  olan  kimdir ? Çünkü  Rabbin  yolları  doğrudur  ve  Salihler  o  yollarda  yürürler ; fakat  günah  işleyenler  o  yollarda  sürçerler .
             MİKA   Bap   3 – 11 .  Onun  reisleri  rüşvetle  hükmediyorlar  ve  kâhinleri  ücretle  öğretiyorlar  ve  peygamberleri  gümüş   için  falcılık  ediyorlar . Bununla  beraber  onlar : Rab  aramızda  değil  mi , üzerimize  kötülük  gelmez  , diye  Rabbe  dayanıyorlar . Bunun  için  Sion  sizin  yüzünüzden  tarla  gibi  sürülecek  ve  Yeruşalim  taş  yığını  olacak .
             Bap  7 – 2 .  Dünyadan  muttaki  ( Günah  ve  haramdan  sakınan ) yok  oldu  ve  insanlar  arasında  doğru  adam  yok . Hepsi  kan  için  pusuya  yatıyorlar , herkes  kardeşine    kuruyor . Kötü  işte  eller  gayretlidir , reis  hediye  istiyor  ve  hâkim  ücret  alıyor ve  büyük  adam  canının  kötü  arzusunu  açıkça  söylüyor . İşi  böylece  örüyorlar .
            MALAKİ  Bap  1 – 6.   Oğul  babaya  ve  kul  efendisine  hürmet  eder . Eğer  ben  baba  isem , hani  benim  izzetim ? (Değer , yücelik , saygı) Eğer  ben  efendi  isem  hani  benden  korku ? Ve  siz : ‘’ İsmini  nasıl  hor  gördük ?’’  diyorsunuz . Mezbahım  üzerinde  murdar  ekmek  takdim  ediyorsunuz . Ve : ‘’ Seni  ne  ile  murdar  ettik  ? ‘’  diyorsunuz . Rabbin  sofrası  hor  görülecek  bir  şeydir  demenizle  ve  kurban  olarak  kör  hayvanı  takdim  ederken  sanki  kötü  şey  değil ! Ve  topalı  ve  hastayı  takdim  ederken  sanki  kötü  şey  değil ! Haydi,  kendi  valine  onu  takdim  et ; senden  razı  olur  mu ? Yahut  sana  itibar  eder  mi ?
            Yahudilik   Hz.  Musa’nın  kurduğu  dindir , Musevilik  de  denir . Yahudilerin  kutsal  kitabı  Tevrat  geleneği , İbranilerin  geçmişini Hz. İbrahim’e  dayandırır . İlkin  Tanrının  buyruklarını  kabilesine  ileten  ve  onları  tanrı  Yahve’ye  bağlanmaya  çağıran  odur. Buna  göre  Hz.  İbrahim , Mezopotamya  ve  Suriye  çölleri  boyunca  göçebe  yaşamına  başlamak  üzere  Sümer’in  Ur  kentinden  ( tahminen  İ.Ö.  1900  dolaylarında ) ayrılmıştır . Hz.  İbrahim’in  izleyicileriyle  birlikte  daha  sonra  Filistin  adını  alan  Kenan  ülkesine  gelene  dek , Arap  çölünün  kuzey  kıyılarını  bir  yay  biçiminde  çevreleyen  verimli  Ayça  veya  Bereketli  Hilal  denilen  bölge  içinde  enine  boyuna  her  yöne  göçmüş  olduğu  söylenir . Hz. İbrahim’in oğlu  Hz.  İshak  ve  Hz.  İshak’ın  oğlu  Yakup  da  birer  peygamber  olarak  bu  dini  sürdürdüler . Daha  sonra  Hz.  Musa  İ.Ö.  1440 ‘da  Sina  dağında  Tanrının  on  buyruğunu  aldı  ve  din  böylelikle  biçimlenmiş  oldu . Yahudi  tarihinin  bir  sonraki  önemli  bölümü  Mısır  tutsaklığıdır . Baskı  altındaki  Yahudiler  Mısır’dan  ayrılarak  Sina  Yarımadasında  yeniden  göçebelik  hayatına  başlamışlar  ve  Sina  dağının  eteklerinde  yapılan  ahit  sonrası  tahminen  İ.Ö. 1200  yıllarında  Kenan’ı  ve  Filistin’in  dağlık  bölgelerini  işgal  etmişlerdir .     Yahudilik  tek  tanrıcı  dinlerin  en  eskisi  ve  en  önemlisidir . Çünkü  Hıristiyanlık  ve  Müslümanlık  onun  attığı  temeller  üstünde  kurulmuş  ve  onun  bir  uzantısı  olmuştur . Bundan   ötürüdür  ki  bir  sonraki  din  bir  öncekini  tanımış  ve  kabul  etmiş , ama  aynı  Tanrının  buyruğuyla  kendisine  uyulması  gerektiğini  ve  artık  bozulmuş  olan  eski  dine  bağlı  kalınmamasını  istemiştir . Önceki  dinse  kendisinden  sonrakini  tanımamış  ve  sahte  saymıştır . Beliren  din  düşmanlıklarının  sebebi  budur . Yahudilerin  kutsal  kitabı  olan  Tevrat , evrenin  ve  insanın  yaratılışını  anlattıktan  sonra  , insanların  tek  soydan  nasıl  çeşitli  soylara  ( uluslara ) ve  tek  dilden  nasıl  çeşitli  dillere  geçtiğini  metafizik  gerekçeleriyle  açıklar  ve insan  soyunu  Hz.  Âdem’den  başlayarak  her  birinin  oğullarını  ayrı  ayrı  saymak  yoluyla  birbirlerine  zincirleyip  Hz.  Musa’ya  kadar  getirir . Hz. İbrahim , Hz.  İshak  Hz.  Yakup , Hz.  Yusuf  ve  Hz.  Musa  Peygamberler  hep  Hz.  Nuh’un  üç  oğlundan  Sam’ın  soyundandır . ( Samiler  adı  da  buradan  gelir . )   
            Yahudiler , tarım  yapmak  için  toprağa  yerleşir  yerleşmez , bu  ülkenin ürününü  koruma  ve  tarlaların  verimini  artırma  yolundaki  tanrılara  başvurdular . ( Eski  Sami  halklarının   , toprağı  verimli  kılıp  sürüleri  çoğalttığı  düşünülen  çeşitli  yerel  verimlilik  tanrıları ki , baş  tanrıları  ise  Baal’ dir.) Yehova  dini , hiç  bir  zaman  Kenan’ın  bereket  tapımları  içinde  erimedi . Çölde  geçen  yılların  ve  Yehova’nın  izleyicilerinin  Kenanlıları  vurup  putları  devirdikleri  eski  günlerin  anıları , eski  düşmanlıkları  da  canlı  tuttu . Bu  durumda  Filistinlilere  ve  öteki   komşularına  karşı  savunma  gereksinimi , Yahudileri  bir  kralın  önderliğinde  birleşmeye  zorlayınca , önce  Saul  ve  sonra  Hz.  Davud  için  savaşan  güçlü  kişiler  Yehova’nın  savaşçı  sancağı  altında  toplandılar . Bununla  birlikte  Hz.  Davud’un  krallığının  ( İ.Ö.  1000-961  dolaylarında ) hızla  genişlemesi , saray  lüksüne  ve  komşu  devletlerle  daha  sıkı  ilişkilere  giden  yolu  açtı . Bu  da  uygarlaşma  akımından  doğan  ve  ilk  kez  karşılaşılan  ahlak  bozukluklarını  Yehova  adına  lanetleyen  ve  baal’lere  saldırıları  yenileyen  bir  peygamberler  dizisinin  harekete  geçmesine  yol  açtı .  Bu  eski  peygamberlerin  en  ünlüsü  İlya  idi . Peygamberlik  ( kâhinlik )  , Tanrının  gücünü  ve  istencini  , alev  alev  içlerinde  duymanın  esiniyle , toplumsal  adaletsizlikleri  tutkulu  şiirlerle  lanetleyen  kimselerin  çıkmasıyla , şiirlerin  yazıya  çevrilip  saklanmasıyla  yeni  bir  döneme  girildi . ‘’ Kitaba  geçen  ‘’  peygamberlerin  ilki  ( İ.Ö.  750  dolaylarında  yaşayan )   Amos  oldu . Bu  dönemde  Yahudi  peygamberleri , Yehova’yı , Kenan’ın  istilasındaki  gibi , bir  kabile  savaş  tanrısı  saymak  yerine , onun  gücünü  evrenselleştirerek  Yehova  dinine  yeni  bir  kalıp  verdiler . Aynı  zamanda  Tanrı’nın , günah  işleyenleri  cezalandıran , gene  de  daha  sonra  yaptıklarından  pişmanlık  duyanları  bağışlamaya  hazır  olan  haktanır  ve  merhametli  olduğunu  ilan  ettiler . Yehova , Yahudilerin  Allah’a  verdikleri  addır . Yahova  biçiminde  de  yazılır  ve  söylenir . İbranice  ‘’ O’dur ‘’  anlamındaki   yahu  deyiminden  türemiştir . Tevrat’ın  Çıkış  adlı  ikinci  kitabında  anlatıldığına  göre  Tanrının  dağı  adıyla  anılan  Horeb’de  kendisine  görünen  Allah’a   Hz.  Musa  ‘’ İsrail oğulları  senin  adını  sorarlarsa  ne  diyeyim  ‘’ der . Allah  da  ona  ‘’ Ben , ben  olanım . Beni  size ‘’ Ben’im’’  gönderdi  dersin . ‘’ karşılığını  verir . Bu  yüzden  Yahudiler , Allah’a  O’dur  anlamında  Yahu  yada  Yaho  demişler , daha  sonra  bu  deyimi  ‘’Var  olan ‘’  anlamında  Yahovaya  dönüştürmüşlerdir .
            Yehova , halkından  her  zaman , kendisine  karşı  başka  tanrılarla  bölüşülmeyecek  tam  bir  bağlılık  gösterilmesini  istedi . Eskiden  beri  hiçbir  rakibinin  kabul  edilmemesini  isteyen  bir  tanrıydı . Bu  nedenle , Yahudi  peygamberlerinin  Yehova  dinini  uzlaşma  tanımaz  bir  tektanrıcılık  yolunda  geliştirmeleri  bir  ölçüde  kolaylaşmıştır . Ortadoğu’da  başka  hiç  bir  halk , hem  tek  tanrıcı  olup  hem  de  geleneksel  inançlarına  bağlı  kalamazdı . Çünkü  hepsi  de  çoktanrıcı  geleneklerin  mirasçılarıydı . Bu  yüzden  tektanrıcılık , uzak  yerlerdeki  monarkların  ( krallıkla  yönetilen  ülkeler , tanrı  krallar ) ve  yüzlerce  kilometre  ötede  ortaya  çıkan  ve  önceden  görülemeyen  olayların , yerel  olayları  derin  bir  biçimde  etkilediği  bir  dünyanın  gerçekten  doyurucu  tek  açıklaması  olarak  göründü . Böyle  bir  çağda , yerel  dinsel  bölgecilikler , artık  sağduyuyla  ve  günlük  deneyimlerle  uyum  içinde  olamazdı . Geleneksel  törenler  kuru  gürültü  durumuna  düştü . Dinde  evrenselcilik  yolunda  duyulan  gereksinimi   yalnızca  Yahudiler  tam  olarak  dile  getirebildiler . Bu  nedenle  , etik  tektanrıcılık  anlayışları  eski  Ortadoğu  uygarlıklarının  en  büyük  ve  en  dayanıklı  başarılarından  biri  oldu .
            Yehova  dininin  aldığı  kurumsal  biçim  de  daha  sonraki  dinsel  gelişmeler  açısından  büyük  bir  önem  taşıyordu . Yahudiler , siyasal  bağımsızlıktan  yararlandıkları  sürece , Yehova  tapımı , başkentteki  tapınak  törenleri  çevresinde  odaklaştı . Tapınak  törenleri , Yeruşalimde  Yehova’ ya  görkemli  bir  yeni  tapınak  yaptıran  Hz.  Davud’un  oğlu  ve  ardılı  olan  ( İ.Ö.  961-922  yılları  arasında  yönetimde  kalan )  Hz.  Süleyman  zamanında  doruğuna  ulaştı . Hz.  Süleyman’ın  ölümünden  sonra  krallık , kuzeyde  başkenti  Samiriye  olan  İsrail  Krallığı   ile , güneyde , başkenti  Yeruşalim  ( Kudüs )  olan  Yahuda  Krallığına  bölününce  Yahudi  siyasal  gücü  zayıfladı . Sonra  İsrail , Asurlular  tarafından  İ.Ö.  722 ‘ de   fethedilince , önde  gelen  İsrail  aileleri  sürgün  edildi . Benzeri  bir  yazgı , İ.Ö.  587 ‘ de  Babil’li  fatih  Nabukadnezar  eliyle  Yahuda  Krallığının  da  başına  geldi .
            İsrail’den  sürgün  edilenler   ( Sayılarının   on  olduğu  söylenen  ‘’ yitik  kabileler ‘’ ) benliklerini  yitirdiler  ve  Ortadoğu  halkları  içinde  eridiler . Bu  nedenle  , kuzeydeki  krallık  bölgesinde  Yehova  dini  varlığını , ancak  basit  bir  köylü  inancı  düzeyinde  sürdürebildi . Bu  inancın  yandaşları , sonradan  Samiriyeliler  olarak  tanındılar . Yahuda   Krallığının  çok  daha  zengin  geleneğini  benimseyen  Yahudiler , Samiriyelileri , gerçek  dinin  boş  inançlarla  karışmasına  yol  açan  kişiler  olarak  küçümsediler .
            Yahuda  Krallığından  sürgün  edilenlerin  payına  çok  daha  farklı  bir  yazgı  düştü .  Yeruşalim ‘ in  İ.Ö.  587 ‘ de  fethedilmesinden  çok  eski  olmayan  bir  tarihte , Yehova  dinini   arındırmak  için  güçlü  bir  çaba  gösterilmişti . Bu  reformda  kutsal  yazılar , hemen  hemen  bugün  bilinen  biçimleriyle  ‘’ Eski  Ahit ‘’ in  kitapları  olarak  düzenlenip  bir  araya  getirilmişti . Dolayısıyla , Yahuda  Krallığının  önde  gelen  aileleri  kendilerini  Yehova’nın  tapınağından  çok  uzaklarda , Babil’de  sürgün  edilmiş  bulduklarında , hiç  değilse  yanlarında  okuyup  inceleyebilecekleri  kutsal  metinler  vardı . Eski  tapınak  tapınmalarının  yerini , bir  öğreticinin  ( Haham ) dindarlara  bu  dinsel  yazıları  açıkladığı  haftalık  toplantılar  aldı . Bu  haftalık  toplantılar , o  zamandan  başlayarak  özel  anlamıyla  ‘’ Yahudi  dini  ‘’  diyebileceğimiz  dinin  en  önemli  tapınç  eylemi  durumuna  geldi . Pers  Kralı  Kyros  sürgünlerin  geri  dönmelerine  izin  verdiğinde (aslında  çok  azı  Yeruşalim’e  geri döndüğünde )  bile , onarılan  tapınağın  eski  törenleri  kutsal  yazıları  okumak  için  yapıla  gelmeye  başlayan  haftalık  toplantıların  yerini  alamadı . Birçoğu  uzak  ülkelerde  yabancı  halklar  arasına  dağılmış  durumda  bulunduğu  için  , Yahudilerin  çoğu  tapınağa  devam  edemedi . Bununla  birlikte , umutlarını  kutsal  metinlerin  vaatleriyle  pekiştirerek  dinlerine  karşı  duydukları  inancı  sürdürdüler.
            Böylece  din  yerel  olmaktan  çıktı . Yahudiler  dış  dünyayla  ilgili  birçok  konuda  çevrelerindeki  insanlar  gibi  davranabildiler . Kısacası  din , insan  kültürünün  öteki  yönlerinden  bağımsız  duruma  geldi . Yahudi  inancı , Yeruşalimdeki  tapınakta  ayinleri  yöneten  rahiplere  bağımlı  olmak  ya da  yandaşlarından  belli  bir  yerde  yaşayıp  az  çok  birbirinin  aynı  olan  görenekleri  izlemelerini  istemek  yerine , Yehova’ ya  tapınan  bir  kaç  kişinin  kutsal  yazıları  incelemek  için  toplanabildiği  her  yerde  serpilme  yeteneğine  sahip  oldu .
            Sürgün  aynı  zamanda  Yahudi  inancının  duygusal  yapısında  önemli  bir  değişiklik  yaratmıştı. Yanlışları  düzeltecek  bir  gelecek  hakkında  tumturaklı  kehanetlerde  bulunmak , her  zaman  peygamberliğin  başta  gelen  özelliği  olmuştu . Babil  sürgünü  deneyimi  , geleceğe  daha  da  çok  önem  verilmesine  yol  açtı . Yahudiler  kendilerine  şu  soruyu  sormak  zorunda  kaldılar : ‘’Tanrı  niçin  kötülerin  egemenliğine  izin  veriyor ? Neden  sadık  hizmetçilerini  bu  kadar  şiddetle  cezalandırıyor ? Bu  sorgulamadan  iki  kuram  doğdu . Ezra  ve  Nehemya  gibi  bazı  peygamberler , çekilen  acıların  açıkça  Tanrı’nın  geçmişte  yapılan  hatalar  karşısında  hoşnutsuzluğunun  sonucu  olduğunu  düşündüler . Bu  düşünceyle , kutsal  yazılarda  açıklandığı  biçimiyle  Tanrı’nın  istencine  daha  titiz  bir  bağlılık  gösterilmesi  gereği  üzerinde  durdular . Fakat  başka  peygamberler , özellikle  İşaya , Tanrının , dünyanın  sonu  gelip  tüm  adaletsizliklerin  silinip  süpürüleceği  büyük   yargı  günü  sınavını  geçenleri  ödüllendirmek  için  sabırlarını  sınayıp  dayanıklılıklarını  ölçerek  halkını  terbiye  ettiği  düşüncesini  geliştirdiler . Böyle  bir  hayalin  desteğiyle  su  yüzünde  kalabilen  kişilere , içinde  bulundukları  zamanın  acıları  ne  kadar  büyükse  Yargı  Günü  o  kadar  yakın  göründü . Bu  koşullarda  Tanrı’nın  kutsal  yazılardaki  buyruklarına  uymaya  daha  fazla  özen  gösterme  önemli  bulundu . Ama  kutsal  kitapların  çeşitli  parçaları  birçok  noktada  birbiriyle  çelişkiliydi . Ayrıca  kutsal  yazılardaki  hiçbir  yönergede  karşılığı  bulunmayan  birçok  bireysel  sorunla  karşılaşılmaktaydı . Bu  koşullarda  hahamlar , kutsal  yazıları  günlük  yaşama  uygulama  yolunda  büyük  beceriler  göstermek  zorunda  kaldılar . Yavaş  yavaş  , bir  kimsenin  karşısına  çıkabilecek  hemen  her  soruna  yanıt  bulabileceği  bir  davranış  rehberi  geliştirdiler . Böyle  bir  inanç  ve  ahlak  kılavuzu , eski   Ortadoğu’nun  gevşemiş  kültürel  dokusu  içinde  yolunu  yitirmek  istemeyenlere  bir  deniz  feneri  gibi  göründü . Çünkü  Ortadoğu  o  tarihte , büyük  kentleri  kent  koşullarına  uyabilen  herhangi  bir  yeni  ahlak  rehberine  ya da  gerçek  inanca  sahip  değildi . Dahası , atalarının  dinlerini  yitirmiş  kimselerden  oluşan  bir  dünya  durumundaydı . Bu  koşullarda , büyük  kentlerde  öteki  inançlar  çöktü . Yahudilik  serpildi  ve  çağın  tüm  belirsizlikleri  ve  güçlükleri  ortasında  yandaşlarının  kafasındaki  yerini  sağlamlaştırdı . Kutsal  yazıların  tamamlanması  İ.Ö.  500 ‘e  kadar  sürdü . Hahamların  kutsal  metinler  üzerine  yaptıkları  yorumlar  ise  İ.S.  dönemine  girilip  ondan  sonra  da  birkaç  yüzyıl  geçene  kadar  da  kesin  biçimini  alamadı .
            Kutsal  metinler  ibadetin  en  önemli  unsurudur . İlkel  dinlerden  büyük  dünya  dinlerine  kadar  hemen  her  dinde  yazılı  veya  sözlü  kutsal  yazı  ve  eserler  mevcuttur . Yazılı  metin  olmamaları  sebebiyle  büyük  sözlü  gelenekler  her  ne  kadar  kutsal  metin  kabul  edilmeseler  de , insanlar  onlara  kutsal  muamelesi  yapmaktadır . Kutsal  metinler , ilham  ve  davranışların  temel  kaynağıdır  ve  onlar  bu  açıdan  insanlara  rehberlik  ederler . İbadet  objesi , üstü  kapalı  olarak , ibadet  yer  ve  zamanlarının  gerekliliğine  işaret  eder . Eski  insanlar  için  kutsal  olan  ormanlar , dağlar , ırmaklar , mağaralar  vb.  yerler  dışında , ilahın  tecelli  ettiği  yerler , fevkalâde  olayların  yaşandığı  yerler  ve  beklenmedik  bir  zamanda  gelen  iyi  bir  işaret  ile kutsal  olarak  algılanan  yerler  de  vardır . Bir  yer , herhangi  bir  toplum , ya  orada  ayin  yaptığı  ya da  oraya  yöneldiği  için  kutsal  olabilir . Eski  insanlar  nezdinde  mabet , tanrıların  yerleştiği  yerdir , bu  sebeple  dindar  insan  orada  yaşamayı  arzu  eder , duada  oraya  doğru  yönelir  ve  orayı  ziyaret  etmesi  bu  arzusunun  bir   sonucudur . Eski  insanlar  belirli  dönemleri  ibadet  zamanı  olarak  belirlemişlerdir . Gece yarısı , gündoğumu , yeni  ay , yağmurların  başlaması , zirai  dönemler , tohum  ekme , avlanma, bir  savaşın  başlangıcı  gibi  sosyal  ve  ekonomik  aktiviteler  ibadet  vaktinin  tespitinde  etken  olmuştur . İlahi  dinlerde  ise  ibadet  zamanları  çoğunlukla  kutsal  kitaplarda  belirtilmiştir .
            Yahudilikte  ibadet  terimi  için  tapmak , kulluk  etmek  manasına  gelen  ‘’Avoda ‘’ kelimesi  kullanılmıştır . Avoda  terimi  mabet  varken  mabet  ibadetine , mabedin  tahribinden  sonra  ise  duaya  işaret  eder  şekilde  kullanılmıştır . İbadet  için  kullanılan  diğer  kelimeler   sahah – yere  çökmek , eğilmek ; histava – secde  etmek , birinin  önünde  onu  şereflendirmek  için  eğilmek  manasına  gelirler . Şarklılar  arasında  secde  etmenin  karakteristik  özelliği  dizlerin  üzerine  oturulması  ve  alnın  zemine  değmesi  şeklindedir . Yahudilikte  secde  İslam’da  olduğu  gibi  sadece  Allah  için  yapılır . Yahudilikte  ibadet , kutsal   yerlerde  yapılan  faaliyet  ve  davranışları  ifade  etmekle  birlikte , bütün  hayatı  kapsayan  bir  dindarlık  olarak  telakki    edilmektedir . Yahudi  inanç  sisteminde  temel  bir  önem  taşıyan  ve  hayatın  bir  parçası  olan  ibadet  Tanrı’ya  aittir . Yahudi  ibadeti , İsrail’in  Tanrı’sında  merkezileşir . Tanrı , kurban ve  İsrail , ibadet  sisteminin  merkezidir  ve  bu  sistemde  Tanrı’ya  ulaşma  isteği  hâkimdir . Tanrı’nın  ismini  zikretmek  veya  kutsamak , ibadetin  en  temel  unsurudur . Tanrı’ya  ibadet  etmek , inanan  için  ruhi  bir  ihtiyaçtır . Yaratıcısı  ile  konuşması , O’na  yalvarması , yakınlığını  kazanması , O’nun  iyiliğine  şükran  ve  hayranlık  ifade  etmesidir . Eski  Ahit’te  ibadet , Tanrının  huzurunda  korku  duygusuna  kapılma  ve  celalinden  dolayı  O’na  tapınma  olarak  ifade  edilir . Eski  Ahit’e  göre  iyi  hayat , Tanrı  ile  uyum  içinde  olan  hayattır .
            Ataların  ibadeti  basittir . Klan  veya  kabilenin  reisi  tarafından  genellikle  meşhur  bir  yerde  kurbanlar  takdim  edilirdi . İsrail  ibadetinin  temelini  teşkil  eden  inançlar , ahit  sandığı ,özel  bir  kohenlik , yıllık  dini  bayramların  takvimi  ve  değişik  kurban  çeşitleri  gibi  dinle  ilgili  müesseselerle  beraber , esas  itibariyle  Hz.  Musa’ya  dayanır . Filistin’in  işgaliyle  başlayan  Yahve  ibadetinin  Hz.  Musa’dan  kalma  yapısı , Kenani  ilavelerle  değiştirilmiştir . Bazı  kurban  törenleri , hasat  bayramları  ve  kutsal  obje  ve kıyafetlerin  kullanımı  bu  dönemde  adapte  edilmiştir . Bazı  Yahudi , hatta  Mısır  ya da  Mezopotamya  tesirleri  de  göz  ardı  edilemez . Kudüs’teki  tapınakta  sandık  için  özel  bir  yer  tesis  edilmesi , ritüel  gelişimin  sonraki  adımını  oluşturur . Mabedin  tahribinden  sonraki  sürgün , Yahudileri , kutsal  kitapları  okuma  ve  açıklama , dualar  ve  ilahi  söyleme  ya da  Mezmur  okumadan  ibaret olan  farklı  bir  toplu  ibadete  dönüşe  zorlamıştır . Yahudilikte  ibadet  üç  yolla , dua , Tevrat / Tora   çalışması , Tora  emirlerini  yerine  getirme ( amel )  suretiyle  ifade  edilir . Ruhi  kutsamalar  ve daha  sık  olmak  üzere  dünyevi  başarı , Yahudi  duasının  başlıcalarıydı . Tam  anlamıyla  iyi  bir  sağlık , uzun  hayat , başarı , zenginlik , soy , Yahudi  olan  insanların  gelişmelerini  görmenin  mutluluğu  ve  yahve’ye  ibadete  iştirakin  hazzını  istiyorlardı . Mezmurlar  16’dan  bazı  satırlar :
           ‘’ O  Allah  ki , bana  kuvvet  kuşatır , ve  yolumu  kâmil  kılar ‘’  Mezmurlar   18-32
           ‘’ Beni  tut , ey  Allah , çünkü  sana  sığınıyorum . Rabbe  dedim : Rabbim  sensin ;
           Senden  öte  bana  iyilik  yoktur . Başka  ilahın  ardınca  koşanların  derdi  çoğalır .
           Bana  öğüt  veren  Rabbi  takdis  ederim . Rabbi  daima  önüme  koydum .
           O  benim  sağımda  olduğu  için  sarsılmam . Sağımda  daima  nimetler  vardır . ‘’ 
           ‘’ Rab  seni  mübarek  kılsın  ve  seni  korusun
           Rab  sana  yüzünü  parlatsın  ve  sana  lütfetsin
           Rab  sana  yüzünü  kaldırsın  ve  sana  selamet  versin ‘’   Sayılar  6 – 24.26.
            ‘’Mukaddes  meskeninden , göklerden  aşağı  bak  ve  kavmin  İsrail’i  ve  atalarımıza  ant  ettiğin  gibi  bize  verdiğin  diyarı , süt  ve  bal  akan  diyarı  mübarek  kıl . ‘’  Tesniye  26 – 15 .
            ‘’ Dinle  ey  İsrail : Allah’ımız  bir  olan  Rab , bir  olan  Rabdir ; ve  Allah’ın  Rabbi  bütün  yüreğinle  ve  bütün  canınla  ve  bütün  kuvvetinle  seveceksin . Ve  bugün  sana  emretmekte  olduğum  bu  sözler  senin  yüreğinde  olacaklar   ve  onları  oğullarının   zihnine  iyice  koyacaksın  ve  evinde  oturduğun  ve  yolda  yürüdüğün  ve  yattığın  ve  kalktığın  zaman  bunlar  hakkında  konuşacaksın . ‘’  Tesniye  6 – 4. …7.
            ‘’ Ve  vaki  olacak  ki , eğer  Allah’ınız  Rabbi  sevmek  ve  bütün  yüreğinizle  ve  bütün  canınızla  O’na  kulluk  etmek  için  bugün  size  emretmekte  olduğum  emirlerimi  iyice  dinlerseniz  o  zaman  buğdayını  ve  yeni  şarabını  ve  zeytinyağını  toplayasın  diye  diyarınızın  yağmurunu , ilk  yağmuru  ve  son  yağmuru  vaktinde  vereceğim . Ve  tarlanda  hayvanlar  için  ot  vereceğim , ve  sen  yiyip  doyacaksın . Sakının , yüreğiniz   aldanmasın  ve  sapmayasınız , ve  başka  ilahlara  kulluk  etmeyesiniz , ve  onlara  secde  etmeyesiniz . Ve  Rabbin  öfkesi  size  karşı  alevlenmesin , ve  yağmur  olmasın  ve  toprak  mahsulünü  vermesin  diye  gökleri  kapamasın . Ve  Benim  bu  sözlerimi  yüreğinize  ve  canınıza  koyacaksınız ; ve  onları  alamet  olarak  elinizin  üzerine  bağlayacaksınız , ve  gözlerinizin  arasında  alın  bağı  olacaktır . Ve  evinde  oturduğun , ve  yolda  yürüdüğün  zaman, yattığın  ve  kalktığın  zaman , onlar  hakkında  söyleyerek  oğullarına  onları  öğreteceksin . Size  emretmekte  olduğum  bütün  bu  emirleri  yapmak  için  Allah’ın  Rabbi  seveceksiniz , onun  yollarında  yürüyeceksiniz  ve  kendisine  yapışmak  için  onu  iyice  tutacaksınız. Bakın  Ben  bugün  önünüze  bereketi  ve  laneti  koyuyorum ; bugün  size  emretmekte  olduğum  Allah’ınız  Rabbin  emirlerini  dinlerseniz , bereket ; ve  Allah’ınız  Rabbin  emirlerini  dinlemezseniz  ve  bilmediğiniz  başka  ilahların  ardınca  yürümek  için  bugün  size  emretmekte  olduğum  yoldan  saparsanız , lanet .’’  Tesniye  11 – 13.  ….28.
           ‘’ Rabbe  hamt  edin . Ey  Rabbin  kulları , hamt  edin , Rabbin  ismine  hamt  edin .
              Şimdiden  ebede  kadar , Rabbin  ismi  mübarek  olsun .
              Güneşin  doğmasından  batmasına  kadar , Rabbin  ismi  hamda  layıktır .’’  Mezmurlar  113
               Dua , sadece  Allah’tan  bir  şeyler  dilemek  değil , en  yüce  manada  kul  ile  Yaratıcı  arasındaki  deruni  iştiraktir . Duanın  insana  olan  faydasının  yanında , bir  de  Tanrı’ya  olan  sevimliliği  vardır . Çünkü  ‘’ RAB , DÜRÜST’ÜN  DUA’SINI  ARZULAR .’’ Dua , fert  ile  cemaatin  Allah  ile  sözlü  ya da  zihni  iletişime  girme  gayretidir .   
            Yahudilerin  tarih  sahnesine  çıktığı  ilk  dönem  ‘’ atalar  dönemi ‘’  olarak  adlandırılır . İsrail’in  üç  büyük  atası  Hz.  İbrahim , oğlu  Hz.  İshak  ve  torunu  Hz.  Yakup ‘ dur . Peygamberler  dönemi  olarak  da  adlandırılan  bu  dönem , Yahudiliğin  birinci  safhasını  oluşturur . Hz.  İbrahim  batı  Samilerindendir. Ur  şehrinde  doğan  Hz.  İbrahim’e  Tanrı , Kenan  ülkesine  gitmesini  emrederek , bu  ülkeyi  ona  ve  zürriyetine  vermeyi  vadeder . Hz.  İbrahim  karısı  Sara’dan  çocuğu  olmayınca , cariyesi  Hacer  ile  evlenir  ve  ondan  Hz.  İsmail  doğar . Daha  sonra  karısı  Sara’dan  Hz.  İshak  dünyaya  gelir  ve  Hz.  İbrahim’in  ölümünden  sonra  aşiretin  yönetimini  Hz.  İshak  üstlenir . İsrail oğulları  Kenan’da  başlayan  bir  kuraklık  ve  Hz.  Yakup’un   oğlu  Hz.  Yusuf’un  çağırmasıyla  M.Ö.  1700  yıllarında  Mısır’a  göç  ederek  yerleşmişlerdir . Hz.  Yusuf’un  ölümünden  bir  müddet  sonra Yahudiler  Mısır’da  köle  haline  getirilerek  inşaat  işlerinde  çalıştırıldılar . Daha  sonra  430  yıl  kaldıkları  Mısır’dan  ayrılırlar . Hz.  İbrahim , Hz.  İshak  ve  Hz.  Yakup  dönemlerinde  yer  yer  animizim / canlıcılık  ve  politeizm / çok  tanrıcılık  izlerini  taşıyan  dini  inançlar  hüküm  sürse  de  Hz.  İbrahim’le  birlikte  monoteizme / Tek  Tanrıcılığa  geçişin  sağlandığı  muhakkaktır . Atalar  putlara  ne  sahip  olmuş , ne  de  tapmışlardır . Atalar  kurbanlarını  bizzat  kendileri  kesmişlerdir . Bu  takdimeler  şahsi  ibadetlere  bir  vasıta  olması  düşüncesiyle , ilaha  sunulan  ferdi  saygının  bir  ifadesidir . Bu  zamanlarda  kurban , ibadetin  en  yaygın  şeklidir . Ataların insanlarla  birlikte  kurbanla  Tanrı’ya  hürmet  göstermelerine  şaşılmamalıdır . Onlar , Tanrı’nın  özel  ziyaretine  mazhar  olduklarına  inandıklarında , melek  gibi  bir  ziyaretçi  geldiğinde , rüya  gördüklerinde , Tanrının  ismini  zikrettiklerinde , O’nun  huzurunda   kendilerini  sunmayı  arzu  ettiklerinde  sahip  oldukları  huşu  duygularını  bu  şekilde  açığa  vurmuşlardır . Kurbanları  ibadetten  başka  bir  şey  değildir . Bundan  maksat , Tanrının  huzurunda  bulunma  duygusuna  sahip  olmaktır . Hz.  İbrahim’in  oğlunu  kurban  etmek  istemesi , sadece , Allah’a  ibadetin   bir  nişanesidir . Çünkü  Hz.  İbrahim’in  oğlunu  kurban  etmek  üzere  hazırlanması , dini  bir  emirdir . Kurban , Hz.  İbrahim  zamanında , ibadetin  yüksek  bir  ruhu  olarak  sivrilir . Hz.  İbrahim  Tanrı’ya , Tanrı  olduğu  için  ibadet  etmiştir . Onun , Tanrı  ile  münasebeti  ahde  dayandırılmış  ve  İsrail  üzerine  bazı  yükümlülükler  vazedilmiştir . Sonuç  olarak  atalar  çağında  ibadet , basit  ve  ferdi  bir  karakter  taşımaktadır . Bilinen  şekilleri  kurban  ve  duadır. Basit  bir  münacat / yakarış , Rabbin  adını  hatırlama  kâfi  gelmektedir . Bu  ibadet , insan  ile  Tanrı  arasında , insanın  Tanrı’ya  gösterdiği  saygıyı  ifade  eden , onunla  iyi  münasebeti  yansıtan  ayindir . Tanrı , atalara  şefkatle  yönelmiş  ve  onlara  vadetmiştir . Onlarla  Tanrı  arasındaki  ilişki , teklifsiz  bir  dostluktur . Bu  sebeple  bu  dönemde , ibadet  ve  hayat  arasında  çok  sıkı  bir  ilişki  vardır . Toplu  ibadetten  söz  edilemez . Çünkü  bu  aşamada  Tanrı’ya  yaklaşım , kendiliğinden , doğrudan  ve  teklifsizdir .
            Hz.  Musa , atalarının  Tek  Tanrı  ahdi  üzerine  Sina’da  Allah  ile  yeniden  bir  ahit  gerçekleştirmiş  ve  çöldeki  ikameti  esnasında  eski  ahit  prensiplerine  dayalı , Yahudi  varlığının  esası  olan  milli  bir  din  ve  bu  dine  mensup  bir  cemaat  meydana  getirmiştir . Atalar  çağında  ibadet  ferdi  iken , Hz.  Musa  zamanında  toplanma  çadırı , ahit  sandığı  ve  din  adamları müessesesi  başta  olmak  üzere  birçok  dini  yeniliklerin  ortaya  çıktığı  görülmektedir .
            Hz.  Musa’ya  verilen  emirlerin  başında  ‘’ On  Emir ‘’  gelmektedir . Bunlar  sadece  Allah’a  ibadet  etmeyi  değil , putperestlikten  kaçınmayı , Allah’ın  adını  boş  yere  anmamayı , cumartesi  yasaklarına  uymayı , ebeveyne  hürmet  etmeyi  emretmekle  beraber , adam  öldürme , zina  etme , hırsızlık  yapma , yalancı  şahitlik  ve  kıskançlığı  yasaklar . Aslında  bunlar , davranışla  alakalı  temel  ilkeler  olması  sebebiyle  ‘’ Ahlaki  On  Emir ‘’ olarak  isimlendirilir . Bütün  olarak  incelendiğinde  bunların  sadece  insani  ilişkilerin  temel  prensiplerini  ele  aldığı  ve  dini  merasimle  ilgili  herhangi  bir  hareket  tarzı  ortaya  koymadığı  göze  çarpar . Çıkış  34’de  bulunan  ve  genellikle  ‘’ Ayin  On  Emri ‘’  olarak  isimlendirilen  diğer  bir  on  emir  daha  vardır . Bunlar  Ahit  Kitabı  olarak  da  bilinen Çıkış  Kitabının  muhtelif  yerlerine  serpiştirilmiş  durumdadır . Ayin  on  emri , Allah’a  özel  ibadeti , putperestlikten  kaçınmayı  ve  şabat  kurallarına  riayeti  emretmesinin  yanı  sıra , bayram  adetleri , kurban  takdimi  ve  ilk  hasat  ile  ilgili  bazı  ayin  şartlarını  da  ortaya  koyar .
            Hz.  Musa  döneminde  de , ibadetin  esas  parçasını  kurban  oluşturmaktadır . Hz. Musa  kavmini  Mısır’dan   çıkardığında , Allah’a  kurban  takdim  etme  arzusunu  belirtmiş , onları  karşılayan  Yetro  da  kurtuluşlarına  bir  şükran  ifadesi  olarak  kurban  takdim  etmiştir .‘’ Ve  dediler: İbranilerin  Allah’ı  bize  rast  geldi ; rica  ederiz , çölde  üç  günlük  yol  gidelim  ve  bizi  veba  ile , yahut  kılıç  ile  vurmasın  diye , Allah’ımız  Rabbe  kurban  keselim . ‘’  Çıkış  5 – 3 .  ‘’ Ve  Yetro  dedi : Sizi  Mısırlıların  elinden  ve  Firavunun   elinden   kurtaran  Rab  mübarek  olsun ; kavmi  Mısırlıların  elinden  O  kurtardı . Ve  Yetro  Allah  için  yakılan  takdime  ve  kurbanlar  aldı . ‘’  Çıkış  18 – 10. 12. Böylece  Yetro , iman  ikrarı , kurban  ve  kutsal  yemek  gibi  İsrail  kavminin  ibadetine  rehberlik  etmiş , ibadet  şekillerinin  başlamasında  önemli  rol  oynamıştır .
            Hz.  Musa’nın  liderliğinde  Firavunun  zulmünden  kurtulmak  için  Filistin’e  hareket  ettiklerinde  Yahudiler  uzun  süre çölde  göçebe  olarak  yaşarlar . Seyahatleri  esnasında  ibadet  yapabilmeleri  için , Sina  Dağından  döndükten  sonra , Hz.  Musa’nın  emriyle  hem  şeklini , hem  malzemesini  bizzat  Tanrının  bildirdiği  çadır  inşa  ederler . Tanrı , kullarıyla  burada  karşılaştığı  için  burası  ‘’ Toplanma  Çadırı – Çadır  Mabet ‘’  olarak  adlandırılır . Çadır , Hz.  Musa’nın  Tanrı  ile  buluştuğu  ve  O’nun  emirlerini  öğrendiği  yerdir . Çadırda  gerçekleştirilen  bir  ibadet  şekli  bilinmese  de  Hz.  Musa’nın  ibadet  için  çadıra  girdiği  ve  yüzünü  kapattığı  bilinmektedir . Toplanma  çadırına  kutsiyet  kazandıran  en  önemli  husus , Tanrı’nın  orada , İsrail  halkı  arasında  hazır  bulunduğuna  dair  inançtır . En  önemli  unsuru  da , Allah  ile  İsrail  oğulları  arasındaki  ahdin  sembolü  olan , On  Emrin  yazılı  bulunduğu  levhaların  muhafaza  edildiği  küçük  ahşap  sandıktır . Bugün  de  Yahudiler , Tevrat  tomarlarının  muhafaza  edildiği  dolaba  da  Ahit  Sandığı  demekte  ve  Tevrat’a  gösterdikleri  saygıyı  ona  da  göstermektedirler . Bu  çağdaki  ibadetin mezbahta  takdim  edilen  kurban  yanında , duanın  da  ayrı  bir  önemi  olduğu  görülmektedir . Hz.  Musa’nın , İsrail  kavminin  ibadet  etmek  maksadıyla  yaptıkları  altın  buzağıdan  sonra  onların  bu  günahının  affedilmesi  için  Allah’a  yalvarması , yemeklerde  yaptığı  dua  ve  kudret  helvası  için  Allah’a  hamt  etmesi  örnek  olarak  verilebilir . ‘’ Ve  ertesi  gün  vaki  oldu  ki , Musa  kavime  dedi : Siz  büyük  suç  yaptınız ; şimdi  ben  Rabbin  önüne  çıkacağım ; belki  suçunuz  için  kefaret  ederim ( Diyet  öderim, cezasını  çekerim) Ve  Musa  Rabbe  döndü  ve  dedi: Ah , bu  kavim  büyük  suç  ettiler  ve  kendilerine altın  ilahlar  yaptılar . Ve  şimdi , eğer  suçlarını  bağışlarsan , niyaz  ederim , yazdığın  kitabından  beni  sil . Ve  Rab  Musa’ya  dedi : ‘ Bana  karşı  kim  suç  etti  ise  kitabımdan  onu  sileceğim . ‘  Ve  Rab  kavmi  vurdu . ‘’  Çıkış  32 – 30.  ..35.
            Hz.  Musa  ( M.Ö.  1300)  zamanından  Ezra  ( M.Ö.  432 – 397 ) zamanına  kadar  günde  bir  defa  ibadet  etmenin  mecburi  olduğu  söylenmektedir . Ve  genelde  ibadet  için  kullanılan  vakitler  sabah  ve  akşamdır . Hz.  Musa  döneminden  itibaren  günde  iki  kez  Tevrat’tan  bazı  metinlerin  okunduğu  toplantılar  da  düzenlenmiştir . ‘’ Bir  kuzuyu  sabahleyin  takdim  edeceksin ; ve  öbür  kuzuyu   akşam  üstü  takdim  edeceksin . ‘’ Bu  hususla  ilgili  olarak  Kur’an ,  Yunus  Suresi  87.  Ayette , ‘’  Musa’ya  ve  kardeşine  şunu  vahiy  ettik ,’ Şehirde  halkınız  için  bazı  evleri  sığınak  edinin’  ve  onlara  deyin  ki , ‘ Evlerinizi  ibadet  yerine  dönüştürün  ve  namazda / duada  ( Allah’ı  anmada )  devamlı  ve  kararlı  olun .’’ , ayrıca , Hz.  Musa’ya   evlerin  mescit  edilerek  namaz  kılınmasının  emredildiği  bildirilir . Ayet  namazların  tek  tek  değil , cemaatle  kılınmasını  ima  eder . Zira  bu  teşebbüs  ruhun  dirilişi , dağılmış  cemaatin  toparlanması  ve  güçlerini  düşmana  karşı  birleştirmesi  manasına  gelir .
            Hz.  Musa’nın  ölümünden  sonra  liderliği  Yeşu  devralır  ve  Kenan  toprakları  da  onun  zamanında  ele  geçirilmiştir . Kenan’a  girdikten  sonra  Yahudiler , göçebe  hayat  şeklinden , zirai  faaliyete  dayanan  yerleşik  hayata  geçmişlerdir . Böylece  göçebe  çobanlar , bu  yeni  düzende  çiftçi  ve  zanaatkâr  olmuşlardır . En  önemli  nokta  ise aşiret  hayatının  sona  ererek  millet  görünümü  kazanmaları , içtimai  ve  siyasi  açıdan  milletleşme  süreci  içine  girmeleri  olmuştur . Hz.  Musa  sonrası  dönem , Yeşu  ve  Hâkimler  dönemi  olarak  adlandırılır . Yeşu  yerleşik  hayata  geçerken  daha  çok , halkının  rahat  ve  huzur  içinde  ikametini  hedef  aldığından , ibadetten  çok  savaş  ön  plana  çıkmaktadır .
            Yerleşim  sonrası   dönemde , Hâkimler  devrinde  İsrail  oğulları , Kenanlıların  inançlarının  tesiri  altında  kalmışlar , tanrıları  Baal’ı  ilah  olarak  benimsemişlerdir . Allah’a  ibadet  için  yapılan  yerleri  bırakarak  çoğu  kez  Kenani  mabetlerini  kullanmışlar , hatta  bazen  halk  Allah’a , Baal  ve  Astorte’ye  aynı  yerde  ibadet  etmişlerdir . Aslında  bu  bir  bozulma  zamanıdır . Halk , Allah’ın  saf  ibadetini  Baal’inkiyle  birleştirmiştir . Özellikle  yerleşim  sonrası  dönemde , Hâkimler  Kitabında  da  yansıtıldığı  gibi , iki  itikadın  - Kenani  dini  ve  Yahvizm – karıştığı  bir  hareketin  ortaya  çıktığı  ve  Yahvizmin , Kenani  dininin  seviyesine  düştüğü  görülmektedir . On  Emir’deki  prensiplere  zıt  olarak  yabancı  uygulamalar  ortaya  çıkmıştır . Baal  için  mezbahlar  inşa  etmişlerdir . Filistin’deki  komşularının  dini , edebi  ve  fenni  kültürleriyle  çok  sayıda  putlara  inanmaları  sonucu  Allah’tan  daha  fazla  uzaklaşmışlardır . Din , bereket  dini  haline  dönüşmüştür . Yahudiler  her  alanda  Kenanlıların  tesiri  altında  kalmış , onlardan  tarım  ve  bağcılık  sanatlarını  öğrenmişlerdir . Bunlarla  ilgili  yerel  ayinler  ilave  ederek  ibadetlerini  Kenan  adetlerine  göre  mahalli  kutsal  yerlerde  yapmaya  başlamışlardır . İtikadı  ve  ameli  bozulmayla  birlikte , ahlaki  standartların  da  bozulduğu  görülmüştür .
            Hz.  Davut  zamanında  siyasi  ve  askeri  öneminden  dolayı  fetihten sonra  Kudüs’ü  başkent  ilan  ederek bir  kraliyet  mabedi  inşa  etmiştir . Ahit  Sandığı  Filistinlilerden  geri  alınarak  şehre  getirilmiştir . Hz.  Musa’dan  intikal  eden  Yahvizmin  bu  kadim  sembolü  başşehre  hem  dini , hem  de  politik  bir  prestij  kazandırmıştır .
            Mabetlerde  yapılan  ibadetlerde  dua  ve  kurban  ibadetlerinin  olduğu  anlaşılmaktadır . Özel  olaylarda  genellikle  bir  koyun  veya  keçi  kesilmiş , kurbanın  kanı  mezbahın  üzerine  atılmış , iç  yağı  mezbahta  yakılmış , et  kaynatılarak  kişinin  ailesi  ve  misafirleri  tarafından  yenilmiştir . Fevkalade  olaylarda  kurbanın  tamamı  mezbahta  yakılmıştır . Yahudiler  yıllık  bayramlarda  bu  mabetlerde  halkalar  oluşturmuşlar , özel  günlerinde  taze  meyve  ve  kurbanlarını  sunmak  için  toplanmışlardır . Bu  ibadetin  karakteristik  özelliği   neşe , müzik , dans  ve  eğlencenin  olmasıdır .
            İsrail  oğullarının  göçebelikten  kurtularak  yerleşik  tarım  toplumu  hüviyeti  kazanmalarından  sonra   Allah’a  ( Yahve ) yaptıkları  o  eski  basit  ibadet  şekli , aşırı  tutucu  hale  dönüşmüştür . Bu  dönemde  görülen  ibadetle  ilgili  diğer  bir  gelişme  de  büyük  bayramların  zirai  esaslar  üzerine  olmasıdır . Samuel  ve  Hz.  Davut  zamanında  Allah’a  ibadet  yeniden  kuvvetlenmiş, putlara  tapma  şiddetle  kınanarak  bertaraf  edilmiştir .
            Hz.  Davut , Kudüs’ü  fethettikten  sonra , Allah’ın  şanını  yüceltmek  ve  sandığı  muhafaza  etmek  için  bir  mabet  inşa  etmeyi  düşünmüştür . Ancak  rab , Hz.  Davut’a  çok   kan  dökmesi  ve  savaşçı  olması  sebebiyle  mabet  inşa  edemeyeceğini , onun  yapımının  ancak  oğlu  Hz.  Süleyman’a  nasip  olacağını  bildirmiştir . Hz.  Süleyman  Mısır’dan  çıkıştan  480  yıl  sonra  ( M.Ö.  967  veya  953 ) mabedi  tamamlamıştır . Yahudiler  burayı  dinlerinin  merkezi  olarak  telakki  ettiler  ve  ona  doğru  yöneldiler . Yahve’nin , bu  mabedi  kendi  adına  tahsis  ettiğine  ve  mabedin  içindeki  derin , karanlık  ve  gizli  odasında  hazır  bulunduğuna  inanmaya  başladılar . Zamanla , Yahve’ye  hakiki  olarak  ibadet  eden  kimsenin , O’na  sadece  Kudüs’teki  mabette  bir   kurban  takdim  edebileceği  anlayışı  hâkim  oldu . Mabet , kurban , dua  ve  şükür  maksadıyla  bütün  halkın  toplandığı  bir  yer  haline  geldi . Kurban  ibadetine  ilaveten  Levililer  çenklerin , santurların  ve  zillerin  eşliğinde  her  sabah  ve  her  akşam  Rabbe  şükür  ve  hamt  etmek  için  ilahiler  terennüm  ederlerdi . Bayramlarda  bütün  Yahudadan  birçok  insan  Süleyman  Mabedine  sel  gibi  akardı . Hz.  Süleyman  bu  bayramlarda  mahiyetiyle  birlikte  mabede  gider , kurban  keser , ibadetin  yapıldığı  yere  girerek  secde  ederdi .
            Sürgünden  önceki  ibadetin  en  belirgin  özelliği , neşelenmek  için  Allah’ın  huzuruna  gelinmesi  şeklinde  tezahür  etmektedir . Öşürlerini , turfandalarını , kurban  takdimlerini  mabede  getirirlerdi . Müzik , sololar , şükran  ilahileri , danslar , bütün  enstrümantal  çeşitleriyle  tören  olayları , buhur  yakmak , nasihat , kutsal  okumalar , temenniler , dualar , adaklar , akşam  ve  gece  ibadetleri , iman  ikrarlarının  ( amentü ) söylenmesi  ve  itiraf , kutsal  yemek  ve  mezbah  ateşinin  temizlenmesi  gibi  dini  karakterler  mevcuttu . Mabet  milli  hayatın  merkezi  oldu . Böylece  halk  Mabedi , onun  ihtişam  ve  merasimini , müziğini , levililerin  şarkılarını , kohenlerin  hizmetlerini , baş  konen’in  duruşunu  ve  kutsamasını , ibadet  yerinde  derin  bir  sessizlik  içinde  ibadet  edenlerin  secde  etmelerini  çok  benimsedi .
            Hz.   Süleyman’ın  ölümünden  sonra  memleket  iki  oğlu  arasında    taksim  edildi . Kuzey’de  İsrail  devleti , güneyde  Yahuda  devleti  kuruldu . Zengin  olan  Kuzey  krallığında  yaşayanlar  müreffeh  bir  hayat  sürüyorlar , ancak  Kenanilerin  adetlerini  benimseyerek  onların  ilahları  Baal’a  tapıyorlardı . Güney  krallığında  yaşayanlar  ise  fakirdiler  ve  ilah  olarak  Allah’a / Yahve’ye  tabi  idiler . Zamanla  Kenanilerin  de  tesiriyle  ibadet  saflığını  kaybederek  bozulmaya  başladı . Hz.  Süleyman’ın  yaptırdığı  mabet , ancak  dört  asır  ayakta  kalabildi . Kuzey’deki  İsrail  krallığı  M.Ö.  719  yılında  Asurlular  tarafından , Güney’deki  Yahuda  krallığı da  M.Ö.  586’da  Babil  krallığı  tarafından  işgal  edildi . Kudüs  ve  mabet  tahrip  edildi . İşgal  neticesinde  Yahudiler  esir  alınarak  uzun  bir  esaret  hayatı  sürecekleri  Babil’e  sürgün  edildiler . Yıllarca  süren  Babil  esareti , Yahudilik  temellerinin  atıldığı  yer  olması  açısından  önemlidir . Bu  devrede  Kudüs’teki  mabedin  yerini  cemaat  kavramı  almış  , kutsal  diyara  bağlılıklarından  dolayı  bayramlar  da  kutlanmamıştır . Bunların  hepsinin  yerini  tek  dini  gün  olarak  şabat  aldı . M.Ö.  530  yılında  Babil , İranlılar  tarafından  zapt edildi . Yahudiler  yıllar  süren  Babil  esaretinden  İran  imparatoru  Koreş’in  sayesinde  kurtulup  tekrar  Filistin’e  döndüler .
             Yahudiler , Babil  esaretinden  ( M.Ö.586-538 )  sonra  Pers  yönetimine  ( M.Ö.  538-332 ) , Pers  devleti  M.Ö. 332  yılında  Büyük  İskender  tarafından  yıkılınca  Grek  hâkimiyetine  ( M.Ö.332- 168 ) girdiler . M.Ö. 2.y.y. da  pagan  kültürünü  empoze  etmeye  çalışan  yabancı  derebeylere  karşı  koydularsa  da  başarılı  olamadılar . Sonunda  Suriye  kralı  IV.  Antiochus , Tora  çalışmalarını  ve  bunları  izlemeyi  yasakladı . Yahudi  dinine  göre  amel  edenleri  idamla  cezalandıracağını  ilan  etti . M.Ö.  167 ‘de  Mabedin  orijinal  mezbahı  üzerine  Zeus  için  bir  mezbah  inşa  etti  ve  ona  kurbanlar  takdim  ettirdi . Domuz  gibi  Yahudilerce  mundar  addedilen  hayvanlardan  kurban  kestirdi . Bu  ve  benzeri  zorba  hareketleri  sonucu  çıkan  isyanda  Judas  Makabi  idaresindeki  Yahudiler  IV.  Antiochus’un  ordusunu  yenerek  bir  barış  anlaşması  yaptılar . Judas  yabancı  kirliliklerden , heykellerden  mabedi  temizledi . Bu  olaydan  sonra  yaklaşık  yüz  sene  kadar  hâkimiyet  Yahudilerde  kaldı . M.S.  70  yılında  Titus  idaresindeki  Romalı  askerler , Roma  hâkimiyeti  ve  baskısına  isyan  eden  Yahudilere  karşı  harekete  geçerek   Kudüs’ü  zapt etti . Bu  savaş  sonrası  bütün  şehir  yandı  ve  mabedin  sadece  batı  duvarı  ( ağlama  duvarı )  kaldı . Kaçıp  gizlenen  ve  karşı  koyan  bütün  Yahudiler  öldürüldü . Yahudi  esirler  ise  Romalıların  emrinde  çalıştırılmak  üzere  Mısır’a  götürüldüler . Binlerce  Yahudi  Kudüs  ve  çevresinden  kovuldu .
            Bölük  bölük  Filistin’i  terk  eden  Yahudiler , sürgüne  gönderildikleri  yerlerde , Allah’a  ibadet  ve  dua  etmeye  devam  ettiler . Kudüs’te  olmamaları  sebebiyle  kurban  takdim  edemediler ancak  sürgünde  inşa  ettikleri  yeni  mabetlerde  ( Sinagog )  dua  ve  kutsal  yazı  okumaları  gibi  diğer  yollarla  Allah’a  ibadet  etmeyi  sürdürdüler . Özellikle  sofu  ve  mistik  temayüllü  bir  mezhep  olan  Hasidilerden  seçkin  bir  sınıf  dua  için  düzenli  olarak  toplanıyor  ve  yüzlerini  Kudüs’e  doğru  çeviriyorlardı . Hz.  Musa  hayatta  iken  bayramlarda  toplanan  cemaate  Tora  nasıl  okundu  ise , İşa’ ya  zamanında  halk  peygamberlerden  eğitim  almak  ve  dua  etmek  için  mabedin  avlusunda  nasıl  toplandılarsa , Ezra  da  mabette  toplanan  cemaate  Tora’dan  pasajlar  okudu . ‘’ Ve  Ezra  büyük  Allah’ı , Rabbi  takdis  etti ; ve  bütün  kavim  ellerini  kaldırarak  Âmin , Âmin  diye  karşılık  verdiler  ve  baş  eğdiler  ve  yere  kapanıp  Rabbe  secde  kıldılar . Kavme  şeriat  anlatıldı  ve  kitaptan , Allah’ın  şeriatından  açıkça  okudular  ve  manasını  verdiler  ve  okuduklarını  onlara  anlattılar . ‘’ Nehemya  8- 5…8.  Allah’ın  adı  söylendiğinde  insanlar  başlarını  öne  eğerlerdi .
            M.S. 70  yılında  II.  Mabedin  yıkılmasıyla , kurban  takdimesi , hahamlar  tarafından  ‘’Kalbin  ibadeti ‘’  olarak  işaret  edilen , sinagogdaki  dua  ile  yer  değiştirdi . Bu  dualar  kurbanların  kesildiği  vakitlere  uyduruldu . Sinagog , sadece  bir  dua  evi  değil , aynı  zamanda  bir mütalaa , tahsil , araştırma  ve  cemaatle  ilgili  her  türlü  sosyal  faaliyetlerin  icra  edildiği  bir  toplanma  yeri  idi . Hz.  Musa’nın  erkeklere , Tevrat’ı  dinlemeleri  için  haftada  bir  gün  diğer  işlerini  terk  etmeleri  gerektiğinden  söz  etmesi , genellikle  sinagogun  varlığına  referans  olarak  anlaşıldı . Yahudilikte  ibadet  hem  ferdi , hem  de  cemaat  halinde  yapılabilir . Ferdi  ibadet  evlerde , cemaatle  yapılan  ibadetler  ise  sinagogda  gerçekleştirilir . Yahudi  sinagogunda  sabah , ikindi  ve  akşam  olmak  üzere  üç  vakit  ibadet  vardır . Sinagog  ibadeti  dua , Tora  ve  Peygamber  okumaları  ile  kutsamadan  oluşur . Cemaat  dua  sırasında  ayakta  durur  ve  âmin  diyerek  dualarını  tamamlar . İbadetin  en  önemli  kısmını  Tora’nın  bir  ya da  birden  çok  tomarının  saklandığı  sandığın  açılışı , Tora’nın  törenle  getirilişi  ve  cemaate  okunuşu  teşkil  eder . Tora’nın  dualarla  getirilişi  sırasında  herkes  ayağa  kalkar , ona  doğru  dönülür , baş  eğerek  selamlanır . Bu  durum  o  geçene  kadar  devam  eder , çünkü  onlar  asla  Tora’ya  arkalarını  dönmezler . Sonra  Tevrat  tomarının  örtüsü  açılır , herkesin  görmesi  için  yukarı  kaldırılır , okuma  masasının  üzerine  konur  ve  o  güne  ait  bölüm  açılarak  okunulur . Okumaya  Tora’yı  öperek  başlanılır , okurken  ayakta  dimdik  durmalı , kelimeleri  anlaşılır  ve  akılcı  bir  dille  telaffuz  etmeli  ve  üç  bölümden  fazla  okumamalıdır . Okuma  bittiğinde  tomar  sandığa  konulmadan  önce  ‘’ Bu  Musa’nın  İsrail  oğullarının  önüne  koyduğu  kanundur . İdrak  edene  o  bir  hayat  ağacıdır . ‘’ denir . Tora’dan  sonra   Peygamberlere  ait  kitaplardan  bir  bölüm  okunur . Bunu  da  geleneksel  ilahi  ve  dualar  izler . İbadet kohen  tarafından  söylenen  kohen  kutsaması  ile  son  bulur . Reformcu  sinagoglarda  baş  açık  olarak  sinagoga  girmeye  müsaade  edilse  de , ibadet  esnasında  başların  örtülü  olması  gerekir . Baş  açık  olarak  sinagoga  girmek , oranın  kutsallığına  ve Tanrı’ya  saygısızlık  olarak  kabul  edildiğinden,


Yahudi  erkekleri  kıpa  denilen  bir  başlık  giyerler , omuzlarına  talit  adı  verilen  beyaz  bir  dua  atkısı  örterlerdi . Kadınlar  da  başlarını  örtülü  tutarlar . Sinagogdaki  toplu  ibadette  kadınlarla  erkekler  bir  arada  oturmazlar. Kadınlar  ya  arka  taraftaki  ya da  yanlardaki  perde  ya da  kafesle  kapatılmış  maksurelerde  otururlar. Bunun  sebebi , kadınların  erkeklere  mahrem  olması  değil , ibadetin  erkeklere  hasredilmesi  telakkisinden  doğan  bir gelenek  olmasıdır . Sinagoga  gitmek  özendirilmiş  ve  ‘’ kim  kendi  şehrinde  bir  sinagog  olduğu  halde  dua  etmek  için  ona  girmezse , kötü  komşu  olarak  adlandırılır ‘’ denmiştir . Kişi  sinagoga  giderken  acele  etmeli , fakat  oradan  ayrılırken  aceleci  davranmamalıdır . Dua , sadece  kurbandan  değil , salih  amellerden  de  büyük  olarak  kabul  edilmiştir . Takdimeler , dua  ve  ibadetlerin  aksine , insanın  malından  bir  şeyi , maddi  mezbahta  takdim  etmesinden  ibarettir . Dua  ise  insan  nefsinden ,kalpten  olan  ruhi  bir  şükür   takdimesidir . Gerçek  tövbe , salih  amel  ve  şerri  işlemeden  kaçınmanın  takdime  ve  kurbanlardan  tercih  edilen  olduğu , duaların , kurbanların  yerine  daha  geçerli  olduğu  beyan  edilmiştir .  ‘’ Kendinizle  beraber  sözler  götürün , ve  Rabbe  dönün . O’na  deyin : Her  fesadı  bağışla  ve  bizi  inayetle  kabul  et . (Bizi  kayır , lütufta  bulun ) Boğalar  yerine  dudaklarımızın  takdimeleri  ile  ödeyeceğiz . ‘’ Hoşea  14 – 2 . Hahamlar  duayı  ‘’ kalbin  ibadeti ‘’   olarak   adlandırırlar  ki  bu   ifadenin  kökeni , Tevrat’a  dayanmaktadır . ‘’ Ve  bana  yürekler  ile  feryat  etmediler . ‘’  Hoşea  7 – 14 .  ‘’ Rabbe  hamt  edin. Doğruların  meclisinde  ve  cemaatte , bütün  yüreğimle  Rabbe  şükredeyim . ‘’  Mezmurlar   111 – 1. Hz.  Yakup’un  temel  ihtiyaç  maddeleri  için , ‘’ Ve  Yakup  adak  adayıp  dedi : Eğer  Allah  benimle  olursa  ve  gitmekte  olduğum  bu  yolda  beni  tutarsa , ve  bana  yemek  için  ekmek  ve  giymek  için  esvap  verirse , ve  selametle  babamın  evine  dönersem , o  zaman  Rab  bana  Allah  olacak ‘’ Tekvin  28 – 20 . Eliezer’in    işini  rast  getirmesi  için  ‘’ Ya  Rab , efendim  İbrahim’in  Allah’ı , niyaz  ederim , bugün  işimi  rast  getir  ve  efendim  İbrahim’e  lütfeyle . ‘’  Tekvin  24 – 12 . , Hz.  İbrahim’in , Sodom’ un  kurtulması  için ; ‘’  Ve  İbrahim  yaklaşıp  dedi : Salih’i  kötü  ile  beraber  yok  edecek  misin ? Belki  şehrin  içinde  elli  salih  vardır , içinde  olan  elli  salih  için  bağışlamayıp  yeri  yok  edecek  misin ? Böyle  yapmak  senden  ırak  olsun , salih  de  kötü  gibi  olsun  diye , salih’i  kötü  ile  beraber  öldürmek  senden  ırak  olsun ; bütün  dünyanın  hâkimi  adalet  yapmaz  mı ? Ve  Rab  dedi : Eğer  Sodom’da , şehrin  içinde , elli  salih  adam  bulursam , bütün  yeri  onların  hatırı  için  bağışlayacağım. Ve  İbrahim  cevap  verip  dedi : Ben  toz  ve  külüm , ve  işte , şimdi  Rabbe  söylemeyi  üzerime  aldım, belki  elli  Salih’ten  beşi  eksilir , kırk beş  kişi  için  bütün  şehri  harap  edecek  misin ? Ve  dedi: Eğer  orada  kırk beş  kişi  bulursam , harap  etmeyeceğim . Bir  kere  daha  O’na  söyleyip  dedi : Belki  orada  kırk  kişi  bulunur . Ve  dedi : Kırk  kişinin  hatırı  için  yapmayacağım . Ve  dedi : Şimdi  Rab  darılmasın , ve  söyleyeceğim ; belki  orada  otuz  kişi  bulunur . Ve  dedi : Eğer  orada  otuz  kişi  bulursam , yapmayacağım . Ve  dedi : İşte , şimdi  Rabbe  söylemeyi  üzerime  aldım ; belki  orada  yirmi  kişi  bulunur . Ve  dedi : Yirmi  kişinin  hatırı  için  harap  etmeyeceğim . Ve  dedi : Şimdi  Rab  darılmasın  ve  ancak  bir  kere  daha  söyleyeceğim ; belki  orada  on  kişi  bulunur . Ve  dedi : On  kişinin  hatırı  için  harap  etmeyeceğim . Ve  Rab  İbrahim’le  konuşmayı  bitirince  gitti ; İbrahim  de  yerine  döndü . ‘’  Tekvin  18 – 23…33. , Hz.  Musa’nın , İsrail  kavminin  suçlarının  bağışlanması  için  Çıkış 32– 31.32., Yeşu’nun  galibiyet  için ; Yeşu  7 – 6..9. , peygamberlerin  halkı  adına ; Yeremya  14 - 1..9. , Daniel’in  İsrail  kavminin  bağışlanması  için ; ‘’ Ve  çulda , ve  külde , dua  ile  ve  yalvarışlarla , oruçla  Rab  Allah’ı  aramak  için  ona  yöneldim . Ve  Allah’ım  Rabbe  dua  ettim , ve  itiraf  edip  dedim : Ah , ya  Rab , kendini  sevenlerle  ve  emirlerini  tutanlarla , ahdi  ve  inayeti  koruyan , büyük  ve  korkunç  Allah’a , biz  suç  ettik , ve  sapıklık  ettik , ve  kötülük  işledik , ve  senin  emirlerinden  ve  hükümlerinden  saparak  asi  olduk , ve  krallarımıza , reislerimize , ve  atalarımıza , ve  bütün  memleket  kavmine , senin  isminle  söylemiş  olan  peygamber  kullarını  dinlemedik . Ya  Rab , adalet  sana  ve  bugün  olduğu  gibi , yüzler  utancı  bizlere ,Yahuda  erlerine , ve  Yeruşalimde  oturanlara , ve  sana  karşı  işlemiş  oldukları  hainlikten  ötürü  kendilerini  sürmüş  olduğun  bütün  memleketlerde , yakında  ve  uzakta  olan  İsrail’in  hepsine . Ya  Rab , yüzler  utancı  bizlere , krallarımıza , reislerimize , ve  atalarımıza , çünkü  sana  karşı  suç  ettik . Rahmetler  ve  bağışlama  Allah’ımız  Rabbindir , çünkü  ona  karşı  biz  asi olduk  ve  peygamber  kulları  eliyle  önümüze  koymuş  olduğu  şeriatlarında  yürümek  üzere , Allah’ımız  Rabbin  sözünü  dinlemedik . Ve  senin  sözünü  dinlemesinler  diye , bütün  İsrail  saparak , senin  şeriatından  öne  geçtiler ; ve  Allah  kulu  Musa’nın  şeriatında  yazılmış  olan  ant  ve  lanet  üzerimize  döküldü . Çünkü  O’na   karşı  suç  ettik . Ve  üzerimize  büyük  kötülükler  getirerek , bize  karşı  ve  bize  hükmetmekte  olan  hakimlerimize  karşı  sözlerini  pekiştirdi ; çünkü  Yeruşalim’e  yapıldığı  gibi  bütün  gökler  altında  yapılmamıştır . Musa’nın  şeriatında  yazılmış  olduğu  gibi , bütün  bu  kötülükler  başımıza  geldi ; fakat  fesatlarımızdan  dönelim  ve  senin  hakikatinde  anlayışlı  olalım  diye  Allah’ımız  Rabbin  yüzünü  dilemedik . Ve  kötülüğü  üzerimize  getirmekte  Rab  uyanık  davrandı , ve  onu  üzerimize  getirdi ; çünkü  yaptığı  bütün  işlerinde  Allah’ımız  Rab  adildir , ve  onun  sözünü  biz  dinlemedik . Ve  şimdi , sen  ki , kavmini  Mısır  diyarından  kuvvetli  bir  el  ile  çıkardın , ve  bugün  olduğu  gibi  kendine  nam  kazandın , ey  Allah’ımız  Rab , biz  suç  ettik , biz  kötülük  ettik . Bütün  adaletli  işlerinden  ötürü , ya  Rab , sana  niyaz  ederim , kendi  şehrinden , Yeruşalimden , mukaddes  dağından  öfken  ve  kızgınlığın  dönsün ; çünkü  bizim  suçlarımız  ve  atalarımızın  fesadı  yüzünden  Yeruşalimle  kendi  kavmin  çevremizdekilerin  hepsine  rüsvay  oldu . Ve  şimdi , ey  Allah’ımız , bu  kulunun  duasını  ve  yalvarışını dinle  ve  viran  olan  kendi  makdisinin  üzerine  yüzünü  Rab  uğrunda  parlat . Ey  Allah’ım kulağını    ve işit ; gözlerini    ve  viranelerimize  ve  isminle  çağırılan  şehre  bak ; çünkü  salâhımızdan  ötürü  değil , ancak  senin  büyük  rahmetlerinden  ötürü  yalvarışlarımızı  önüne  arz  ediyoruz . Ya  Rab , işit ; ya  Rab , bağışla ; ya  Rab , iyi  dinle  ve  yap ; kendi  uğrunda  geciktirme , ey  Allah’ım , çünkü  kendi  şehrin  ve  kavminin  üzerine  senin  ismin  çağırılıyor . ‘’ Daniel  9 – 3…19. Ezra’nın  halkın  suçları  için , ‘’ Dizlerim  üzerine  düşüp  ellerimi  Allah’ım  Rabbe  açtım , ve  dedim : Ey  Allah’ım , utanıyorum , ve  yüzümü  sana , Allah’ıma  kaldırmaya  sıkılıyorum ; çünkü   fesatlarımız  başımızdan  aştı , ve  günahımız  büyüyüp  göklere  erişti . Atalarımız  günlerinden  bugüne  kadar  büyük  günah  içindeyiz  ve  bugün  olduğu  gibi , biz  krallarımız , kâhinlerimiz , memleketler  krallarının  eline , kılıca , sürgüne , yağmaya , ve  yüz  karasına , fesatlarımızdan  ötürü  verildik . Ve  kaçıp  kurtulmak  için  arta  kalanlarımız  bırakılsın  ve  Allah’ımız  gözlerimizi  aydınlatmak  için  mukaddes  yerinde  bize  mesken  versin , ve  köleliğimiz  içinde  bize  biraz  dirilik  versin  diye  şimdi  Allah’ımız  Rab  tarafından  bir  lahza  bize  inayet  gösterildi . Çünkü  biz  köleyiz ; fakat  Allah’ımız  bizi  köleliğimizde  bırakmadı . Ve  şimdi , ey  Allah’ımız , bundan  sonra  ne  diyelim , çünkü  senin  emirlerini  bıraktık . Onları  peygamber  kulların  vasıtasıyla  emredip  dedin ; Mülk  edinmek  için  gitmekte  olduğunuz  diyar , memleketler  kavimlerinin  murdarlığı  ile  pislikleri  ağız  ağza  doldurdukları  kendilerinin  mekruh  şeyleri  ile  kirlidir . Ve  şimdi  kızlarınızı  onların  oğullarına  vermeyin , ve  onların  kızlarını  oğullarınıza  almayın , ve  onların  selametini  ve  iyiliğini  hiç  aramayın  ki , kuvvet  bulasınız , ve  memleketin  iyi  şeyini  yiyesiniz  ve  onu  oğullarınıza  ebediyen  miras  olarak  bırakasınız . Ve  kötü  işlerimizden  ötürü  ve  büyük  günahlarımızdan  ötürü  başımıza  gelen  her  şeyden  sonra , sen , ey  Allah’ımız , bizi  fesatlarımızın  layık  olduğundan  az  cezalandırdığın ve  böyle  kaçıp  kurtulanlar  bıraktığın  halde , yine  senin  emirlerini  mi  bozalım , ve  bu  mekruh  şeyleri  yapan  kavimlerle  hısımlık    edelim ? Bizi  bitirinceye  kadar  ve  artakalan  ve  kaçıp  kurtulan  kalmayıncaya  kadar  bize  karşı  öfkelenmez  miydin ? Ya  Rab , İsrail’in  Allah’ı , sen  adilsin ; çünkü  bugün  olduğu  gibi  kaçıp  kurtulan  arta  kalanlar  olarak  bırakıldık ; işte , senin  önünde  günahımızın  içindeyiz ; çünkü  bundan  ötürü  kimse  senin  önünde  duramıyor . ‘’  Ezra  9 – 6…..15.  ve  Nehemya’nın , halkın  sıkıntıları  için , ‘’ Ve  bana  dediler : sürgünden  artakalanlar  orada  büyük  düşkünlük  ve  utanç  içindedirler . Yeruşalimin  duvarı  da  yıkılmıştır  ve  onun  kapıları  ateşle  yakılmıştır . Ve  vaki  oldu  ki , bu  sözleri  işittiğim  zaman  oturdum  ve  ağladım , ve  günlerce  yas  tuttum  ve  oruç  tuttum , ve  göklerin  Allah’ı  önünde  dua  edip  dedim : Ey  göklerin  Allah’ı  Rab , kendisini  sevenlerle  ve  emirlerini  tutanlarla  ahit  ve  inayet  tutan  büyük  ve  heybetli  Allah ; niyaz  ederim , sana  karşı  işlediğimiz  İsrail  oğullarının  suçlarını  itiraf  ederken , kulların  İsrail  oğulları  hakkında  bugün  senin  önünde , gece  gündüz , bu  kulunun  ettiği  duayı  dinlemek  için , kulağın  işitici  ve  gözlerin  açık  olsun . Ben  ve  babamın  evi  suç  işledik ; sana  karşı çok  fesat  işledik  ve  kulun  Musa’ya  emrettiğin  emirleri  ve  kanunları  ve  hükümleri  tutmadık . Niyaz  ederim , kulun  Musa’ya : Eğer  hainlik  ederseniz  sizi  kavimler  arasına  dağıtacağım ; fakat  bana  dönerseniz  ve  emirlerimi  tutup  onları  yaparsanız , sürülmüş  olanlarınız  göklerin  ucunda  olsalar  bile  kendilerini  oradan  toplayacağım  ve  ismim  orada  sakin  olmak  üzere  seçtiğim  yere  onları  getireceğim , diye  emrettiğin  sözü  hatırla . Ve  onlar  büyük  kudretinle  ve  kuvvetli  elinle  kurtardığın  kulların  ve  kavmindir . Ya  Rab , niyaz  ederim , bu  kulunun  duasını  ve  senin  isminden  korkmakta  zevk  bulan  kullarının  duasını  kulağın  işitici  olsun . Nehemya  1 – 3…..11.  yaptığı  dualar , bunlara  örnek  olarak  verilebilir . Hz.  Süleyman’ın ,  Mabedin  takdisinde  yaptığı  mükemmel  adama  duası  ise  neredeyse  duanın  her  çeşidini   - prestij , şükran  duası , temenni  ve  itiraf – ifade  eder . Hz.  Süleyman’ın  duasını  daha  sonra  yazacağım .
            Abdest , eski  dinlerde  yaygın  olarak  uygulanan  kirlilikten  arınma  metodudur . Şintoist , Budist  ve  Hindular , abdesti  ayinlerinin  bir  parçası  olarak  kabul  ederler . Üç  ilahi  dinde  de  ibadetlere  başlarken  gerekli  olan  dini  temizlikle  alakalı  ortak  noktaların  olduğu  göze  çarpar . Bu  çerçevede  Tevrat’ta  yer  alan  ifadelere  bakıldığında  Yahudilikte , İslam’daki  abdeste  benzer  bir  uygulamanın  olduğu  görülür . Yahudi  geleneğinde  üç  tip  dini  temizlik  vardır : 1 ) Vücudu  tümüyle  suya  daldırmak ; bu  kohenlerin  yaptığı  temizliktir . Diğer  fertlerin  Mabede  girmeleri  için  temiz  olmaları  yeterlidir .  2 )  Elleri  ve  ayakları  yıkamak . Allah , Hz.  Musa’dan , Harun  oğullarının  ellerini  ve  ayaklarını  yıkamaları  için  bir  kazan  yapmasını , toplanma  çadırına  girdikleri  zaman  su  ile  yıkanmış  olmalarını  ister  ve  bunun , bütün  Yahudiler  için  ebedi  bir  kanun  olduğunu  ifade  eder . Çıkış  30 – 17….21.  3 ) Sadece  elleri  yıkamak .  Levililer  15 – 11.  Cinsi  münasebette  bulunan  erkek  ve  kadının  da  su  ile  yıkanması  emredilmiştir .
            Yahudiler  ‘’ Ey  İsrail , Allah’ını  karşılamaya  hazır  ol ‘’  Amos  4 -12 . , sözüne  istinaden  ibadet  hazırlıklarına  başlarlar . Bu  da  ’ kavana ‘  ile  sağlanır . Kavana  ‘ konsantrasyon , his , bağlılık’ manalarına  gelir . Bir  kişinin , zihnini  diğer  bütün  düşüncelerden  boşaltması  ve  sanki  ilahi  huzurda  duruyormuş  gibi  olmasıdır , şeklinde  tarif  edilen  kavana’nın  İslam’daki  ‘’ niyet ‘’ e  tekabül   ettiği   söylenebilir . Dua  öncesi  gerekli  temizlik  yapılmalı , temiz  kıyafetler  giyilmeli  ve  eller  huşu  ile  kavuşturulmalıdır . Gerçek  dua , dudakların  telaffuzundan  ziyade  kalpten  gelmelidir. ‘’ Göklerde  olan  Allah’a  ellerimizle  beraber  yüreğimizi  de  yükseltelim . ‘’  Yeremya’nın  Mersiyeleri  3 – 41 . , ayeti  gereği , bir  şahsın  duası , ellerini  kalbine  koymadıkça  duyulmaz . ‘’ Onların  yüreğini  pekiştireceksin , kulağını  onlara  açacaksın ‘’ Mezmurlar  10 – 18 .  ayeti  gereği , dua  eden  bir  kimse beyan  ettiği  kelimelerin  manasını  bilmelidir . Dua  esnasında  zihnini  meşgul  eden  bir  düşünce  varsa , hiç  olmazsa  bu  düşünce  gidene  kadar  beklemelidir . Başını  biraz  eğmeli  ve  hiç  bir  şeye  bakmamak  için  gözlerini  kapatmalıdır . Sağ  eli  sol  elinin  üzerinde  olduğu  halde  ellerini  kalbinin  üzerine  koymalı , saygı , korku  ve  teslimiyet  içinde , kapıda  duran  fakir  bir  dilenci  gibi , bütün  kalbiyle  dua  etmelidir . Kelimeleri  bilinçli  ve  dikkatli  olarak  telaffuz  etmelidir  .  ‘’ Hanna  ise  içinden  söylüyordu ; ancak  dudakları  kımıldıyor , fakat  sesi  işitilmiyordu . Eli  onu  sarhoş  sandı . ‘’ I. Samuel  1 – 13 . ,ayeti  gereği  bir  kimse  kelimelerini  yalnız  kendisi  işitecek  şekilde  fısıltı  ile dua  etmelidir . Kendisine  yaklaşan  bir  kimse  onun  sesini  işitmemelidir . Dua  esnasında  bir  desteğe  yaslanılmamalıdır . Hasta  olan  bir  kimse  oturarak  veya  düşüncelerini  toplayabileceği  ölçüde  uzanarak  dua  edebilir . Ağzı  ile  dua  etmesi  imkânsızsa  ima  ile  dua  edebilir . İsrail  dışında  bir  kimse  dua  etmek  üzere  kalktığında , Kudüs’e  doğru  yönelmelidir . Eğer  bir  kimse  yönünü  tespit  edemediği  bir  yerde  dua  ediyorsa , yüzünü  doğru  yöne  çevirip  çevirmediğini  bilmediği  için , kalbini  Allah’a  yöneltmelidir . Duanın  saygı  ve  edep  sınırları  içerisinde  yapılması  gerekir . ‘’ Rabbi  daima  önüme  koydum ‘’ Mezmurlar  16 – 8 . ayeti  gereği   Rabbinin  karşısında  olduğunu  hayal  etmelidir . Dua  esnasında  kişinin , kimin  önünde  olduğunu  bilmesi  ve  sesini  yükseltmemesi  gerekir . I. Krallar  18 – 28 . Talmud’ da  bu  nasihatleri  canlı  bir  şekilde  tasvir  eden  kısa  bir  hikâye  anlatılır : ‘’ Dindar  bir  adam , dualarını  yol  kenarında  söylüyordu . Bir  asilzade  geçti  ve  selam  verdi , fakat  o  selamını  almadı . Asilzade  o  ibadetini  bitirinceye  kadar  bekledi  ve  duaları  bitirdikten  sonra  şöyle  dedi : ‘ Hiçbir  işe  yaramaz , sizi  selamladığımda , selamıma  niçin  mukabele  etmediniz ? Eğer   ben  bir  kılıçla  başını  kesersem , ellerimdeki  kanını  kim  talep  eder ? Dindar , kelimelerle  gönlünü   alana  kadar  beklemesini  söyledi  ve  sonra  devam  etti : ‘ Kralın  önünde  dursan  ve  arkadaşın  seni  selamlarsa , ona  karşılık  verir  misin ? Asilzade  ‘ bir  kılıçla  başım  vurulur’  dedi . Dindar  asilzadeye , ‘ küçükten  büyüğe  delil  kullanmayız , eğer  sen , bugün  burada , yarın  mezarda  olacak  bir  insan  olan  kralın  önünde  dururken  bile  böyle  yaparsan ,  ben  diri  ve  ebedi  olan  Yüce  Allah’ın  önünde  dururken  nasıl  yapayım ? Asilzade  teskin  oldu  ve  dindar  adam  huzur  içinde  evine  döndü .
            Yahudilikte  esas  dua  ayakta  söylenir , bu  ibadette  hakim  pozisyondur . Diğer  dualar  esnasında  ise  değişik  vaziyetler  alınır . İbadet  esnasında  ayakta  durmaya  ilaveten , diz  çökmek , yere  kapanmak  (secde  etmek ) , baş  eğmek , elleri  açmak , yüzü  dizler  arasına  koymak , oturmak, eli  dudaklara  götürmek  gibi  hareketler  yapılır .
            ‘’ Senin  kızgınlığını  onlardan  döndürmek  üzere , onlar  için  iyilik  söyleyeyim  diye  senin  önünde  durduğum  zaman ….’’  Yeremya  18 – 20 .
            ‘’  Ve  Daniel  yazının  imza  olunduğunu  öğrenince  evine  gitti , ve  odasının  pencereleri  Yeruşalime  doğru  açıktı . Ve  önceleri  yaptığı  gibi , günde  üç  defa  diz  çöktü  ve  dua  etti  ve  Allah’ın  önünde  şükretti . ‘’Daniel  6 – 10 .
           ‘’ Ve  dizlerim  üzerine  düşüp  ellerimi  Rabbe  açtım .’’ Ezra  9 – 5 .
            ‘’ Ve  Yeşu  esvabını  yırttı , ve kendisi  ve  İsrail  ihtiyarları  sandığın  önünde  akşama  kadar  yere  kapandılar . ‘’ Yeşu  7 – 6 .
           ‘’ Senin  korkunla  mukaddes  mabedine  doğru  secde  kılacağım ‘’ Mezmurlar  5 – 7 .
            ‘’ Ve  Davut  bütün  cemaatin  gözü  önünde  Rabbi  takdis  etti  ve  Davut  dedi :  Sen , ezelden  ebede  kadar  mübareksin , atamız  İsrail’in  Allah’ı , Rab ! Ya  Rab , büyüklük , ve  ceberut , ve  cemâl, ve  zafer , ve  haşmet  senindir . Çünkü  gökte  ve  yerde  olan  her  şey  senindir . Ya  Rab , krallık  senindir , ve  sen , baş  olarak  her  şeyden  yükseksin . Ve  servetle  izzet  senden  gelir , ve  sen  her  şeye  hakimsin ; ve  kudretle  ceberut  ( din , Allah’ın  her  şeyin  üstünde  olan  kudreti ) senin  elindedir  ve  herkesi  büyültmek  ve  kuvvetlendirmek  senin  elindedir . Ve  şimdi , ey  Allah’ımız , biz  sana  şükrederiz  ve  güzel  ismine  hamt  ederiz.  1.Tarihler  29 – 10…..13.
            Yahudilikte  günde  üç  defa  ibadet  edilir ; Sabah , ikindi , akşam .Daniel’in  günde  üç  defa  diz  çökmesi , dua  edip  Allah’ın  önünde  şükretmesi  ve  Mezmurlar  55 – 17 . de akşam , sabah  ve  öğle  duasından  bahsedilmesi , günde  üç  defa  ibadetin  tesis  edildiğine  işaret  eder . Sabah  ibadetinin  vakti  şafakla , yani  mavi  yünün  beyazdan  ayrılmasıyla  başlar . Sabah  ibadeti , genellikle  günlük    başlamadan  önce , çalışanların  ibadetlerini  yapmalarını  sağlamak  amacıyla  sabah  06  civarında  yapılır , yaklaşık saat  10’a  kadar  devam  eder . Fertler  kalktıklarında  yeniden  doğdukları  için  minnet  duygusu  ile  kendilerini  toplantıya  hazırlarlar , elbiselerini  giyerler , Tanrı’nın  kendilerine  verdiği  rızık  ve  sağlık  nimetleri  için  şükrederler . Yahudi  düşüncesine  göre , Tanrının  gözetimindeki  hayatın  her  anı  bir  mucizedir . O , Yahudi’ye  direnç  kazandırır , O’nun  bilgisi  ümit  verir . O’nun  yaratıcı  gücüne  şahit  olan  her  hayat  , O’na  şükreder . Sabah  ibadeti , Yahudi’yi  hayat  yolunda  hazırlar ; akşam  ibadeti , hesap  vermeye  davet  eder . İkindi  ibadeti  ise  başarılı  olup  olmadığı  hususunda  düşünmeye  çağırır . Günlük  dualara  ek  olarak  Talmud , dünyada  yarattığı  iyi  ve  harikulade  şeyler  için , insanın  Allah’a  bağlılığını  ve  minnettarlığını  tasdik  eden  hayır  duaları  söylenmesini  emreder . Yemeklerden  önce  ve  sonra  söylenmesi  gereken  şükür  duaları , iyi  veya  kötü  bir  haber  işittiğinde , yeni  bir  şey  aldığında , her  önemli  işin  başlangıcında, her  önemli  olay  ve  tecrübede  okunan  dualar  vardır . Bunun  sebebi , hayatın  her  faaliyetinde , her  yerde  ve  her  zaman  Allah’ı  düşünmekten  gafil  olmamak  ve  kişilerin  düşüncelerinin  Allah  ile  olmasını  sağlamaktır .
             Yahudilerin  ibadetlerinden  bahsederken  şöyle  düşündüm ; Yüce  Allah  bu  ibadetlerine rağmen  Yahudileri  niçin  lanetledi . ‘’ Gerçek  şu  ki , bu  ilahi  öğretiye  inananlar , Yahudi  inancına  bağlı  olanlar  ve  Sabiiler , Hıristiyanlar  ve   bir de , Allah’tan  başka  varlıklara  tanrısal  nitelikler  yakıştıranlar  arasındaki  hükmü  kıyamet  günü  Allah  verecektir ; çünkü  Allah  her  şeye  tanıktır.‘’ Hac  Suresi  17.  Ayet . , ‘’ Kuşkusuz , bu  ilahi  kelama  iman  edenler  ile  Yahudi  inancının  takipçilerinden , Hıristiyanlardan  ve  Sâbiilerden , Allah’a  ve  ahiret  gününe  inanmış , doğru  ve  yararlı  işler  yapmış  olanların  tümü  Rablerinden  hak  ettikleri  mükâfatlarını  alacaklardır ; ve  onlar ne  korkacak , ne  de  üzüleceklerdir . ‘’  Bakara  Suresi  62.  Ayet . , ‘’ Bu  ilahi  kelama  iman  edenler  ve  Yahudi  itikadına  uyanlar  ile  Sabiiler  ve  Hıristiyanlardan , Allah’a  ve  ahiret  gününe  inanıp , doğru  ve  yararlı  fiillerde  bulunanlar , ne  korkacak  ne  de  üzüleceklerdir . ‘’ Maide  Suresi  69. Ayet.
            Bu  ayetler , İslam’ın  temel  bir  doktrinini  inşa  etmektedir . Başka  hiçbir  itikat‘ da  benzeri  olmayan  bir  görüş  zenginliği  ile , ‘’ kurtuluş ‘’  fikri , burada  sadece  üç  şarta  bağlanmıştır : Allah’a  iman , hesap  gününe , ahirete  iman  ve  hayatta  doğru  ve  yararlı  işler  yapmak . Yani  sadece  ben  Müslümanım  demenin  kurtuluş  olmayacağı  gibi  bu  üç  şartı  yerine  getiren  Yahudi  de , ne   korkacak , ne  de  üzülecek . Yahudiler niçin  defalarca  Allah’ın  lanetine  uğradıklarını  dualarında  zaten  kendileri  de  itiraf  ediyorlar . Peki , Kur’an  ne  diyor , Yahudiler  için . Ama  önce  Hz.  Süleyman’ın  mükemmel  duası :  
            Ve  Süleyman  Rabbin  mezbahı  önünde , İsrail’in  bütün  cemaati  karşısında  durup  ellerini  göğe  açtı ; ve  dedi : Ya  Rab , İsrail’in  Allah’ı , ne  yukarıda  gökte  ve  ne  aşağıda  yerde  senin  gibi  Allah  yoktur ; sen  bütün  yürekler  ile  önünde  yürüyen  kullarınla  ahdi  ve  inayeti  tutarsın ; sen  babam  Davud  kuluna  vadettiğini  tuttun ; evet , ağzınla  söyledin , ve  bugün  olduğu  gibi  elinle  yerine  getirdin . Ve  şimdi , ya  Rab , İsrail’in  Allah’ı  , babam  Davud  kuluna : Sen  önümde  yürüdüğün  gibi  önümde  yürümek  için  ancak  çocukların  yollarına  dikkat  ederlerse , İsrail  tahtına  oturmak  için  önümde  bir  adamın  eksik  olmayacaktır , diye  söylediğini  tut . Ve  şimdi, ey  İsrail’in  Allah’ı , niyaz  ederim , babam  Davud  kuluna  söylediğin  söz  doğru  çıksın . Fakat gerçek , Allah  yerde  sakin  olur  mu? İşte , gök  ve  göklerin  göğü  seni  alamaz ; nerede kaldı  ki , benim  bu  yaptığım  ev ! Fakat  ya  Rab  Allah’ım , bugün  senin  önünde  bu  kulunun  ettiği  feryadı  ve  duayı  işitmek  için  bu  kulunun  duasına  ve  yalvarışına  yönel ; ta  ki , bu  kulunun  bu  yere  doğru  edeceği  duayı  işitmek  için  gözlerin  bu  eve ; ismim  orada  olacaktır  dediğin  yere , gece  gündüz  açık  olsun . Ve  bu  yere  doğru  dua  ettikleri  zaman , bu  kulunun  ve  kavmin  İsrail’in  yalvarışını  işit ; gökte  meskeninde  işit  ve  işitince  bağışla .
            Bir  adam  komşusuna  karşı  suç  ederse  ve  yemin  etsin  diye  ona  bir  ant  yükletilirse  ve  gelip  bu  evde , mezbahının  önünde  yemin  ederse ; o  zaman  gökte  işit  ve  yap , ve  kötünün  yolunu  kendi  başına  getirmek  için  onu  kötüleyerek , ve  Salih’e  salâhına  göre  vermek için  onu  haklı  çıkararak  kullarına  hükmet .
            Kavmin  İsrail  sana  karşı  suç  ettikleri  için  düşman  önünde  vurulduğu  zaman , tekrar  sana  dönüp  ismini  ikrar  ederlerse , ve  bu  evde  sana  dua  ve  feryat  ederlerse ; o  zaman  gökte  işit  ve  kavmin  İsrail’in  suçunu  bağışla , ve  babalarına  verdiğin  diyara  onları  tekrar  getir .
            Sana  karşı  suç  ettikleri için  gökler  kapanıp  yağmur  olmazsa , ve  bu  yere  doğru  dua  ederlerse , ve  ismini  ikrar  ederlerse , ve  onları  alçalttığın  zaman  suçlarından  dönerlerse , o  zaman  gökte  işit , ve  kullarının  ve  kavmin  İsrail’in  suçunu  bağışla  ki , yürüyecekleri  iyi  yolu  onlara  öğretesin ; ve  kavmine  miras  olarak  verdiğin  diyara  yağmur  ver .
            Eğer  memlekette  kıtlık  olursa , veba  olursa , eğer  sam  yeli  yahut  küf , çekirge  yahut  tırtıl  olursa ; eğer  şehirlerinin  olduğu  memlekette  düşmanı  onu  kuşatırsa  ; hangi  bela , hangi  hastalık  olursa  olsun ; her  hangi  bir  adam  tarafından , bütün  kavmin  İsrail  tarafından  bir  dua  ve  yalvarış  olursa , herkes  kendi  yüreğinin  derdini  bilip  bu  eve  doğru  ellerini  açarsa ; o  zaman  gökte , meskeninde  işit , ve  bağışla , ve yap , ve  yüreğini  bildiğin  her  adama  bütün  yollarına  göre  ver , çünkü  sen , bütün  adam  oğullarının  yüreklerini  ancak  sen  bilirsin ; ta  ki , atalarımıza  verdiğin  diyarda  oturdukları  bütün  günlerce  senden  korksunlar .
            Ve  kavmin  İsrail’den  olmayan  ecnebi  de , senin  ismin  uğruna  uzak  memleketten  gelince ( çünkü  senin  büyük  ismin  ve  kudretli  elin  ve  uzatılmış  pazın  hakkında  işiteceklerdir) gelip  bu  eve  doğru  dua  edince ; gökte  meskeninde  işit , ve  ecnebinin  sana  feryat  ettiği  bütün  şeylere  göre  yap , ta  ki , kavmin  İsrail  gibi  senden  korkmak  için , dünyanın  bütün  kavimleri  senin  ismini  bilsinler , ve  yaptığım  bu  evin  senin  isminle  çağırıldığını  bilsinler .
             Eğer  kavmin , onları  göndereceğin  bir  yoldan  düşmanına  karşı  cenge  çıkarsa , ve  Rabbe, seçtiğin  şehre , ve  ismin  için  yaptığım  eve  doğru  dua  ederlerse ; o  zaman  dualarını  ve  yalvarışlarını  gökte  işit , ve  onların  davasını  gör .
             Eğer  sana  karşı  suç  ederlerse  ( çünkü  suç  etmeyen  adam  yoktur ) , ve  onlara  karşı  öfkeli  olursan , ve  onları  düşmanın  eline  verirsen , ve  onları  sürgün  edenler , uzak  olsun  yakın  olsun , düşman  memleketine  onları  sürerlerse ; fakat  sürgün  edildikleri  memlekette  düşünüp  tekrar  dönerlerse , ve : Suç  işledik , ve  sapıklık  ettik , kötülük  ettik , diyerek  kendilerini  sürgün  edenlerin  memleketinde  sana  yalvarırlarsa ; onları  sürgün  eden  düşmanların  memleketinde   bütün  yürekleriyle  ve  bütün  canları  ile  sana  dönerlerse , ve  onların  atalarına  verdiğin  memleketlerine , seçtiğin  şehre , ve  ismine  yaptığım  eve  doğru  sana  dua  ederlerse ; o  zaman  gökte , meskeninde  dualarını  ve  yalvarışlarını  işit , ve  onların  davasını  gör ; ve  sana  karşı  suç  eden  kavmini , ve  sana  karşı  ettikleri  bütün  günahlarını  bağışla , ve  onları  sürgün  edenlerin önünde  sen  onlara  rahmet  et  ki , onlar  da  onlara  acısınlar . ( Çünkü  onlar  demir  ocağın  içinden , Mısır’dan  çıkardığın  senin  kavmin  ve  kendi  mirasındırlar . ) Ta  ki , sana  her  feryat  ettikleri  zaman bu  kulunun  yalvarışını , ve  kavmin  İsrail’in  yalvarışını  işitmek  için  gözlerin  açık  olsun . Çünkü  atalarımızı  Mısırdan  çıkardığın  zaman  kulun  Musa  vasıtası  ile  söylediğin  gibi , mirası  olmak  için , sen  onları  bütün  kavimlerden  ayırdın , ya  Rab !
             Ve  vaki  oldu  ki , Süleyman  Rabbe  bütün  bu  duayı  ve  yalvarışı  bitirince , Rabbin  mezbahının  önünden , elleri  göğe  açık  olarak  dizleri  üzerine  çökmüş  olduğu  yerden  kalktı . Ve  ayakta  durdu , ve  bütün  İsrail  cemaatini  yüksek  sesle  mübarek  kılıp  dedi : Vadettiği  bütün  şeylere  göre , kavmi  İsrail’e  rahat  vermiş  olan  Rab  mübarek  olsun . Kulu  Musa  vasıtası  ile  söylediği  bütün  iyi  sözlerinden  hiç  bir  söz  boşa  çıkmadı . Allah’ımız  Rab  atalarımızla  olduğu  gibi  bizimle  beraber  olsun ; bizi  bırakmasın  ve  terk  etmesin ; ta  ki , bütün  kendi  yollarında  yürümek için , ve  atalarımıza  emrettiği  emirlerini , ve  kanunlarını , ve  hükümlerini  tutmak için  yüreklerimizi  kendisine  meylettirsin . Ve  Rabbin  önünde  yalvarışımın  bu  sözleri  gece  gündüz  Allah’ımız  Rabbe  yakın  olsun , ta  ki , bu  kulunun  ve  kavmi  İsrail’in  davasını  günü  gününe  görsün ; ta  ki , dünyanın  bütün  kavimleri  bilsinler , Rab , Allah  olan  O’dur ; O’ndan  başka  yoktur. Ve  bugünde  olduğu  gibi  onun  kanunlarında  yürümek  için , ve  emirlerini  tutmak  için yüreğiniz  Allah’ımız  Rabde  bütün  olsun . ‘’  I. Krallar  8 – 12…….61.
             Hz.  Süleyman’ın  yaşadığı  devir  Yahuda  devletinin  en  güçlü , en  geniş ,en  zengin , en  dorukta  olduğu  dönemdi . Hz.  Süleyman’ın  ölümünden  sonra  Yahuda  devleti  ikiye  bölündü  ve  artık  bir  daha  hiçbir  şey  eskisi  gibi  olmadı . Ve  birinci  sürgün  sonrası  tekrar  toparlanmaya  çalıştıkları  sıra  Nehemya’nın   ünlü  duası :
             Ve  bu  ayın  yirmi dördüncü  gününde  İsrail  oğulları , oruçlu  olarak , ve  üzerlerinde  çul  ve  başlarında  toprak  olduğu  halde  toplandılar . Ve  İsrail  zürriyeti  bütün  ecnebilerden  ayrıldılar  ve  durup  suçlarını  ve  atalarının  fesatlarını  itiraf  ettiler . Ve  oldukları  yerde  ayağa  kalktılar  ve  günün  dörtte  birinde  suçlarını  itiraf  edip  Rabbe  secde  kıldılar .
             Ve  Yeşua , ve  Kadmiel , Bani , Haşabneya ,Şerebya , Hodiya , Şebenya  ve  Petahya , Levililer  dediler : Ayağa  kalkın  ve  Allah’ınız  Rabbi  ezelden  ebede  kadar  takdis  edin ; ve  her  takdisten  ve  hamttan  üstün  olan  izzetli  ismin  mübarek  olsun . Sen , yalnız  sen  Rab’sın ; gökleri,  göklerin  göklerini , ve  bütün  ordularını , yeri  ve  onun  üzerinde  olan  bütün  şeyleri  sen  yarattın , ve  onların  hepsini  korursun ; ve  göklerin  ordusu  sana  secde  kılar . Ya  Rab , sen  O  Allah’sın  ki  Abramı  seçtin  ve  onu  Kildanilerin  Ur  şehrinden  çıkardın  ve  onun  adını  İbrahim  koydun  ve  onun  yüreğini  senin  önünde  sadık  buldun  ve  Kenanlıların , Hittilerin , Amorilerin , ve  Perizzilerin , ve  Yebusilerin ; ve  Girgaşilerin  diyarını  onun  zürriyetine  vermek  üzere  onunla   ahit  kestin , ve  sözlerini  yerine  getirdin , çünkü  sen  adilsin .
              Ve  Mısır’da  atalarımızın  düşkünlüğünü  gördün , ve  Kızıl  Deniz’in   yanında  onların  feryadını  işittin , ve  Firavunun  üzerinde , ve  bütün  kullarının  üzerinde , ve  memleketin  bütün  kavmi  üzerinde  alâmetler  ve  harikalar  gösterdin ; çünkü  onlara  karşı  azgınlık  ettiklerini  bildin  ve  bugün  olduğu  gibi  kendine  isim  kazandın . Ve  onların  önünde  denizi  yardın , ve  denizin  ortasından  kuru  yerden  geçtiler ; ve  onları  kovalayanları  enginlere , büyük  sulara , bir  taş  gibi  attın . Ve  gündüzün  bulut  direğinde , ve  yürüyecekleri  yolda  onlara  ışık  vermek  için  geceleyin  ateş  direğinde  kendilerine  yol  gösterdin . Ve  Sina  dağı  üzerine  indin , ve  onlarla  göklerden  söyleştin , ve  onlara  doğru  hükümler , ve  gerçek  şeriatlar , iyi  kanunlar  ve  emirler  verdin ve  senin  mukaddes  Sebt  gününü  onlara  bildirdin , ve  kulun  Musa    vasıtası  ile  onlara  emirler ve  kanunlar  ve  bir  şeriat  emrettin , ve  acıkınca  onlara  göklerden  ekmek  verdin , ve  susayınca  onlara  kayadan  su  çıkardın , ve  onlara  vermek  üzere  ant  ettiğin  diyarı  mülk  edinmek  için  içine  girsinler  diye  emrettin .
              Fakat  onlar  ve  babalarımız  azgınlık  ettiler  ve  enselerini  sertleştirdiler  ve  senin  emirlerini  dinlemediler  ve  söz  dinlemek  istemediler  ve  onların  arasında  yapmış  olduğun  harikalarına  anmadılar , ancak  enselerini  sertleştirip  isyanlarında  kendi  köleliklerine  dönmek  için  bir  reis  koydular . Fakat  sen  bağışlayan  , lütfeden  ve çok  acıyan , geç  öfkelenen , ve  inayeti  çok  olan  Allah’sın  , ve  onları  bırakmadın . Kendileri  için  dökme  buzağı  yaptıkları , ve , seni  Mısır’dan  çıkaran  Allah’ın  budur , dedikleri  ve  büyük  küfür  ettikleri  zaman  bile , sen  çok  merhametlerinden  ötürü  onları  çölde  bırakmadın ; onlara  yol  göstermek  için  gündüzün  bulut  direği  ve  kendilerine  ışık  ve  yürüyecekleri  yolu  göstermek  için  geceleyin  ateş  direği  onların  üzerinden  ayrılmadı . Ve  öğretmek  için  onlara  iyi  Ruhunu  verdin , ve  onların  ağzından  man.ı  esirgemedin , ve  susayınca  onlara  su  verdin . Ve  kırk  yıl  onları  çölde  besledin . Ve  hiç  eksikleri  yoktu ; esvapları  eskimedi , ve  ayakları  kabarmadı . Ve  onlara  ülkeler  ve  kavimler  verdin , ve  paylarına  göre  onlara  böldün ; ve  Sihonun  memleketini , Heşbon  kralının  memleketini , ve  Başan  kralı  Ogun  memleketini  mülk  olarak  edindiler . Oğullarını  da  göklerin  yıldızları  gibi  çoğalttın , ve  mülk  olarak  edinmek  için  gireceklerini  atalarına  söylediğin  diyara  onları  soktun . Ve  oğulları  girip  diyarı  mülk  olarak  edindiler , ve  onlara  keyiflerine  göre  davransınlar  diye  onları , ve  krallarını , ve  memleketin  kavimlerini  ellerine  verdin . Ve  duvarlı  şehirler , ve  yağlı  toprak  aldılar , ve  bütün  iyi  şeylerle  dolu  evler , kazılmış  sarnıçlar , bağlar  ve  zeytinlikler , ve  bol  bol  yemiş  ağaçları  mülk  edindiler ; ve  yediler , ve  doyup  semirdiler , ve  senin  büyük  iyiliğinle  zevk  buldular .
              Fakat  itaatsizlik  ettiler , ve  sana  karşı  asi   oldular , ve  senin  şeriatını  arkalarına attılar ve  onları  döndürmek  için  kendilerine  karşı  şehadet  eden  senin  peygamberlerini  öldürdüler ve  büyük  küfürler  ettiler . Ve  düşmanlarının  eline  onları  verdin , ve  onları  sıkıştırdılar , ve  sıkıntıları  vaktinde  sana  feryat  ettiler , ve  sen  göklerden  işittin , ve  çok  merhametlerine  göre  onlara  kurtarıcılar  verdin , bunlar  da  düşmanlarının  elinden  onları  kurtardılar . Fakat  rahat  bulunca  yine  senin  önünde  kötülük  ettiler , bundan   dolayı  düşmanlarının  elinde  onları  bıraktın , ve  üzerlerinde  saltanat  sürdüler ; fakat  onlar  dönüp  sana  feryat  edince  göklerden  işittin ; ve  rahmetlerine  göre  çok  kereler  onları  kurtardın , ve  onları  kendi  şeriatına  döndüresin  diye  onlara  karşı  şehadet  ettin . Fakat  azgınlık  ettiler , ve  senin  emirlerini  dinlemediler , fakat  hükümlerine  karşı  suçlu  oldular ; o  hükümler  ki , insan  onu  yapmakla  yaşar  , ve  omuzlarını  yükten  kaçırıp  enselerini  sertleştirdiler , ve  dinlemediler . Fakat  onlara  karşı  çok  yıllar  sabrettin , ve  senin  Ruhunla , peygamberlerinin  vasıtası  ile  onlara  karşı  şehadet  ettin ; fakat  kulak  asmadılar ; ve  onları  memleketlerin  kavimleri  eline  verdin . Fakat  çok  merhametlerinden  ötürü  onları  büsbütün  bitirmedin , ve  onları  bırakmadın , çünkü  sen  lütfeden  ve  çok  acıyan  Allah’sın .
              Ve  şimdi , ey  Allah’ımız , ahdi  ve  inayeti  koruyan  büyük , kudretli  ve  heybetli  Allah , Asur  krallarının  günlerinden  bugüne  kadar , krallarımızın , reislerimizin , ve  kâhinlerimizin , ve  peygamberlerimizin , ve  babalarımızın , ve  bütün  senin  kavminin , bizim , başımıza  gelen  zahmetin  hepsi  senin  gözünde  az  görünmesin . Fakat  sen  başımıza  gelen  her  şeyde  adilsin , çünkü  hakikatle  davrandın , fakat  biz  kötülük  ettik ; ve  krallarımız , reislerimiz , kâhinlerimiz , ve  babalarımız  senin  şeriatını  tutmadılar , ve  onlara  karşı  şehadet  ettiğin  emirlerini  ve  şehadetlerini  dinlemediler . Ve  kendi  ülkelerinde , onlara  verdiğin  bol  iyilik  içinde , ve  önlerine  koyduğun  geniş  ve  semereli  diyarda  sana  kulluk  etmediler , ve  kötü  işlerinden  dönmediler . İşte  bugün  biz  köleleriz , ve  semeresini  ve  iyiliğini  yemek  için  atalarımıza  verdiğin  diyar , işte  biz  onun  üzerinde  köleleriz . Ve  suçlarımız  yüzünden  üzerimize  koyduğun  krallara  çok  mahsul  veriyor , ve   bedenlerimiz  ve  hayvanlarımız  üzerinde  keyiflerine  göre  saltanat  sürüyorlar , ve  biz  büyük  sıkıntı  içindeyiz . Ve  hep  bundan  ötürü  biz  kuvvetli  ahit  ediyoruz , ve  onu  yazıyoruz;  ve  reislerimiz , Levililerimizle  kâhinlerimiz  onu  mühürlüyorlar .  Nehemya  Bap  9
              Onların  da  kabul  ettikleri  gibi  Allah  onları  defalarca  affetti  ama  onlar  yine  azgınlık  ettiler , Allah’ın  emirlerini  dinlemediler , yerine  getirmediler . Şunu  anlamalıyız  ki  Yahudilerin  azgınlık  edenlerden ,Allah’ın  emirlerini  göz  ardı  edenlerden  en  önemli  farkları  seçilmiş  kavim  olmalarıydı . Niçin , ne  amaçla  seçildiklerini  de  unutmayalım ; onlara  Allah  tarafından , O’nun  birliğini  ve  benzersizliği  mesajını  bütün  dünyaya  ulaştırma  görevi  emanet  edilmişti . Şimdi  bu  görev  sadece  Yahudilere  mi  ait . Allah’ın  birliğini  ve  benzersizliğini  ulaştırma  görevini  üstlenmeyenlerin  vay  hallerine .
              ‘’Ey İsrail  oğulları ! Size  bağışladığım  o  nimetleri  hatırlayın  ve  Bana  verdiğiniz  sözü  tutun   ki  Ben  de  sözümü  tutayım ; ve  Benden , yalnız  Benden  sakının ! Bunun  için  de , size  geçmişte  bildirilmiş  olan  haberleri  doğrulayıcı  nitelikte  indirdiğim  bu  vahye  inanın ; onun  gerçekliğini  inkâr  edenlerin  öncüsü  olmayın ; mesajlarımı  küçük  bir  kazanca  değişmeyin ; ve  Bana , yalnızca  Bana  karşı  sorumluluk  bilinci  taşıyın! Hakkı  bâtıl  ile  örtüp  bile  bile  gizlemeyin. Namazda  dikkatli  ve  devamlı  olun , karşılıksız  yardımda  bulunun  ve  namazda  rükû  edenlerle  birlikte  rükû  edin . Siz  kendinizi  unutarak  diğer  insanlara  erdemli  olmayı    öğütlüyorsunuz – hem  de  ilahi  kelamı  okuyup  durduğunuz  halde ? Siz  hiç  aklınızı  kullanmaz  mısınız ? ‘’ Bakara  Suresi  40. …44. Ayetler .
              ‘’ Siz  hiç  aklınızı  kullanmaz  mısınız ? ‘’  En  güzel  açıklamayı  Diyanetin  tefsirinde  buldum :  ‘’Kur’an’ın  geçmiş  ümmetlerin  tarihine  ilişkin  verdiği  bilgilerde  de  sonraki  nesiller  için  mesajlar  vardır . Bu  bakımdan , söz–davranış  uyumu  şeklinde  özetlenebilecek  evrensel  ahlak  kurallarından  birini  ihlal  etmeleri  sebebiyle  Yahudileri  eleştiren  söz  konusu  ayet , bir  yandan  Yahudi  din  bilginlerinin   çelişkili  tutumları  ve   samimiyetsizlikleri  hakkında  bilgi  verirken , bir  yandan  da  genel  olarak  İslam  ümmeti , özellikle  Müslüman  din  önderleri  ve  bilginleri  için  de  bir  uyarı  anlamı  taşımaktadır . Şu  halde  kendilerini  din  bilgini , din  adamı  ya  da  din  önderi  konumunda  görenlerin  veya  öyle  tanımlayanların  bu  uyarıyı  hiçbir  zaman  hatırdan  çıkarmamaları  gerektiği  açıktır . Zira  başkalarına  iyiliği  öğütleyenlerin  kendi  yaşayışlarında  bunun  aksine  davranmaları  Kur’an’ın  reddettiği  bir  tutumdur . ‘’ Peki  ‘’Hakkı  bâtıl  ile  örtüp  gizleme  suçu  sadece  Yahudilerin  suçu  mu ? Hak  kitap  Kur’an  nasıl  gizlenir , güzel  bir  örtüyle  sarılıp  yüksek  bir  yere  konularak  mı, ne  yazıldığını  anlamadan  bir  Arap’ın  bize  kahkahalarla  güleceği  bozuk  bir  lehçeyle  okunan  Kur’an’la  mı , yoksa  Kur’an’ın  mesajından  daha  çok  Kur’an’ı  makamlarına  göre  okumak  mı , yoksa  , Kur’an’ın  harfleri  kaç  tanedir , kalın  harfler  kaç  tanedir , boğaz  harfleri hangileridir , uzatma  harfleri  nelerdir  diye  sormak  mı ? Biz  kendimizi  nasıl  sorgulayacağız ; Kur’an’a  inanıp  inanmadığımızla  mı , yoksa  Kur’an  mesajlarını , dolayısıyla  Allah’ın  mesajlarını  yerine  getirip  getirmediğimizle  mi ?
             ‘’ Ey  İsrail  oğulları ! Size  bağışladığım  nimetleri  ve  sizin  diğer  kavimlere  karşı  üstün  gelmenizi  sağladığım  günleri  hatırlasanıza ! Ve  hiçbir  insanın  ötekine  en  ufak  bir  yararının  dokunamayacağı , hiç   kimseden  şefaatin  kabul  edilmeyeceği , kimseden  fidye  alınmayacağı  ve  hiç  kimsenin  yardım  görmeyeceği  günün  mutlaka  gelip  çatacağı  bilinciyle  yaşasanıza ! Ve  hatırlayın  azapların  en  korkuncu  olarak  - ki  sizin  için  Rabbinizden  büyük  bir  imtihandı – oğullarınızı  boğazlayıp  kadınlarınızı  sağ  bırakan  Firavun  hanedanının  elinden  sizi  kurtardığımız  günleri , ve  önünüzdeki  denizi  yararak  sizi  kurtarıp , Firavun  hanedanını  gözlerinizin  önünde  boğduğumuz  günleri . Musa’yı  ( Sina  Dağı’nda ) kırk  gece  tuttuğumuz  ve  onun  yokluğunda  altın  buzağıya  tapmaya  başladığınız  ve  böylece  zalimlerden  olduğunuz , dahası , bütün  bunlardan  sonra , belki  şükredenlerden  olursunuz  diye  bu  günahınızı  affettiğimiz  günleri . Ve  hatırlayın , Musa’ya  ilahi  kelamı – böylece  doğruyu  yanlıştan  ayırt  etmek  için  kullanacağı   ölçüyü – vermiştik  ki   doğru  yola  yönelesiniz . Ve  Musa , halkına  dönüp  ‘ Ey  halkım !’ demişti , ‘ Doğrusu  buzağıya  taparak  kendinize  karşı  suç  işlediniz , o  halde  tövbe  ederek  tekrar  Yaratıcınıza  yönelin  ve  nefsinizi  yok  edin ; bu  sizin için  Yaratıcınızın  katında  en  hayırlısı  olacaktır . ‘ Bunun  üzerine  O , tövbenizi  kabul  etmişti . Çünkü  yalnız  O’dur  tövbeleri  kabul  eden , Rahmet  dağıtan . Ve  hatırlayın hani ‘ Ey  Musa , doğrusu  Allah’ı  kendi  gözlerimizle  görmedikçe  sana asla  inanmayacağız !’ dediğinizde  , işte  o  an , siz  daha  ne  oluyor  diye  çevrenize  bakınıp  dururken  ceza  yıldırımı  sizi  yakalamıştı . Ama  ölü  bir  toplum  haline  geldikten  sonra  belki  şükredenlerden  olursunuz  diye  sizi  tekrar  dirilttik . Ve bulutların  sizi  gölgeleri  ile  ferahlatmasını  sağladık , ayrıca  ‘ size  rızık  olarak  verdiğimiz  güzel  şeylerden  yararlanın ‘ diyerek  kudret  helvası  ve  bıldırcın  gönderdik . O  soydaşlarınız  işledikleri  bu  günahlarla  bize  hiçbir  zarar  vermediler , fakat  sadece  kendilerine  zulmettiler . Ve  yine  hatırlayın  o  günleri , Biz , ‘ Bu  beldeye  girin  ve  yiyeceklerinden  dilediğiniz  kadar  bol  bol  yiyin ; fakat  kapıdan  tevazu  içinde , boyun  eğerek  girin  ve günahlarımızın  yükünü  üzerimizden  kaldır , deyin  ki  günahlarınızı  bağışlayalım  ve  iyilik  yapanlara  sınırsız  mükâfat  vereyim ‘ demiştik . Ama  o  zulmetmeye  şartlanmış  olanlar  kendilerine  tevdi  edilmiş  olan  sözü  başka  bir  sözle  değiştirdiler. Bunun  üzerine  Biz  de  yoldan  çıkmalarından  ötürü  o  zalimlerin   üzerine  gökten  bir  bela  indirdik . Ve  yine  bir  keresinde  Musa , kavminin   su  ihtiyacı  için  bize  yalvarmıştı  ve  Biz  de  kendisine  ‘ Asanla  kayaya  vur ‘ demiştik ‘ Bunun  üzerine  oradan  on iki  kaynak  birden  fışkırmıştı  ki  halkın  tümü  nereden  içeceğini  bilsin . Ve  Musa  demişti :’ Allah  tarafından  verilen  rızıktan  yiyip  için , ama  yeryüzünün  yozlaşmasına  ve  çürümesine  yol  açarak  bozgunculuk  yapmayın .’ Ve  bir  zamanlar  yine  siz : ‘ Ey  Musa , doğrusu  biz  bir  tek  çeşit  yiyecekle  yetinemeyiz , öyleyse  Rabbine  dua  et  de  bize  topraktan  yetişen  ürünler , sebze , salatalık , sarımsak , mercimek , soğan  gibi  ürünler  çıkarsın ‘ demiştiniz . Musa : ‘ Daha  hayırlı  ve  onurlu  olan  durumu  daha  aşağılık  olanla    değiştirmek  istiyorsunuz ? O  halde  utanç  içinde  Mısır’a  dönün ; orada  istediğiniz  şeylere  kavuşabilirsiniz ! ‘ demişti . Böylece , onlara  yoksulluk , düşkünlük  damgası  vuruldu  ve  Allah’ın  gazabına  uğradılar . Bütün  bunlar , Allah’ın  mesajının  gerçekliğini  inkâr  etmedeki  ısrarları  ve  haksız  şekilde  Peygamberleri  öldürmeleri  yüzündendir . Bütün  bunlar , Allah’a  isyan  etmeleri  ve  hakkın  sınırlarını  ihlal  etmedeki  ısrarlarından  dolayıdır . Kuşkusuz , bu  ilahi  kelama  iman  edenler  ile  Yahudi  inancının  takipçilerinden , Hıristiyanlardan ve  Sâbiilerden  Allah’a  ve  ahiret  gününe  inanmış , doğru  ve  yararlı  işler  yapmış  olanların  tümü  Rablerinden  hak  ettikleri  mükâfatları  alacaklardır  ve  onlar  ne  korkacak  ne  de  üzüleceklerdir . İşte  o  zaman , Sina  Dağı’nı  üzerinize  şahit  tutarak  ciddi  ve  samimi  görünen  taahhüdünüzü  kabul  etmiş  ve  ‘ Size bahşettiğimiz  şeye  bütün  gücünüzle  sımsıkı  sarılın  ki  Allah’a  karşı  sorumluluğunuzun  bilincine  varasınız ! ‘ demiştik . Ama  siz  ondan  sonra  sözünüzden  döndünüz ! Eğer  Allah’ın  lütfu  ve  merhameti  olmasaydı  kendinizi  muhakkak  ziyana  uğrayanlar  arasında  bulurdunuz . Nitekim , içinizde   Sebt  Günü’nün  kutsallığını  ihlal  edenleri  biliyorsunuz ; bu  davranışlarından  ötürü  onlara: ‘ Aşağılık  maymunlar  gibi  olun ! ‘ dedik , ve  onları  hem  kendi  zamanları , hem  de  bütün  gelecek  zamanlar  için  uyarıcı  bir  örnek  kıldık . Allah’a  karşı  sorumluluk  bilincinde  olanlara  da  ibret  alınacak  bir  ders .’’  Bakara  Suresi  47. …66.  Ayetler .
             ‘’ Hani , o  zaman  Musa , halkına : ‘ Dinleyin ! Allah  bir  sığır  kurban  etmenizi  emrediyor.’ demişti. Onlar : ‘ Sen  bizimle  alay    ediyorsun ? ‘ dediler . O  ‘ Bu  kadar  cahil  olmaktan  Allah’a  sığınırım ! ‘ diye  cevap  verdi . Onlar , madem  öyle , Rabbine  bizim  için  dua  et  de bunun  nasıl  bir  kurban  olacağını  bize  açıklasın ‘ dediler . Musa , ‘ Bakın ! ‘ dedi , ‘ O  ne  yaşlı , ne  körpe , ama  ikisi  arasında  orta  yaşta  bir  sığır  olmasını  istiyor  . O  halde  size  verilen  emri  yerine  getirin !’ Onlar : ‘ Rabbine  bizim  için  dua  et  de  onun  renginin  nasıl  olacağını  bize  açıklasın ‘ dediler . Musa’nın  cevabı  şu  oldu : ‘ O , kurbanın  sarı  renkte , parlak  tonda , görenlere  zevk  veren  bir  sığır  olmasını  istiyor ‘. Onlar : ‘ Rabbine  dua  et de  onun  nasıl  olacağını  bize  daha  açık  bildirsin, çünkü  bize  göre  tüm  sığırlar  birbirlerine  benzer ; ve  sonra , Allah  arzu  ederse  biz  elbette  doğru  yola  yöneliriz ! ‘ dediler . Musa’nın  cevabı  şu  oldu : ‘ O , bu  kurbanın  ekinleri  sulamak  veya  toprağı  sürmek  için  hiç  koşulmamış , kusursuz , alacasız  bir  sığır  olmasını  istiyor ‘ Onlar :   ‘ İşte , sonunda  gerçeği  bildirdin ! ‘ dediler ; ve  hemen  onu  kurban  ettiler , hâlbuki  neredeyse hiçbir  şey  yapmadan  kalacaklardı . ‘’ Bakara  Suresi  67. …71.  Ayetler .
              Yani  Hz.  Musa vasıtasıyla  kendilerine  vahyolunan  basit  bir  emrin  daha  net  bir  tanımını  elde  etmeye  yönelik  inatçılıkları , neredeyse  emri  yerine  getirmelerini  imkânsız  kılacaktı . Eğer  ilk  anda  seçtikleri  herhangi  bir  sığırı  kurban  etseydiler  görevlerini  yerine  getirmiş  olacaklardı ; ama  onu  kendileri için  karmaşık  bir  hale  getirdiler  ve  Allah  da  onu  onlar  için  zorlaştırdı . Bu  kıssa  hemen  hemen  kesin  bir  şekilde , çözümlenmemiş  bazı  öldürme  olaylarında  bir  inek  kurban  edilmesini  ve  öldürme  olayına  en  yakın  köy  veya  kasaba  yaşlılarının   ellerini  kurban  edilen  inek  üzerinde  yıkayıp ‘’ bu  kanı  ne  ellerimiz  döktü , ne  de  gözlerimiz  onu  gördü ‘’  diye  beyanda  bulunmalarını  emreden  Hz.  Musa’nın  yasasına  işaret  eder . Bu  yolla  toplum , müşterek  sorumluluktan  muaf  kılınmış  oluyordu .  
             ‘’ Çünkü  ey  İsrail  oğulları , siz  bir  adam  öldürmüştünüz  ve  sonra  da  bu  suçun  sorumluluğunu  birbirinizin  üstüne  atmıştınız . Oysa  Allah , sizin  örtbas  ettiğiniz  her  şeyi  açığa  çıkarmaya  kadirdir . Biz  dedik  ki  ‘ Bu  prensibi  bu   gibi  çözümlenmemiş  cinayet  olaylarının  bazılarına  da  uygulayın . Bu  yolla  Allah  canları ölümden  korur  ve  kendi  iradesini  size  gösterir  ki , bunu  görüp  muhakemenizi  kullanmayı  öğrenebilesiniz .’ Ama , bütün  bunlardan  sonra  kalpleriniz  katılaştı ; kaya  gibi  hatta  daha  da  sert  oldu . Çünkü , unutmayın , öyle  kayalar  var  ki  içinden  ırmaklar  fışkırır ; ve  öylesi  de  var  ki   yarıldığında  içinden  su   çıkar ; bazısı  da  Allah  korkusuyla  yerinden  kopup  aşağı  yuvarlanır . Allah , yaptıklarınızdan  gafil  değildir . Şimdi , onların  tebliğ  ettiğiniz  şeye  inanacaklarını  bekliyor  musunuz ? Aksine , birçoğu  Allah’ın  kelamını  dinler  ama  sonra  onu  anladıktan  sonra  bile  bile  çarpıtırlar . Nitekim , imana  ermiş  olanlarla  buluştuklarında , ‘ sizin  inandığınız  gibi  inanıyoruz ! ’  derler . Ama  birbirleriyle  baş  başa  kaldıklarında , ‘ Rabbinizin  kelamını  size  karşı  koz  olarak  kullansınlar  diye  mi  Allah’ın  size  açıkladığı  şeyleri  onlara  haber  veriyorsunuz ? Aklınızı  başınıza  toplamayacak  mısınız ?’ derler .’’  Bakara  Suresi  72. ….76.  Ayetler .
              ‘’Şimdi  onları  tebliğ  ettiğiniz  şeye  inanacaklarını  bekliyor  musunuz ? ’’ Burada  Müslümanlara  hitap  edilmektedir . İslam’ın  ilk  döneminde  özellikle  o  zamanlar  çok sayıda  Yahudi’nin  yaşadığı  Medine’ye  hicretten  sonra  Müslümanlar , Yahudilerin , tevhidi  inançlarından  dolayı  Kur’an  mesajına  ilk  koşacaklar  arasında  bulunacaklarını  bekliyorlardı . Bu , hayal  kırıklığı  ile  sonuçlanan  bir  beklenti  oldu . Çünkü  Yahudiler , kendi  dinlerini  sadece  İsrail oğullarına  adanmış  bir  çeşit  ulusal  miras  olarak  kabul  ediyorlar  ve  yeni  bir  vahyin  gereğine  - veya  olabilirliğine – inanmıyorlardı .

Bilmezler  mi  ki  Allah , açığa  vurdukları  şeylerden  de , gizlediklerinden  de  haberdardır ? Onlar  arasında  ilahi  kelamın  gerçek  bilgisine  sahip  olmayan , kitap  ile  ilgisiz  insanlar  var ; ki  bunlar  sadece  birtakım  kuruntulara  tabi  olurlar  ve  zanna  dayanırlar . O  halde , yazıklar  olsun  onlara  ki , kendi  elleriyle , ilahi  kelamdan  olduğunu  iddia  ettikleri  hususları  kaydettikten  sonra,  az  bir  kazanç  elde  etmek  için  ‘ Bu  Allah’tandır ! ‘ derler . Böyle  diyerek  kendi  elleriyle  kaydettiklerinden  ötürü  yazıklar  olsun  onlara ! Ve  yine  bütün  o  kazandıklarından  ötürü  yazıklar  olsun  böylelerine ! Ve  onlar : ‘ Ateş  bize  birkaç  günden  fazla  dokunmaz ’ derler . De  ki  onlara : ‘ Allah’tan  bir  söz    aldınız ,  - çünkü  Allah  hiçbir  zaman  sözünden  caymaz – yoksa  asla  bilemeyeceğiniz  bir  şeyi  mi  Allah’a  isnat  ediyorsunuz ?’ Evet , işte  böylesine  büyük  bir  kötülük  işleyen  ve  bunun  günahıyla  çepeçevre  kuşatılan  kimseler  var  ya , işte  böyleleridir  içinde  kalmak  üzere  ateşe  mahkûm  olanlar ! İmana  ermiş  olup  doğru  ve  yararlı  işler  yapanlara  gelince , sürekli  içinde  kalmak  üzere  cenneti  hak  edenler  de  işte  bunlardır . Ve  bir  zaman , ey  İsrail  oğulları , sizden  şu  konularda  kesin  taahhüt  almıştık : ‘ Allah’tan  başkasına  kulluk   etmeyeceksiniz ; akraba  ve  ebeveyninize , yetimlere  ve  fakirlere  iyilik  yapacaksınız ; bütün  insanlarla  güzellikle  konuşacaksınız ; namazlarınızda  dikkatli  ve  devamlı  olacaksınız  ve  karşılıksız  yardımda  bulunacaksınız . ‘  Ama , birkaçınız  dışında  bu  sözünüzden  döndünüz . Zaten  siz , inatçı , isyankâr  bir  toplumsunuz !’’  Bakara  Suresi  77. ….83.  Ayetler .
            Daha  önceki  ayetlerde  İsrail oğullarına , kendilerine  bahşedilen  üstünlükler    hatırlatılmıştı. Şimdi  ise  Kur’an  onlara , doğruluk  ve  dürüstlük  yolunun  apaçık  sosyal  ve  ahlaki emirler  vasıtasıyla  kendilerine  gösterildiği  gerçeğini  hatırlatmaktadır . Ve  bu  uyarı , doğrudan  doğruya , insanın  öteki  dünyadaki  durumunun , hangi  soydan  geldiğine  değil , sadece  bu  dünyada  nasıl  bir  hayat  sürdüğüne  bağlı  olduğu  yargısından  çıkarılmaktadır .                                   
          ‘’ O  zaman , birbirinizin  kanını  dökmeyeceğinize , birbirinizi  yurtlarınızdan  sürmeyeceğinize  dair  kesin  söz  almıştık  sizden , siz  de  kabul  etmiştiniz ; ve  şimdi  de  şahitlik  yapıyorsunuz . Buna  rağmen  yine  sizlersiniz  birbirinizi  katleden  ve  - kesinlikle  yasaklanmış  olduğu  halde – kendi  halkınızdan  bir  kısmını  yurtlarından  süren , onlara  karşı  günahkârlık  ve  nefrette  yarışıp  yardımlaşan  ve  esir  olarak  elinize  düştüklerinde  onları  ancak  fidye  alarak  bırakan ! Böyle  yaparak , ilahi  kelamın  bir  kısmına  inanıyor , diğer  kısmını  inkâr    ediyorsunuz ? Öyleyse  bilin  ki ,içinizden  böyle  yapanların  karşılığı , bu  dünya  hayatında  zilletten  ve  kıyamet  günü  en  acıklı  azaba  uğratılmaktan  başka  bir  şey  olmayacaktır . Zira  Allah , yaptıklarınızdan  gafil  değildir.’’  Bakara  Suresi  84.85.  Ayetler .
           Bu , Hz.  Peygamber’in  hicreti  sırasında  Medine’de  var  olan  şartlara  bir  atıftır . İslam’dan  önceki  dönemde  Medine’nin  iki  Arap  kabilesi  - Evs  ve  Hazrec – sürekli  birbirleriyle  savaş  halindeydiler ; ve  orada  yaşayan  üç  Yahudi  kabilesinden  - Beni  Kaynukâ , Beni  Nadîr  ve  Beni  Kurayza -  ilk  ikisi  Hazrec’in  müttefiki  olduğu  halde  üçüncüsü  Evs’in  müttefiki  idi . Böylece , yaptıkları  savaşlarda  Yahudiler , müşrikler  ile  ittifak  halindeki  öteki  Yahudileri  öldürüyorlardı .    (Birbirleriyle  günah  ve  nefrette  yardımlaşarak ) Bu  Hz.  Musa’nın  Şeriatına  göre  iki  misli  ağır  suç  idi . Ancak  yine  de  o  şeriata  uyarak  birbirlerinden  aldıkları  esirleri  sonradan  fidye  karşılığı  serbest  bırakıyorlardı . Kur’an’ın  işaret  ettiği  açık  tutarsızlık  işte  budur .
          ‘’ Ahiret   hayatı  karşılığında  bu  dünya  hayatını  satın  alanlar  var  ya , işte  böylelerinin  azabı  hafifletilmeyecek  ve  onlara  yardım  edilmeyecektir . Biz  Musa’ya  ilahi  kelamı  bahşettik  ve  birbiri  ardınca  onu  izleyen  elçiler  gönderdik . Meryem  oğlu  İsa’ya  da  hakikatin  tüm  kanıtlarını  vahiy  ettik  ve  onu  kutsal  ilham  ile  güçlendirdik . Ama  ne  zaman  bir  elçi  hoşunuza  gitmeyen  bir  şey  getirdiyse  küstahlıkta  haddi  aşarak  bir  kısmını  öldürdünüz  ve  diğerlerini  yalanladınız , öyle  değil  mi ? Ama  onlar : ‘ Kalplerimiz  zaten  bilgi  ile  dolu ! ‘ derler . Hayır , bilakis  Allah , onları  hakikati  kabullenmeyi  reddettikleri  için  gözden  çıkarmıştır . Zira  onlar , sadece  basmakalıp  birkaç  şeye  inanırlar . Ve  ne  zaman  Allah  katından  onlara , halen  sahip  oldukları  hakikati  tasdik  eden  yeni  bir  vahiy  geldiyse , daha  önce , hakikati  inkâra  şartlanmış  olanlara  karşı  üstün  gelmek  için  yalvarıp  yakardıklarını  çarçabuk  unutarak , daha  önce  tanıdıkları  hakikati  bu  defa  inkâra  kalkıştılar .  Ve  Allah’ın  laneti , hakikati  inkâr  eden  herkesin  üzerinedir . Allah’ın  lütfunu  dilediği  kuluna  bahşetmesini  kıskanarak  Allah’ın  indirdiği  hakikati  inkâr  etmeleri  ve  böylece  kendilerini  kaptırdıkları  şu  boş  gurur  ne  kötü ! Onlar  böylece  Allah’ın  gazabını  tekrar  tekrar  hak  ettiler . Ve  o  hakikati  inkâr  edenler  için  hazırlanmış  utanç  verici  bir  azap  vardır . Nitekim  onlara : ‘ Allah’ın  indirdiğine  inanın ! ‘  denildiğinde , ‘ Biz  yalnızca  bize  indirilene  inanırız ! ’  diye  cevap  verirler ; ve  zaten  bildikleri  bir  gerçeği  tasdik  ve  teyit  eden  bir  hakikat  bile  olsa , sonra  gelen   her  haberi  inkâr  ederler . De  ki : ‘ Madem  gerçek  müminler  idiniz  de  neden  Allah’ın  önceki  peygamberlerini  öldürdünüz ? ’ Gerçekten  Musa  size  hakikatin  tüm  kanıları  ile  gelmişti  ama  onun  yokluğunda  hemen  altın  buzağıya  tapmaya  başlamış  ve  böylece  haince  bir  davranış  içine   girmiştiniz . Biz  o  zaman , Sina  Dağı’nı  üzerinize  şahit   tutarak , ‘ size  emanet  ettiğimiz  şeye   bütün  gücünüzle  sarılın  ve  ona  kulak  verin !’  diyerek  sizden  kesin  bir  taahhüt  almıştık . Bütün  bu  hatırlatmalara  rağmen  onlar : ’Dinledik , ama  itaat  etmiyoruz ! ’ derler . Zira , hakikati  reddetmeleri  yüzünden  bunların  kalplerini  altın  buzağı  sevgisi  kaplamıştır . De  ki : ’ Ne  kötü  şu  inancınızın  sizi  yönelttiği  şey ! Eğer  gerçekten  bir  şeylere  inanıyorsanız .’ De  ki : ’  Eğer  Allah  katındaki  ahiret  hayatı , başka  hiç  kimseye  değil  de    yalnız  size  mahsus  ise  ve  bu  kanaatinizde  samimi  iseniz  o  zaman  ölümü  arzulamanız  gerekmez  mi ? ‘ Ama  kendi  elleriyle  yapıp  ettikleri  ortadayken  bunu  hiçbir  zaman  temenni  etmeyecekler . Allah  zalimleri  her  halleriyle  bilmektedir . Ve  sen  onları  başkalarından  daha  ihtirasla  hayata  sarılmış  göreceksin , hatta  Allah’tan  başkasına  ilahlık  yakıştırmaya  şartlanmış  olanlardan  bile  daha  çok . Onların  her  biri  binlerce  yıl  yaşamak  ister ; hâlbuki  uzun  yaşaması , böyle  birini  ahirette  azaptan  kurtarmaz . Zira  Allah  onun  bütün  yapıp  ettiklerini  görmektedir . Ey  Peygamber , onlara  şunu  anlat : Kim  ki , Allah’ın  izniyle  senin  kalbine , önceki  çağlarda  indirileni  doğrulayan , inananlara  bir  muştu  ve  rehber  olan  bu  ilahi  kelamı  indirdiği  için  Cebrail’e  düşmanlık  besliyorsa , kim  ki  Allah’a , O’nun  meleklerine , Cebrail  ve  Mikail  de  dahil  O’nun  elçilerine  düşmanlık  besliyorsa ; bilsin  ki  Allah  da  hakikati  inkâr  eden  herkese  düşmanlık  beslemektedir .’’  Bakara  Suresi  86. …98.  Ayetler .
           Birçok  rivayete  göre  Medine  Yahudilerinden  bazı  bilginler  Cebrail’i  ‘Yahudilerin  düşmanı’ olarak  tanımlıyorlardı . Bunun  üç  sebebi  vardı : birincisi , Yahudi  tarihinin  ilk  dönemi  boyunca  başlarına  gelen  bütün  felaket  haberlerinin  Cebrail  tarafından  kendilerine  aktarıldığını  düşünüyorlardı , böylece  Cebrail  onların  gözünde  kara  haberci  oldu. (Güzel  haberlerin  taşıyıcısı  ve  bu  nedenle  kendilerinin  dostu   olarak   gördükleri  Mikail’in  tersine) ; İkincisi , Hz. Muhammed’e  mesajı  getirenin  Cebrail  olduğunun  Kur’an’da  defalarca  tekrarlanmasıydı , hâlbuki  Yahudiler  yalnızca  İsrail  soyundan  gelen  birinin  ilahi  vahye  mazhar  olabileceğini  düşünüyorlardı ; ve  üçüncü  olarak , Cebrail  aracılığıyla  vahiy  edilmiş  olan  Kur’an’ın  bazı  Yahudi  inanç  ve  davranışlarının  şiddetli  eleştirileriyle  dolu  olması  ve  onları  Hz.  Musa’nın  hakiki  mesajlarına  karşı  olmakla  itham  etmesiydi .
          ‘’ Gerçekten  Biz  sana  apaçık  mesajlar  indirdik  ve  onların  gerçekliğini  yoldan  çıkmış  olanlardan  başkası  inkâr  etmez . Ne  zaman  Allah’a  söz  verdilerse  bazıları  sözlerini  çiğneyip  bir  kenara  atmadı  mı ? Gerçek  şu  ki , aslında  onların  çoğu  inanmıyor .  Ve  şimdi   bile , ne  zaman  Allah’tan  onlara  halen  sahip  oldukları  hakikati  tasdik  eden  bir  elçi  gelse , kendilerini  önceki  çağlarda  vahiy  edilen  kelama  bağlı  sayanlardan  bazısı , onun  dediklerinin  farkında  değillermiş  gibi  ilahi  kelama  sırtlarını  dönerler  ve  onun  yerine  Süleyman’ın  hükümdarlığı  sırasında  şeytanca  niyetler  taşıyan kimselerin  telkin  edegeldiklerine  uyarlar . Hakikati  inkâr  eden  Süleyman  değildi , ama  o  şeytanca  niyetler  taşıyan  kişiler  halka  sihir  öğreterek  hakikati  inkâr  ettiler ; - ve  onlar , Babil’deki  iki  melek  Hârût  ve  Mârût   vasıtasıyla  ortaya  çıkarılana  uyarlar – gerçi  bu  ikili , öncelikle , ‘ Biz  sadece  ayartıcılarız ; sakın  Allah’ın  vahiy  ettiği  hakikati  inkâra    yeltenmeyin ! ’ şeklinde  uyarıda  bulunmadan  hiç  kimseye  onu  öğretmediler . Ve  onlar , bu  ikiliden  karı  koca  arasında  nasıl  huzursuzluk  çıkarılacağını  öğreniyorlardı ; ancak  Allah’ın  izni  olmadan  onunla   hiç  kimseye  zarar  veremedikleri  gibi  sadece  kendilerine  zarar  veren  ve  hiçbir   faydası  olmayan  bir  bilgi  ediniyorlardı ; oysa  onlar , bu  bilgiyi  edinenin  ahiret  hayatının    güzelliğinden  nasipsiz  kalacağını  iyi  biliyorlardı . Doğrusu , karşılığında  ruhlarını  sattıkları  o  sanat  ne  kötüdür , keşke  bunu  bilselerdi ! ‘’    Bakara  Suresi   99. ….102.  Ayetler .   
           Burada  kabaca  ‘’sihir’’  olarak  tanımlanan  esrarengiz  olguda  objektif  bir  gerçeklik  olup  olmadığını  ve  buna  başvuranların  kendi  kendini  kandırma  içinde  bulunup  bulunmadıkları  sorgulanmamaktadır .  Burada  maksat , olayların  seyrini  - en  azından  buna  teşebbüs  eden  kişinin  zihninde – ‘’ tabiat  üstü ‘’  bir  mahiyet  taşıyan  araçlarla  etkilemeye  çalışmanın  manevi  bir  suç  olduğu  ve  bunu  yapanların  ruhsal  konumlarında  çok  ciddi  zararlar  ile  sonuçlanacağı  konusunda  insanı  uyarmaktan  başka  bir  şey  değildir . Bu  ayet , mecazi  olarak , insanın  her  türlü  sihir  teşebbüsünü  reddetme  ahlaki  yükümlülüğü  altında  olduğunu  dile  getirir . Çünkü  sihir  ister  başarılı , isterse  başarısız  olsun , Allah  tarafından  konulan  tabii  düzeni  değiştirmeyi  amaçlar.
          ‘’ Ey  İsrail  oğulları , size  lütfettiğim  o  nimetleri  ve  sizin  diğer  kavimlere  üstün  gelmenizi  sağladığım  günleri  hatırlayın ; ve  hiçbir  insanın  diğerine  bir  yararının  olmayacağı , hiç  birinden  fidye  kabul  edilmeyeceği ; şefaatin  fayda  etmeyeceği  ve  hiç  kimseye  yardım  edilmeyeceği  bir  günün  gelip  çatacağını  aklınızdan  çıkarmayın . Ve  şunu  hatırlayın : Rabbi , İbrahim’i  buyrukları  ile  sınadığında  ve  İbrahim  de  bunları  yerine  getirdiğinde  ona  ‘ seni  insanlara  önder  yapacağım ! ’ demişti . İbrahim  de  sormuştu : ‘ Benim  neslimden  de  mi  önderler  çıkaracaksın? ’ Allah  cevap  vermişti : ‘ Benim  ahdim  zalimleri  kapsamaz . ‘’  Bakara  Suresi    122. …124. Ayetler.
          ‘’ Başlarına  gelenler ; ahitlerini  bozmaları – taahhütlerini  çiğnemeleri , Allah’ın  ayetlerini  inkâr  etmeleri , haksız  yere  peygamber  öldürmeleri  ve  ‘ kalplerimiz  zaten  bilgi  ile  doludur  ’ diye  böbürlenmeleri , daha  doğrusu  küfürleri  yüzünden  Allah , kalpleri  üzerine  mühür  basmıştır  ve  pek  azı  müstesna , iman   etmezler . Ve  hakikati  inkâr  ettikleri  ve  Meryem’e  korkunç  bir  iftira  attıkları  için .’ Bakın  biz , Allah’ın  elçisi  olduğunu  iddia  eden  Meryem’in  oğlu  İsa  Mesih’i   öldürdük ! ’   diye  böbürlenmeleri  yüzünden .’’  Nisa  Suresi  155…157. Ayetler .
          ‘’ Böylece , o  zaman , Yahudi  itikadına  mensup  olanlar  tarafından  işlenen  zulümden  dolayı daha  önce  tattırdığımız  hayatın  bazı  nimetlerinden  onları  yoksun  bıraktık ; çünkü  Allah  yolundan  her  an  sapmaktaydılar . Yasaklandığı  halde faiz  alıyorlardı  ve  başkalarının  malını  haksız  yere  harcıyorlardı . Böylece  onlar  arasında  hakikati  inkâr  etmeye  devam  edenler  için  şiddetli  bir  azap  hazırladık .’’  Nisa  Suresi  160.161.  Ayetler .
           ‘’Hem  Yahudiler  ve  hem  de  Hıristiyanlar , ‘ Biz  Allah’ın  çocuklarıyız  ve  O’nun  sevgili  kulları ! ‘  derler . De  ki : ’ Öyleyse , Allah , neden  günahlarınızdan  dolayı  size  azap  çektirsin ? Hayır , siz  O’nun  yarattığı  ölümlü  insanlardan  başka  bir  şey  değilsiniz ! O , dilediğini  bağışlar  ve  dilediğine  azap  çektirir . Zira  göklerde  ve  yerde  ve  ikisi  arasında  bulunan  her  şey  üzerindeki  hükümranlık  Allah’a  aittir   ve  bütün  yolculuklar  O’nda  nihayet  bulur.’’ Maide  Suresi  18.  Ayet .
           ‘’Bu  yüzden  Biz  İsrail  oğullarına  bildirdik  ki  - cinayetin  ve  yeryüzünde  fesadı  yaymanın  cezası  olarak  işlenmesi  dışında -  eğer  bir  kimse  bir   insanı  öldürürse  bütün  insanlığı  öldürmüş  gibidir ; ve  bir  kimse  bir  hayat  kurtarırsa  bütün  insanlığı  kurtarmış  olur . Gerçekten  elçilerimiz, onlara  hakikatin  bütün  delilleri  ile  geldiler , ama , buna  rağmen , onların  çoğu  yeryüzünde  her  çeşit  aşırılığa  meyletmeye  devam  etti .’’    Maide  Suresi  32.  Ayet .
           ‘’Yahudiler , ’ Allah’ın  eli  sıkıdır ’ derler . Sıkı  olan  onların  elidir . Ve  bu  iddialarından  dolayı  Allah  tarafından  lanetlenmişlerdir . Tersine , O’nun  elleri  sonuna  kadar  açıktır .’’  Maide  Suresi  64.  Ayet .
           ‘’De  ki : ‘ Ey  İncil’in  takipçileri ! İnançlarınızın  içerdiği  hakikatin  sınırlarını  ihlal  etmeyin ; ve  daha  önce  kendileri  sapmış  olup  bir  çoğunu  da  saptırmış  olan  ve  doğru  yoldan  hâlâ  sapmakta  devam  eden  bir  topluluğun  mesnetsiz  görüşlerine  uymayın .’ Hakikati  inkâra  şartlanmış  bulunan  şu  İsrail  oğulları  zaten  Davud’un  ve  Meryem  oğlu  İsa’nın  diliyle  lanetlenmişlerdir . ( Siz  ey  yılanlar , siz  ey  engerek  nesli ! Cehennem  hükmünden  nasıl  kaçacaksınız ? Bunun  için  işte , size  peygamberler , hikmetli  adamlar  ve  yazıcılar  gönderiyorum ; siz  onlardan  bazılarını  öldürecek  ve  haça  gereceksiniz ; ve  bazılarını  havralarda  dövecek  ve  şehirden  şehre  kovacaksınız ; ki  salih  olan  Habil’in  kanından , mabetle  mezbah  arasında  öldürdüğünüz  Barahiya  oğlu  Zekaryanın  kanına  kadar , yeryüzünde  dökülen  her  salih  kan , üzerinize  gelsin . Doğrusu  size  derim : Bütün  bu  şeyler  bu  neslin  üzerine  gelecektir .  Matta  23- 33…36. ) Böyledir , çünkü  onlar  Allah’a  isyan  ettiler ; hak  ve  adalet  sınırlarını  ihlalde  ısrarcı  davrandılar . Onlar  birbirlerini  yaptıkları  iğrenç  şeylerden  vazgeçirmeye  çalışmadılar ; yaptıkları  şey  gerçekten  ne  kötü  idi ! Ve  şimdi  onların  bir   çoğunun  hakikati  inkâr  edenlerle  dost  olduklarını  görebilirsin ! İhtiraslarının  onları  sürüklediği  şey  öyle  kötüdür  ki , Allah  onlara  gazap  etmiştir , ve  onlar  azap  içinde  yaşayacaklardır . Çünkü , eğer  onlar  Allah’a , kendilerine  gönderilen  peygambere  ve  ona  indirilen  her  şeye  gerçekten  inansalardı , bu  hakikat  inkârcılarını  dost  edinmezlerdi . Ama  onların  çoğu  sapkındır . Bütün  insanlar  içinde  bu  ilahi  kelama  inananlara  en  çok  düşmanlık  yapanların  Yahudiler  ve  Allah’tan  başkasına  ilahlık  yakıştırmaya  şartlanmış  olanlar  olduğunu  kesinlikle  göreceksin .’’  Maide  Suresi  77.  …82. Ayetler.
           ‘’ Nitekim  onlar , ‘ Allah  insana  hiç  bir   şey  vahiy  etmemiştir ! ’ derken  Allah’ı  gereği  gibi  kavramadıklarını  göstermişlerdir . De  ki : ‘ Kim  indirdi  Musa’nın  insanlara  bir  ışık  ve  bir  rehber  olarak  getirdiği  ve  sizin  sırf  kâğıt  parçaları  olarak  gördüğünüzü , o  kadar  çok  gizlediğiniz  halde  bir  gösteri  aracı  yaptığınız  o  ilahi  kelamı ? Hâlbuki  onunla  size  ne  sizin  ne  de  atalarınızın  bilmediği  şeyler  öğretilmişti . Allah  o  ilahi  kelamı  vahiy  etmiştir   de ; ve  sonra  da  bırak , onlar  boş  laflarla  oyalanıp  dursunlar .’’  En’am  Suresi  91.  Ayet .
           Bu  ayette , Kitap-ı  Mukaddes’in  vahyolunmuş  bir  metin  olarak  kutsal  niteliğini  dil  ucu   ile  itiraf  eden , ama  aslında  onu  ‘’ sadece  bir  kâğıt  parçası ‘’  yani , kendi  hayatları  açısından  fazla  önemi  olmayan  bir  nesne , olarak  değerlendiren  Kitap-ı  Mukaddes  izleyicilerine  seslenilmektedir . Zira , onun  ihtiva  ettiği  manevi – ahlaki  hakikatleri  takdir  eder  görünmelerine  rağmen  bizzat  kendi  hayatlarının  bu  hakikatlerden  uzak  olduğu  gerçeğini  kendi  kendilerinden  gizlerler .
          ‘’ Yahudilerden  öyleleri  var  ki , kelimeleri  yerlerinden  kaydırırlar ; din  içinde  sövgüler  üreterek , dillerini  eğip  bükerek : ’ Dinledik , isyan  ettik , dinle , dinlenmez  olası , davar  güder  gibi  güt  bizi ! ’ derler . Eğer  onlar , ’ Dinledik , boyun  eğdik , dinle , bak  bize ! ’  demiş  olsalardı , kendileri  için  daha  hayırlı  ve  daha  yerinde  olurdu . Fakat  Allah , küfürleri  yüzünden  onlara  lanet  etmiştir . Çok  az  bir  kısmı  hariç , iman  etmezler . Ey  kendilerine  kitap  verilenler ! Biz  bir  takım  yüzleri  silip  arkalarına  çevirmeden , yahut  cumartesi  Ashabını  lanetlediğimiz  gibi  onları  da  lanetlemeden  önce , yanınızda  bulunanı  tasdikleyici  olarak indirdiğimize  inanın . Allah’ın  emri  yerine  getirilmiş  olacaktır .’’    Nisa  Suresi  46.47.  Ayetler .
          ‘’ İsrail  oğulları : ‘ Biz  sen  gelmeden  önce  de  çok  eziyet  çektik , geldikten  sonra  da ! ‘ dediler . Musa  cevaben : ’ Belki  de  Rabbiniz  düşmanınızı  yok  edip  yeryüzüne  sizi  varis  kılacak; ve  sonra  sizin  nasıl  ve  neler  yaptığınıza  bakacak ! ‘’  Araf  Suresi  129.  Ayet .
           İsrail  oğulları  arasındaki , Kur’an’ın  sık  sık  suçlayarak  dile  getirdiği  iman  zayıflığına , bu  konudaki  isteksizliğe , kararsızlığa  dair  ilk  ima . Hz.  Musa’nın  onlara  verdiği  ümit  ve  yüreklendirme , onların  moral  olarak  güçlenmelerine  yardım  etmiştir . Ancak  Hz.  Musa’nın  ‘’ ve  sonra  sizin  nasıl  yaptığınıza  bakacaktır .’’  sözleri , yine  de  açık  bir  uyarıyı  dile  getirmektedir .
           ‘’ Altın  buzağıya  tapınanlara  gelince , hiç  şüphe  edilmesin  ki , Rablerinin  gazabı  onları  bulacak  ve  dünya  hayatında  da  alçaklık  olacak  onların  payı .‘  Biz  işte  böyle  cezalandırırız  düzmece  şeyleri  uyduranları ‘’.   Araf  Suresi  152 . Ayet .
           Kur’an’da  bu  tabir , şu  iki  davranışı  ya  da  tutumu  ifade  için  kullanılmaktadır : a) İlahi  sıfatları  somut  ya  da  hayali  şeylere  yahut  kimselere  yakıştırmak , b) Allah  hakkında , O’nun  sıfatları  hakkında  yahut  O’nun  ayetlerinin  muhtevası  hakkında  yalan  ve  düzmece  yargılar , düzmece  kanaatler  ileri  sürmek . Bu  ayetteki  anlatımda , insanları  Tek  olan  Allah’a  kulluk  etmekten  alıkoyan  düzmece  bir  tertipten  bahsedilmektedir .
          ‘’ Ve  ne  zaman  onların  içinden  bazıları  ( Sebt  günü  bozguncularını  durdurmaya  çalışan  kimselere ) : ‘ Allah’ın  zaten  ortadan  kaldırmak  yahut  en  azından  zorlu  bir  azapla  cezalandırmak  üzere  olduğu  bir  topluluğa  ne  diye  öğüt  veriyorsunuz ? ’  diye  sorduklarında , bu  erdemli  kişiler  şöyle  cevap  verdiler : ‘ Rabbinizin  katında  sorumlu  olmayalım  diye , ve  bir  de  bu  bozguncular  belki  böylece  Allah’a  karşı  sorumluluk  bilincine  erişirler  diye ! ’ Ve  böylece, o  günahkârlar  kendilerine  yapılan  bütün  uyarıları  bir  kenara  atınca , Biz  de , kötü  eylemleri  önlemeye  çalışan  bu  kimseleri  kurtardık , kötülük  yapmaya  eğilimli  olanları  yaptıkları  bütün  o  uygunsuz  işlerden  ötürü  çok  ağır  bir  azapla  tepeledik .’’   Araf  Suresi  164.165.  Ayetler .  
           ‘’ Ve  Rabbin , ta  kıyamet  gününe  kadar , onların  üzerine  mutlaka  kendilerini  çetin  bir  azaba  koşacak  kimseler  salacağını  da  bildirmişti ; doğrusu  senin  Rabbin  ceza  vermekte  çabuktur , ama  aynı  zamanda  çok  esirgeyen , gerçek  bağışlayıcıdır . Ve  onları  ayrı  topluluklar  halinde  yeryüzüne  dağıttık ; onların  bazıları  dürüst  ve  erdemli  kimselerdi ; bazılarıysa  öyle  değildi . Bu  sonrakileri  hem  bağış  ve  bolluk  ile  hem  de  darlık  ve  sıkıntı  ile  sınadık ; ki  belki  doğru  yola  dönerler . Ve  ardından  - ilahi  kitabın  mirasçısı  oldukları  halde – bu  değersiz  dünyanın  geçici  tatlarına  sarılan  yeni  kuşaklar  aldı  onların  yerini  ve  ’ nasıl  olsa  sonunda  affedileceğiz ’ diyerek  karşılarına  çıkan  bu  kabil  geçici  şeylere  sarılan  günahkâr  kimseler  olup  çıktılar . Oysa , onlardan  Allah’a  yalnızca  doğru  ve  gerçek  olanı  isnat  edeceklerine  dair  ilahi  kitap  üzerine  söz  alınmamış  mıydı ? Onda  yazılı  olanı  tekrar  tekrar  okumamışlar  mıydı ? Allah’a  karşı  sorumluluk  bilinci  duyan  herkes  için  ( iki  hayattan ) en  iyisi , en  üstünü  ahiret  hayatı  olduğuna  göre ,  artık  aklınızı  kullanmayacak  mısınız ?   Araf  Suresi  167. …169.  Ayetler .  
           Onların  ‘’ Allah’ın  seçilmiş  kavmi ‘’  oldukları  ve  ne  yaparlarsa  yapsınlar , Hz.  İbrahim’in  soyundan  gelmiş  olmaları  sayesinde  Allah’ın  af  ve  merhametinin  kendileri  için  muhakkak  olduğu  yolundaki  sabit  fikirlerine  işaret  ediliyor .
           ‘’ Ve   Sina  Dağı’nı , adeta  bir  gölge  gibi  İsrail oğullarının  tepesinde  salladığımız  ve  onların  da  dağın  üzerlerine  yıkılacağını  düşündükleri  zaman  onlara  dememiş  miydik : ‘ Size  bahşettiğimiz  kitaba  sıkıca  sarılın  ve  onun  içindekileri  aklınızda  iyi  tutun  ki , Allah’a  karşı  sorumluluk  bilincine  erişesiniz ! ‘’    Araf  Suresi   171.  Ayet .
           ‘’ Bak , kendi  uydurduklarını  nasıl  da  Allah’a  isnat  ediyorlar ?  Bundan  daha  açık  bir  günah  olamaz .’’       Nisa  Suresi   50.  Ayet .
           Yahudiler  ve  Hıristiyanlar , aslında  Allah’tan  başka  hiçbir  gücün  varlığına  inanmazlarken  belli  bazı  insanlara  çeşitli  derecelerde  ilahi  veya  yarı-ilahi  vasıflar  izafe  ederler . Hıristiyanlar , Hz.  İsa’yı  Allah’ın  insan  şeklindeki  bir  tezahürü  konumuna  yücelterek  ve  bir  azizler  hiyerarşisine  açıktan  açığa  tapınarak ; Yahudiler  ise , yaptıkları  hukuki  ( fıkhi )  yorumların  kutsal  metinlerin  buyruklarından  daha  üstün  olduğuna  inandıkları  büyük  Talmud  bilginlerine  kanun  koyma  gücü  izafe  etmek  suretiyle . Elbette  bu  kınama , aynı  zamanda , kutsal  addedilen  şahsiyetlere  tapınma  günahını  işleyen   ve  yalnızca  Allah’a  gösterilmesi  gereken  saygı  ve  bağlılığı  onlara  gösteren  Müslümanlar  için  de  geçerlidir . Sonuç  olarak  kendilerini  temiz , doğru  yolda  sayanlar  ibaresi , bu  bağlamda , kendilerini  Tek  Allah’a  inanıyor  sanan  - birden  çok  tanrıya  bilinçli  olarak  tapınmayan-  ama  yine  de  terimin  en  deruni  anlamıyla  şirk  günahına  saplanmış  bulunan  herkesi  kapsar . ‘’Hahamlarını , rahiplerini , bir  de  Meryem  oğlu  Mesih’i , Allah’la  beraber  rableri  olarak  gördüler . Oysa , Tek  Tanrı’dan  başkasına  kulluk  etmekle  emrolunmuş  değillerdi . O  Tek  Tanrı  ki , O’ndan  başka  tanrı  yoktur . O  Tek  Tanrı  ki , sınırsız  kudret  ve  izzetiyle , böylelerinin  O’nun  tanrılığında  bir  pay  yakıştırdıkları  her  şeyden  bütünüyle  uzaktır, yücedir.’‘ Tevbe Suresi 31.  Ayet .
          ‘’ İsrail  oğullarına  sor : Onlara  nice  açık  mesajlar  verdik ! Kim  Allah’ın  kutlu  mesajlarını  kendisine  ulaştıktan  sonra  değiştirirse  bilsin  ki  Allah  karşılık  vermede  şiddetlidir !’’  Bakara  Suresi  211.  Ayet .
           Yahudiler  Allah’ın   kutlu  mesajlarını  değiştirdiler , tahrif  ettiler , kendi  istek  ve  arzuları  doğrultusunda  yorumladılar . Şu  an uymadıkları   Tevrat’ın  ve  birbirleriyle  olan  bağı  sebebiyle  İncil’in  bugünkü  haline  nasıl  geldiğini    Karen  Armstrong ‘un  İncil  adlı  kitabından  geniş  bir  özetle  anlatmaya  çalışacağım .                                                                                                             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder