Aynı alışkanlığa sahip olanlar bilir, o notlar bir süre sonra yazı için insanı kışkırtmaya başlar.
Böyle diyordu Faruk Erginsoy ‘’Kur’an’ı Soldan Okumak’’ adlı kitabının önsözünde. Faruk Erginsoy tuttuğu notları kitaba çevirmiş, okudum, çok beğendim. Ben de yazdıklarını beğendiğim, kabullendiğim yazarların kitaplarından notlar tuttum. Onlar kadar altyapım yok. Kur’an’la tanışmam 10 sene önce oldu ve bunun uzunca bir süresi kendime, anlamama yönelikti. Yine Faruk Erginsoy’un dediği gibi ‘’Kutsal metin okumaları, benimsenen tekniğe göre, sonuçta okuyucunun okumaktan nasibini biçimlendiriyor.’’ Ben 1957 doğumluyum , benim de bir sol geçmişim var, buna bir de dinle ilgisiz bir aileyi ekliyorum. Peki, ne değişti de ben de değiştim. Yönetici olarak çalıştım, evlendim, çocuğum oldu, babam öldü. Yani hayatımın değişik evrelerini yaşamaya başladım. Sorumluluklarım arttı, duruldum. Solcu geçmişim işçiyi iyi anlamamı sağladı. Huzurlu işçi, huzurlu ortam, kazanan bir patronu sağladı , ama işveren kazansa bile kendi kanunlarını uygulamak istiyor ve bana ‘’ Yapmak zorunda olduklarının günah olduğuna inanıyorsan, günah patronumun üstüne olsun dersin ‘’ diyordu. Bir Fransız’la evlenip Yehova’nın Şahitlerinden olmayı kabul eden kız kardeşimin getirdiği yayınlar dine ilgimi artırmaya başladı. Gördüğüm, anladığım İslam’dan rahatsız oluyordum. Aynen Faruk Erginsoy’un dediği gibi tanıdığım Müslümanların çoğu dinselliği hiç düşünmemişlerdi. İslam onlara doğum hediyesiydi. İmanları kaderdi. Dini ve dindarlığı temsil eden birtakım güçlere bağımlıydılar. Bir gün acaba Kur’an’da neler yazıyor, roman okur gibi okuyayım dedim , fazla bir şey anlamadım. İkinci okuyuşumda anlamamamın en önemli sebebinin kafamdaki İslam imajıyla, Kur’an’ın anlattıklarının örtüşmediğinin farkına varmam oldu. Üçüncü okuyuşumda surelerin sıralanmasında bir yanlışlık olduğunu düşündüm. Dördüncü okuyuşumu surelerin iniş sırasına göre yaptım ve sanki Kur’an bana açılıyordu. Bu konuda Yaşar Nuri Öztürk’e minnettarım ve herkese de Kur’an’ı iniş sırasına göre okumalarını tavsiye ederim. Yaşar Nuri Öztürk’ün konuları tamamen Kur’an ‘la ilgili kitapları da bana çok yardımcı oldu. Kur’an’daki İslam, Kur’an’ın Temel Kavramları, Kur’an’ı anlamaya doğru, Anadilde İbadet Meselesi ve diğer kitapları. Dinimle ilgilenmem çevremdeki bazı insanların da ilgisini çekti ve bana yardımcı olmak istediler. Kur’an’ın Arapçasını okumamın gerektiğini ve anlamamın şart olmadığını, hadis ve sünnet ile ilgili kitapların dinimi öğrenmem için yeterli olacağını ve en önemlilerinden biri de kendime bir mürşit bulmam gerektiğini söylediler, hatta talip oldular. Emekli bir ilahiyatçı hazırladığım acemice bir yazı için bunda Hz. Peygamber’den hiç hadis yok dedi. Bir başkası beş vakit namaz harici şu namazları da kıl, hatta geriye dönük borçlarını da öde dedi. Yaşar Nuri Öztürk’ün dediği gibi kimi bana halkın İslam’ını dayattı kimi de ulemanın İslam’ını. Ama ben Müslümanlığı Allah’a teslim olmak olarak anlamıştım, Kur’an’a hayran kalmıştım, benim için Kur’an’daki İslam’ı uygulamaktan başka bir yol olamazdı. Kur’an okumalarım benim okumaktan nasibimi de biçimlendirdi. Dini yalnızca ve yalnızca Allah’a özgüleyerek, rehberimi de Kur’an yaparak yoluma devam ediyorum. Tabii ki kendimi hiçbir zaman kurtulmuş, dosdoğru yolda yürüyen biri olarak göremeyeceğim. Çünkü ben dini görünenden farklı olarak anladım ve acaba doğru mu anladım diye de görüşlerimi, notlarımı paylaşmak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder