19 Ocak 2013 Cumartesi

Kur'an'ı Nasıl Okumaya Başladım

Okurken  not  alma   alışkanlığım  var. Notlarımı  belleğime  tanık  olsunlar  diye  saklarım. 
Aynı  alışkanlığa  sahip   olanlar  bilir, o  notlar  bir  süre  sonra  yazı  için  insanı  kışkırtmaya  başlar. 
 Böyle  diyordu  Faruk  Erginsoy  ‘’Kur’an’ı   Soldan  Okumak’’ adlı  kitabının  önsözünde. Faruk Erginsoy  tuttuğu notları  kitaba  çevirmiş, okudum, çok  beğendim. Ben de  yazdıklarını  beğendiğim, kabullendiğim  yazarların kitaplarından notlar tuttum. Onlar kadar altyapım yok. Kur’an’la  tanışmam  10  sene  önce  oldu  ve  bunun  uzunca  bir  süresi  kendime, anlamama  yönelikti. Yine  Faruk   Erginsoy’un  dediği  gibi  ‘’Kutsal  metin  okumaları, benimsenen  tekniğe  göre, sonuçta  okuyucunun  okumaktan  nasibini  biçimlendiriyor.’’ Ben  1957  doğumluyum , benim  de  bir  sol  geçmişim  var, buna  bir de  dinle  ilgisiz  bir  aileyi  ekliyorum. Peki,  ne  değişti  de  ben  de  değiştim. Yönetici  olarak  çalıştım, evlendim, çocuğum  oldu, babam  öldü. Yani  hayatımın  değişik  evrelerini  yaşamaya  başladım. Sorumluluklarım  arttı, duruldum. Solcu  geçmişim  işçiyi  iyi  anlamamı  sağladı. Huzurlu  işçi, huzurlu  ortam, kazanan   bir  patronu  sağladı , ama  işveren  kazansa  bile  kendi  kanunlarını  uygulamak  istiyor  ve  bana ‘’ Yapmak  zorunda  olduklarının  günah  olduğuna  inanıyorsan, günah  patronumun  üstüne olsun dersin ‘’ diyordu. Bir  Fransız’la  evlenip  Yehova’nın  Şahitlerinden  olmayı  kabul  eden  kız kardeşimin  getirdiği  yayınlar  dine  ilgimi  artırmaya    başladı. Gördüğüm, anladığım  İslam’dan    rahatsız  oluyordum. Aynen  Faruk  Erginsoy’un  dediği  gibi  tanıdığım  Müslümanların  çoğu  dinselliği  hiç  düşünmemişlerdi. İslam  onlara  doğum  hediyesiydi.  İmanları  kaderdi. Dini  ve  dindarlığı  temsil  eden  birtakım  güçlere  bağımlıydılar. Bir  gün  acaba  Kur’an’da  neler  yazıyor, roman  okur  gibi  okuyayım  dedim , fazla  bir şey  anlamadım. İkinci   okuyuşumda  anlamamamın  en  önemli  sebebinin  kafamdaki  İslam  imajıyla, Kur’an’ın  anlattıklarının  örtüşmediğinin  farkına  varmam  oldu. Üçüncü  okuyuşumda  surelerin  sıralanmasında  bir  yanlışlık   olduğunu  düşündüm. Dördüncü  okuyuşumu  surelerin  iniş  sırasına  göre  yaptım  ve  sanki  Kur’an  bana  açılıyordu. Bu  konuda  Yaşar  Nuri  Öztürk’e  minnettarım  ve  herkese  de  Kur’an’ı  iniş  sırasına  göre  okumalarını  tavsiye  ederim. Yaşar  Nuri  Öztürk’ün  konuları  tamamen  Kur’an ‘la  ilgili  kitapları  da bana  çok  yardımcı  oldu. Kur’an’daki  İslam, Kur’an’ın  Temel  Kavramları, Kur’an’ı  anlamaya  doğru, Anadilde  İbadet  Meselesi  ve  diğer  kitapları. Dinimle  ilgilenmem  çevremdeki  bazı  insanların  da  ilgisini  çekti  ve  bana  yardımcı  olmak  istediler. Kur’an’ın  Arapçasını  okumamın  gerektiğini   ve  anlamamın  şart  olmadığını, hadis  ve  sünnet  ile  ilgili  kitapların  dinimi  öğrenmem  için  yeterli   olacağını  ve  en  önemlilerinden  biri  de  kendime  bir  mürşit  bulmam  gerektiğini  söylediler, hatta  talip  oldular. Emekli  bir  ilahiyatçı  hazırladığım  acemice  bir  yazı  için  bunda  Hz. Peygamber’den   hiç  hadis  yok  dedi. Bir  başkası  beş  vakit  namaz  harici  şu   namazları  da  kıl, hatta  geriye  dönük  borçlarını  da  öde  dedi. Yaşar  Nuri  Öztürk’ün  dediği  gibi  kimi  bana  halkın  İslam’ını  dayattı  kimi  de  ulemanın  İslam’ını. Ama  ben  Müslümanlığı  Allah’a  teslim  olmak  olarak  anlamıştım, Kur’an’a  hayran  kalmıştım, benim  için  Kur’an’daki  İslam’ı  uygulamaktan  başka  bir  yol  olamazdı.   Kur’an  okumalarım  benim  okumaktan  nasibimi  de  biçimlendirdi. Dini  yalnızca  ve  yalnızca  Allah’a  özgüleyerek, rehberimi  de  Kur’an  yaparak  yoluma  devam  ediyorum. Tabii  ki  kendimi  hiçbir  zaman  kurtulmuş, dosdoğru  yolda  yürüyen  biri  olarak  göremeyeceğim.  Çünkü ben  dini  görünenden  farklı  olarak  anladım  ve  acaba  doğru  mu  anladım  diye de   görüşlerimi,  notlarımı  paylaşmak  istiyorum.
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder