20 Ocak 2013 Pazar

Her gün Allah demek, ama Allah ne diyor bilmemek...



Ben  değişik  bakış  açıları  yakalamaya  çalıştım, bazı  noktalara  daha  çok  kafa  yordum. Mesela  Yüce  Allah’ın  Yahudileri  niye  seçtiğine  ve  sonra  da onları  niye  dünyanın  dört  bir  tarafına  dağıttığına. Allah’ın  isim  sıfatlarından  biri  de  Cebbar’dır, yapılmasına  karar  verdiği  şeyi  dilediğinde  zorla  yaptıran. Allah  Yahudilerden  tek  tanrılı  dini  yaymalarını  istemişti. Onlara, Allah  tarafından, O’nun  birliği  ve  benzersizliği  mesajını  bütün  dünyaya  ulaştırma  görevi  emanet  edilmişti. Ama  onlar, Hz. İbrahim, Hz. İshak  ve  Hz. Yakub  soyundan  gelmiş  olmaları  sebebiyle  kendilerini  ‘’Allah’ın  seçilmiş  toplumu’’ olarak  gördüklerinden  ve  dolayısıyla, ilahi  mesajın  başka  bir  toplum  için  değil    yalnız  kendileri  için   geldiğine  inandıklarından  bu  görevi yerine  getirmediler. Ama  Yüce  Allah  yine  de  gittikleri  yerlerde  onların  tek  tanrılı  dini  tanıtmalarını sağladı. Bir  başka  örnek  Hucurat  Suresinin  14.-17. Ayetlerin de  belirtilen  bedeviler  konusu: ’’ Bedeviler  biz  imana  erdik ‘’  derler. De  ki  onlara  ey  Muhammed  siz  daha  imana  ermediniz. Biz  zahiren / görünüşte  Müslüman  olduk  demeniz  daha  doğrudur. Çünkü  gerçek  inanç  henüz  kalplerinize  girmiş  değil.’’  ‘’Bedevi’’  kelimesinin, geçtiği  bütün  ayetlerde negativitenin, kötülüğün, bozgunculuğun, inadın, ikiyüzlülüğün simgesi olduğu  söyleniyor. Ben bedevi kelimesinin ‘’imana ermeyenler, görünüşte Müslüman olanlara’’ daha  uygun  düştüğünü  ve  şu  an  Müslümanım  diyenlerin  çoğunun  bir  bedevi  olduğunu  düşünüyorum. Peki,  niye  bu  iki  ayet. Çünkü  bu  ayetler  beni  uykumdan  uyandırdı. Özdemir  Asaf’ın  dediği  gibi  ‘’İnsanın  bedeninde  ameliyat  yapmak  için  onu  bayıltmak  gerekir, ruhunda  yapmak  içinse  ayıltmak." Bu  iki  ayet  de  yürekten  iman  ettik  diyenlerin, ben  Müslümanım / Allah’a  teslim  olanlardanım,  diyenlerin  Allah  yolunda  çaba  göstermelerinin gerektiğini  anlatan  ayetler. Biz  iman  ettik  diyerek  bir  kapı  çalıyoruz, Allah’ın  kapısını. Yüce  Allah  diyor  ki; ’’kim  o’’ ? Ben  geldim  Yüce  Allah’ım  diyorsun, sana  teslim  olmaya, senin  rızanı aramaya. Ama  bugün  Allah’ın  hoşnutluğunu  kazandığını  zannedip  kendilerini  kurtulmuş  görenlerin, kendileri  adına  çok  olumlu  sanıları  olsa  gerek; Allah’ın karşısına  çıkmaktan  korkmadıklarına  göre. 

Kur’an  çok  basılan  bir  kitap  olabilir  ama  çok  okunan  bir  kitap  olmadığı  belli. Mesela  diyorlar ki Yasin  Suresi  Kur’an’ın  kalbi, onu  okumak  Kur’an’ı  okumak  demekmiş. Peki  Allah  diğer  sureleri  boşuna    yolladı. Bu  dini  biz  daha  iyi  biliriz  demek  değil  mi? Yasin  Suresi  Kur’an’ın  kalbiyse, Kur’an’ın  beyni  Zümer  Suresi  olabilir  mi  acaba. Bakara  Suresi  kulaklarımıza  hitap  ediyorsa  ‘’Dinledik, boyun  eğdik’’  derken, neyi  dinlediniz, neyi  anladınız  da  boyun  eğdiniz. Boyun  eğince  hayatınızda  neler  değişti  peki. Bu    yalnız  kalple  olmuyor, çünkü  hiçbir ayet, hiçbir sure boşuna  yollanmadı, hepsi  de  puzzle’nin  bir  parçası  ve   ancak  Yüce  Allah  ‘’Bugün  dininizi  kemale  erdirdim’’ dediğinde,  ne  demek  istediğini  anladığımızda  biz  de  bedevi  değil  de  Allah  adamı  oluruz. Kur’an’ı  anlamadan  okuyanların, namazı  anlamadan kılanların  eski  çağlarda  insanların  önünde anlaşılmaz hareketler yapıp, anlaşılmaz  şeyler  söyleyip, ilahi  güçlerle  irtibat  kurduklarını  zanneden   büyücülerden  farkları  ne? Kur’an  bir  büyü  kitabı    ki  anlaşılmayan  sözler  söyleyip  bundan  bir  fayda  umuyoruz. Namazın  her  rekâtında  okunan  Fatiha  Suresinin   ne  anlama  geldiğini  bilen  kaç  kişi  var? Secdede  ve  rükûda  söylenen  üç  kelimenin  anlamını  bilen  kaç  kişi  var? Hz. Peygamber  namazı  beni  kılar  gördüğünüz  gibi  kılın, ama  namazı  Allah’ı  anmak  için  kılındemiş. Şeklen   Hz. Peygamber  gibi  namaz  kılıyor  olabiliriz  de  namazı  Allah’ı  anmak  için  mi  kılıyoruz  acaba? Anlamını  bilmediğimiz  kelimeleri  kullanıyorsak anmış olamayız  herhalde. Bütün  övgüler, bütün  şükürler  banadır, yalnız  bana  ibadet  edin  ve  yalnız  benden  yardım  dileyin  diyen  Allah’ı, mesajlarını  okumadığımız için  anlamıyoruz. Herkes  Allah  diyor  ama  Allah  neler  diyor  diye  merak  eden  az. Bir  Cuma  vaazında  hoca  besmelenin  ne  kadar   önemli  olduğunu, her  işimize  besmeleyle  başlamamız  gerektiğini  anlatıyordu.  Biz besmeleyi  söylediğimizde  şunu  demek  istiyormuşuz, bunu  demek  istiyormuşuz. O zaman  niye  onları  söylemiyoruz. Yemeğe  başlarken besmeleyi  söyleyen  diyor  ki: ‘’Ben  bu  yemeği  Allah  adına  yiyeceğim’’. Çünkü  besmelenin  anlamı  ‘’Rahman  ve  Rahim  olan  Allah  adına’’ demektir. Yemeği   Allah  adına    yiyoruz, yoksa  bu  yemeği  bize  verdi  diye  Allah’ı  anmak  ve  şükretmek  mi  istiyoruz? O  zaman  anladığımız, kullandığımız dilde  ‘’Allah’ım  bize  bu  nimetleri  verdiğin  için  sana   şükürler  olsun’’  diyebiliriz, ‘’Allah’ım, evimize  soframıza  bereket  ver ‘’ diyebiliriz.  
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder