Kur’an ile
yapılan ilahi yol
göstericiliğin etkili olması
ve başarıya ulaşması , genel olarak
muhatap olan insanların
kendi hür istemelerine
bağlıdır . Kur’an herkese Allah’ın
yolunu genel şekilde
göstermek için inmiş
olmakla beraber , herkes bunu
kabul ve seçmede
eşit olmayacak , bir takım
insanlar bunun için
tercihini kullanmayacaktır .
Çünkü insanlığın asıl
yaratılışında genel olan
hitap , yani sözü dinleme
ve anlama yeteneği
kimilerinde kötü alışkanlıklar
yüzünden tamamen yok
olmuş bulunacağından Kur’an’ın
açıklamaları , mükemmel
edebiyatı ve kapsamlı
gerçekleri ile beraber , o
gibilerin kalplerinde normal
olarak sevgiye sebep
olacak bir duygu
uyandırmayacak ve belki ters etki
yapacaktır . Bunun için bu
ilahi sözün asıl
faydası , güzel tercihe sahip
bulunan yetenekli insanlara
yönelik olacaktır ki
bunlar da sakınması , Allah’tan korkması
yeteneği , potansiyeli bulunanlardır
. Dolayısıyla , Kur’an’ın iniş hikmeti , öncelikle insan
iradesinin , tercihinin bulunması şartına
bağlı olarak , herkesin hidayetidir . Fakat şartın
gerçekleşmesi açısından bu
hikmet ve bu
gaye , sakınanların doğruyu bulması
olarak gerçekleşecektir.
Allah
sezgi yoluyla kavranabilir . Çünkü daha
biz dünyaya gelmeden
önce Rabbimiz ruhlarımıza
sormuştu : ‘’ Ben sizin Rabbiniz
değil miyim ? ‘’ Ben gördüklerim , duyduklarım , okuduklarım nedeniyle
dinden uzak kalmıştım . İçime kapanmıştım
ve soranlara , ‘’ bir yaratıcı
güce inanıyorum ‘’ diyordum . Var olan
şekliyle dinden umudumu
kesmem , Allah’ı arama hissini
doğurdu . Ben Allah inancına
aracısız olarak kavuştum , yardımcım Kur’an
oldu . Var olan dini
kurallardan , alışkanlıklardan , anlayışlardan uzak
kalmam kendime özgü
bir ibadet şeklini
yarattı. Ben Allah inancını
önce hayranlık , sonra
sevgi ve korku
ile birleştirdim . Bazen hayatımda
bir şeyler kötü
gittiğinde , acaba
ibadetimde bir yanlış
mı yaptım , bir eksiğim
mi var , farkına varmadan
büyük bir günah
mı işledim , Allah’ın hoşlanmayacağı bir
harekette mi bulundum , yapmamam gereken
bir şeyi mi
yaptım , yapmam gereken bir
şeyi mi yapmadım
diye bunalıma girebiliyorum . Her gün
duamda ‘’ sebepler ve
sonuçlar Allah’a aittir ‘’
diyorum ama sonuçların
sebeplerini aramaktan kendimi
alamıyorum . Bu benim aşmaya
çalıştığım bir konu . Çünkü
Yüce Allah bizi
sürekli olarak sınayacaktır . Ben hissediyorum
ki Allah’ın varlığında
kendi kişiliğimi yok
edemeyeceğim . Her gün
günahlarımın bağışlanmasını isteyeceğim , hatalarımın , eksikliklerimin ,
cahilliklerimin , zayıflıklarımın , hayallerimin , kuruntularımın ,
korkularımın affedilmesini isteyeceğim . Yani
mükemmel olamayacağım ,
çünkü bu
duyguları her gün
yaşıyorum . Ama kişiliğimi
düzeltmek için , erdemli ,
dürüst bir insan
olabilmek için de
elimden geleni yapacağım .
Din , insanların doğal
ve toplumsal yetersizliklerinin yansısı
olarak beliren yaratıcı , düzenleyici ve
yönetici üstün bir güç inancıdır . Bu üstün
güç bizler için
sadece ve sadece
Allah’tır . Din de sadece
ve sadece Allah’a
ibadettir . Metafizik düşünce sistemine
bağlı birçok düşünür
din inancının hangi
nedenlerle oluştuğu üstüne
pek çok varsayımlar
ileri sürmüşlerdir . Canlıcılık –
Animizm , kişilik dışı yaygın
bir güç tasarımı – Dinamizm , yaratıcı tek
tanrı inancı – Ur-monoteizm , ölülere ve
atalara tapma – Manizm ,
fetişçilik – Fetişizm , doğasal
nesnelere soydaşlık inancı – Totemizm , hayvanlara tapma – Teinoizm , gizli ve
esrarlı güç inancı – Mana , büyücülük din
inancının ilk biçimleridir
ve onun oluşmasına
kaynaklık etmiştir . Bu konuda
Fransız toplumbilimcisi Durkheim
şöyle der : ‘’ Din , inançlarla ,
törenler olmak üzere
iki temel kategoriden
meydana gelir . Din ,
ayrılmış ve yasak
edilmiş kutsal şeylerle
ilgili inanç ve
eylemlerin dayanışmalı bir
sistemidir . ‘’ Durkheim bu
varsayımlarıyla şunu demek
ister : ‘’ İnsan, önce , evreni kutsal olan
şeylerle , kutsal olmayan şeyler
olmak üzere ikiye
ayırmıştır . Demek ki,
evrendeki kimi şeylerin
kutsallığına inanmıştır . İnanç ,
insanın ansal bir
işlemidir . Bu ansal işlem, eylemsel alanda
törenlerle belirmiştir . İnançlar
, kutsal şeylerin özünü
bildiren tasarımlar , törenlerse kutsal
şeylere karşı davranış
kurallarıdır . Bu inanç ve
törenlerin tümü bir
din meydana getirir . ‘’ Durkheim , insanların durup
dururken neden bir
kutsallık inancına kapıldıklarını ve
neden kimi şeyleri
kutsal saydıkları halde
kimilerini kutsal saymadıklarını açıklamaz . Hatta bundan
daha bulanık bir
tanım verir : ‘’ Din ,
toplumu kendi kendinin
bilincine ulaştıran simgeler
sistemidir .’’ Görüldüğü
gibi bütün bu
varsayımlar , fiziği metafizikle açıklamaya
çalışan spekülasyonlardır ve
nesnel olguların nesnel
nedenlerini gün ışığına
çıkaramamaktadır . Gerçekte
din bir üst
yapı kurumudur ve
altyapıyla belirlenen sosyo
ekonomik biçimlenmenin bir
parçasıdır . Bu yüzdendir ki , tarihsel
süreçte tek ve
değişmez bir din
yoktur , değişen ve birbirlerinin
yerini alan veya
birbirlerini tamamlayan çeşitli
dinler vardır . Ezilme ve
sömürü , bilgisizlik ve güçsüzlük
dinin ve onun
kuramsal bir biçimi
olan ahlakın kaynağıdır . Peki , inançla iman
aynı mıdır ? İnanıyorum demek
yeterli mi ? İnanç ‘’ sanı ‘’ ya
güvenme ve bağlanmadır .
İnanç bilginin bittiği
yerde başlar . Bilinen için
söz konusu değildir , bilinmeyene inanılır . Her inancın
altında bir bilgisizlik
yatar . İnsanlar , bilmediklerini
hayal güçleriyle tamamlamaya
çalışmışlar , çeşitli
olasılıklardan birini seçerek
sanı – zan ve kanı – kanaatler edinmişlerdir . Bu sanı
ve kanılara bağlanınca
da inanç gerçekleşmiştir . Demek ki
genel olarak inanç
bir bilme ihtiyacına
dayanır . İnanmak bir ihtiyaçtır , önermesinin temelinde , bilmek bir
ihtiyaçtır gerçeği yatmaktadır . Hayal gücünün pratikle
bağımlı olarak işlemesi
hainde bilimsel varsayımlar , pratikten kopmuş
olarak işlemesi halinde de
inançlar meydana gelmiştir . İnançların , pratikten kopmuş
ve bundan ötürü
de denetsiz hayal
gücünün sınırsız özgürlüğünden
yararlanarak , şiire
yönelmeleri de bu
yüzdendir . Pratikle
denetlenen ve doğrulanan
inanç , inanç olmaktan çıkar , bilgi
olur . Bundan ötürüdür ki , pratikle
denetlenemeyen ve doğrulanamayan her
inanç bir boş
inançtır , batıl itikattır .
Metafizik ( Doğa ötesi ) , inanca bilim
ve bilgi niteliği
verir ve onu
bilimdışı bir temellendirmeyle boş
inançtan ayırır . Bilimsel açıdan
bu anlamdaki inançla
boş inanç arasında
hiç bir fark
yoktur . Metafizikse , boş
inancı bilimsel saydığı
inançtan ayırarak kimi
nesnelerin mutluluk ya da mutsuzluk
getirdiklerine inanma anlamıyla
sınırlamaktadır . Oysa , bu anlamda
, boş inancın temeli
olan kuruntuyla ( Vehim ) ,
inancın temeli olan
sanı ( Zan ) birleşirler .
Ancak güçsüzlük ve
bilgi yetersizliği her
ikisinin de itici
gücüdür . İnanç deyimi ,
deneyle doğrulanmamış olan
bir varsayıma güvenme
anlamındaki inan deyimiyle
anlamdaş olarak da
kullanılmaktadır . Bilimsel
açıdan bu iki
deyim arasında da
önemli bir ayrım
vardır . İnanç bir doğru
sanma , İnan’sa doğrulanmış sanmadır . Eş
deyişle inan , inançtan farklı
olarak , bilimdışı ve yakıştırma
bir bilimsellik taşır . Bununla birlikte
inanç , genel anlamda ,
tanıtlanmış sayılsın ya
da sayılmasın , bütün bilimdışı
itimatları ve bu
arada inanı da
içerir . Bundan ötürüdür ki , inanç
alanı , en ilkel halk
masallarından en gelişmiş
metafiziğe kadar bütün
hayal ürünlerini kapsar . Bilimsel açıdan
bir ilkelin bir
uğurlu taşa inanmasıyla , bir dincinin
babasız doğan bir
peygambere inanması arasında
hiç bir fark
yoktur . Ruhbilim açısından inanç , şüpheyle başlar , olasılıklardan geçer , kesinliğe varır . Bu
üç evrenin her
birinde gerçekleşir .
Şüphecilerin , olasıcıların ve dogmatiklerin inançları arasında
sadece bir derece
farkları vardır . İnanç alanının
kuramcıları , inançsal
varsayımlarla bilimsel varsayımlar
arasında bir özdeşlik
kurmaya çalışırlar , her ikisinin
de henüz doğrulanmamış
olma niteliğinde birleştiklerine göre
doğrulanabilir olma niteliğinde
de birleştiklerini ileri
sürerler . Oysa
doğrulanabilir olma niteliği , doğrulanmış olanlar
üstüne kurulan varsayımlardan türer . Buysa , sadece bilimsel
varsayımın niteliğidir . İnançsal varsayımlar , doğrulanmış ve
bundan ötürü de
bilimsellik niteliğini kazanmış
gerçekler üstüne değil , kendileri gibi
doğrulanabilir sayılmış varsayımlar
üstüne kurulmuşlardır .
Bundan başka bilimsel varsayımlar
fizik alanının , inançsal varsayımlarsa
metafizik – fizik dışı alanın
varsayımlarıdır . Metafizik fiziğe indirgenemez . Bilimsel varsayımlarla
inançsal varsayımlar arasında
ilişki kurmaya çalışmak ,
bir inançsal varsayım
kurmak demektir ki
mantık açısından bir
kısır döngüden başka
bir şey değildir . Bununla birlikte
inançlar ya da
aynı anlamda olmak
üzere inançsal varsayımlar, bilim açısından
da belli bir
ölçüde değer taşıyabilirler . Ne var ki bunların
değerleri , gerçekliklerinde
değil , toplumsal ve ekonomik
nedenleriyle karşılamaya çalıştıkları
ihtiyaçlardadır. Her masal
belli bir ihtiyacın
ürünüdür . İnsanlar , masal
uydurmak ihtiyacını ,
bilimsel olarak açıklayamadıkları gerçekleri
bu yolla açıklamak
ihtiyacıyla duymuşlardır .
Bu açıklama ihtiyacı
da temelde , kimi yerde
çok karmaşık , toplumsal ve
ekonomik nedenlere dayanır . Bu
nedenleri bulup çıkarmak
ve böylelikle insanlığın
tarihsel süreçteki düşünsel
evrimini saptamak bilimin
görevidir . İnsanlar bir bereket
tanrısını besinlerini sağlamak
için , bir sağlık tanrısını
sağlıklarını korumak için
hayal etmişlerdir . Bunları hayal
ederken de kimi
yerde çok değerli
sezilerde bulunmuşlardır .
Bu seziler , insan düşüncesine
kendilerini zorla kabul
ettiren doğasal gerçekliklerdir . Doğanın işleyiş yasaları , eş deyişle
diyalektik , eş deyişle evrenin
maddi yapısı , bilim öncesi
sezilerle de kavranmıştır . Tarihsel süreçte
materyalizmin ( Tanrı , ruh vb.
manevi kavramları reddeden
felsefi görüş , maddecilik ) idealizme ( Bilgide
temel olarak düşünceyi
alan ve varlığı
insan düşüncesinin kurduğunu
kabul eden öğretilerin
genel adı ) önceliği gerçekliğindendir . İnsanlık , önce gerçeklik
içindeydi ve gerçeklikle
özdeşti , hayal kurma yeteneği
çok daha sonra
gelişmiştir . İnsanlar kimi hayallerinde
kendi gerçekliklerini belli
bir ölçüde ve
zorunlu olarak yansıtmışlardır . Bu yansımaya
sanatsal abartma ve
süslemelerin geniş çapta
katılması kaçınılmazdı .
Bundan ötürüdür ki , inanç
ürünleri bilimdışı olduğu
halde inanç nedenleri
bilim içidir . Bundan ötürüdür
ki , tarihsel süreçte düşünce
evriminin tipik bir
özetini verdiğinden ötürü , en
ayrıntılı incelemelere konu
olmuş bulunan eski
Yunan’da mythos (uydurma söz) , epos
( sanatlı söz ) la
birleşirken , logos ‘la (
bilimsel söz ) zıtlaşmış
bulunmaktadır . Ekonomik ve toplumsal
altyapı nedenleri üstünde
sanatlı sözler olarak
biçimlenen inançlara ,
zamanla siyasal üstyapı
nedenleriyle yön verilmiştir . Siyasal üstyapı , inançlardan geniş
çapta yararlanmış ve
onları tarihsel süreçte
gittikçe artan bir
güçle kendi hizmetine
koşmuştur . İnançlar bu bakımdan
da çağdaş bilimin
önemle üzerinde durmak
zorunda bulunduğu bir
inceleme konusudur . Bundan ötürüdür
ki , bir zamanlar insanların
umut ve enerji
kaynağı olan dinler , bir
zaman sonra onların
kölelik zinciri ve
afyonu olmuştur . Toplumsal evrimin
zorunlu sonucu olan
düzen , her şeyi olduğu
gibi , inançları da sömürmüştür . İnsanlar kader
inancıyla baş eğmişler , öteki dünya
inancıyla bu dünyadan
vazgeçmişlerdir . Egemen sınıfların varlık
nedenleri tabulaştırılmış ,
bu değerlere el
uzatanlar cehennem inançlarıyla korkutulup , cennet inançlarıyla
avutulmuştur . Ne var ki
bütün bunlar da
belli koşullar içinde
oluşan tarihsel gelişimin
zorunlu sonuçlarıdır . Ama bütün
bu sonuçları gene belli koşullar
hazırlayarak değiştirebilmek için
onları bütün ayrıntılarıyla bilmek
gerekir . Bu bakımdan inanç
alanını konu edinen
bilimlerin bir yanıyla
geçmişe ve öbür
yanıyla geleceğe dönük
çok geniş bir
çalışma alanı vardır . Bilimin her
ilerleyen adımında inançlar
yerlerini bilgilere bırakmaktadır
ve öyle de
olmak zorundadır . ( Çok faydalandığım
Orhan Hançerlioğlu’na saygılarımla )
İşte
Kur’an öyle yüce
bir kitaptır ki
bir şairin sözleri
değildir . Kur’an bir masal
kitabı da değildir , bir dilbilgisi , bir yabancı
dil kitabı da
değildir . Kur’an
birilerinin sanı’larının derlemesi
de değildir. İhtimallerden ,
çeşitli olasılıklardan seçilerek
hazırlanmış bir kitap
da değildir . Kur’an katıksız
olarak Allah’ın sözleridir , Allah’ın bize
peygamberimiz aracılığıyla ilettiği
mesajlarıdır . Kur’an bize neye
inanacağımızı , nasıl
inanacağımızı eksiksiz olarak
anlatan , daha önce indirilmiş
kitaplardan geriye kalmış
Allah sözlerini doğrulayan
ve Allah tarafından
korunması nedeniyle değiştirilemeyecek , tahrif edilemeyecek
tek kitaptır . Kur’an’ı okumadan , anlamadan sadece
İslam dinini kabul
etmiş , Allah’ın varlığına inanmış
oluruz . Ama Allah’ın dediklerini , bizden istediklerini
bilmediğimizde sırtında taşıdığı
yükten haberi olmayan
bir eşekten farkımız
kalmaz. Ya da o
eşeklerin ipini çektiklerinden oluruz . O
nedenle yüce Allah
‘’ Allah’ın ipine sarılın ‘’
demiyor mu ? Allah’ın isimlerinin
anlamlarını iyi okuyun ; şair , masalcı , zan’a dayanan , batıl gibi
açıklayabileceğiniz bir ismi
var mı ? Allah A’lem
; en iyi
bilen değil mi ? Allah
Âlim ; Tüm bilgilerin kaynağı
olan , her şeyi gereğince
bilen değil mi ? Allah
Alim ; herşeyi bilen , bilgi bakımından
eşi ve benzeri
olmayan değil mi ? Allah
Ahad ; zatında , varlığında
tek olan değil
mi? Allah Kâfi değil
mi ; hem kendisine hem
de yarattıklarına yeten Kullarının her
türlü istek ve
ihtiyaçlarına araya başkası
girmeksizin cevap veren
değil mi ? Allah
size kafi değil
mi ? Allah’ın sözleri sözlerin
en güzeli değil
mi ?
Ben
sadece insanları Allah’a
çağıran biriyim . Ayrı düştüğüm
konularda kimseyle kavga
etmek niyetinde değilim . Benim gibi
düşünen insanlarla gruplaşmak
niyetinde de değilim . Rabbim Allah’tır
diyen herkes benim
yol arkadaşımdır , aynı kulvarda
yürümesek bile biliyoruz
ki dönüşümüz Allah’adır . İsteyen beş
değil elli vakit
namaz kılsın , o benim
uğraşacağım insan değil . Benim
uğraşacağım insan başını
bir kez bile
Allah’ın önünde eğmemiş
kişidir , Allah’ı anlayamayan ,
Allah’ın mesajlarını okumamış
olan kişidir . Ben insanların
nüfus kağıtlarında Müslüman
yazdığından dolayı değil
de ‘’ Okudum , anladım . Affet
bizi ey Rabbimiz
dönüşümüz yalnız sanadır
‘’ diyecek bilinçli
Müslüman olmalarını isterim . İçinde Allah
korkusunu hakkıyla taşıyan
insan zaten her
ne iş yapıyorsa
iyi yapmaya çalışacaktır , çünkü bilir
ki gözetleniyoruz .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder